Ayşe Yıldırım
Kadri’nin ağrıyan dişi
2015’in Aralık ayıydı. Sokağa çıkma yasakları sırasında Mardin Dargeçit’te sığındıkları bir evden gözaltına alınmışlardı, dördünün de yaşı 18’in altındaydı. Onlarla birlikte yine 15-16 yaşlarında üç çocuk daha başka bir evden gözaltına alınmıştı.
Tutuklanmışlar ve bir ay sonra da İzmir Şakran Cezaevi’ne gönderilmişlerdi.
Üç çocuğun mahkemesi İzmir’de görülmüştü ve beraat etmişlerdi. Diğer dört çocuk ise Midyat Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanıyordu. Bir yıl sonra bitti mahkemeleri. Eylül 2016’da ‘devletin birliğini ve bütünlüğünü bozma’, ‘konut dokunulmazlığını ihlal’, ‘Ateşli Silahlar Kanunu’na muhalefet’ suçlarından toplam 27’şer yıl hapis cezasına çarptırıldılar.
Aslında mahkeme çocukları önce ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırmıştı ancak yaşları 18’in altında olduğu için cezaları indirilmişti.
Peki ne yapmıştı bu çocuklar gerçekten?
Savcılık sorgularında ve mahkemede merak ettikleri için hendeklere gittiklerini, yüzleri maskeli kişilerin barikat kurarken kendilerinden yardım istediklerini söylemişlerdi. Korkudan orada kaldıklarını, çatışma başladığında da bir eve girdiklerini, evin sahibi A.S. adlı kadının da kendilerini üzerlerinde silah olmadığı için eve aldığını anlatmışlardı. Sabah sığındıkları evden akşam da gözaltına alınmışlardı.
Üzerlerinde silah yoktu, çatışmaya girmemişlerdi. Dosyadaki kriminal rapor da çocukların elinde atış artığı bulunmadığını doğruluyordu. Ama mahkeme, çocukları aklayan bu raporu görmezden geldi.
Çocukların avukatı kararı temyiz etti. Yargıtay 17 Nisan 2017’de oy birliğiyle mahkûmiyet kararını bozdu. Bozma gerekçesi çocuklara yönelik suçlamaların delillerinin yokluğuydu. Kısaca "en küçük şüpheye yer vermeksizin" suçlamalara yönelik tutanakların dosyaya eksiksiz yansıtılmasını istedi. Yani bu çocuklar, çukur kazdı mı, çevrede tahribat yaptı mı, silahlı çatışmaya girdi mi sorularının yanıtlarının ve kanıtlarının araştırılması gerektiğini söyledi. Ayrıca mahkemenin çocukları hem TCK 302. maddenin 1. fıkrası hem de ayrıca TCK 314. maddenin 2. fıkrasından cezalandıramayacağını vurguladı.
Bozma kararının üzerinden iki buçuk yıl geçti ve bu çocuklar için hiçbir şey yapılmadı.
Neden mi?
Çok basit; ilgisizlik.
Yargıtay’ın bozma kararı ortada olmasına karşın ne çocuklar serbest bırakıldı ne de yeniden yargılama yapıldı.
Doğru düzgün bir avukatlık hizmeti de alamadıkları için bozulan mahkûmiyetlerine rağmen dört yıldır cezaevinde olan o çocuklardan biri bugün tedavi edilmeyen dişi nedeniyle gündemde.
Kadri Sancar, cezaevine girdiğinde lise son sınıftaydı. Bugün İzmir T Tipi Cezaevi’nde ve yüzlerce tutuklu ve hükümlü gibi o da sağlık hizmetine erişemiyor.
Kardeşi ve annesi sosyal medyadan Kadri’nin sorunlarının çözülmesi ve serbest bırakılması için çağrı yapıyor.
Hepatit B hastası Kadri ve sürekli ilaç kullanmak zorunda. 20’lik dişine yapılması gereken cerrahi müdahale yapılmadığı için çenesinde diş kaymalarından kaynaklanan sorunlar oluştu. Bir gözü neredeyse görme yetisini yitirmek üzere. Bunun dişlerdeki iltihaplanmadan mı yoksa gözaltına alınırken gördüğü işkenceden mi kaynaklandığı bilinmiyor.
Ağrıdan yemek yiyemiyor, uyuyamıyor ve kilo kaybediyor.
İzmir Çiğli Diş Hastanesi, Kadri’nin diş tedavisi için sıranın ancak 4-5 yıl sonra geleceğini söylemiş.
Aile çaresiz, anne hasta, maddi durumları iyi olmadığı için ne gidip çocuklarını görebiliyorlar ne de doğru düzgün avukatlık hizmeti alabiliyorlar.
Tüm bunlara rağmen çocuklarının sağlığını korumak isteyen aile cezaevi yönetimine "bari tedaviyi özel hastanede yaptıralım" dedi ama o da kabul edilmedi.
Ömer Faruk Gergerlioğlu, "İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı kendisine 3 bin 500 cezaevi ihlal başvurusu geliyor ancak kurumlardan sıfır ihlal cevabı geliyor ve bu nasıl olabilir demiyor" diyor ya…
İşte Kadri Sancar’ın yaşadıkları bu ihlallerden biri…