Eser Karakaş
Karabük il müftüsü üzerinden Türkiye ve laiklik
“Bana ne Karabük il müftüsünden” gerçekten ama Karabük’te yaşanan trajikomik bir olay üzerinden hem Türkiye hem de Türkiye’nin anayasal laiklik ilkesi (!!!) üzerine bir iki söz söylemek gerekiyor galiba.
Haber şöyle: Karabük’te bir cami imamı, evli, camide başka bir kadınla yakalanıyor, yakalayan da imamın karısı (yıllar önce imamın karısı diye bir şarkıcı vardı, çok meşhur olmuştu).
İmamın kayınpederi yani imamın karısının babası durumu gidiyor Karabük il müftüsüne şikayet ediyor, imama da galiba geçici olarak görevden el çektiriliyor.
Bu aşamada işin komik tarafları ortaya çıkmaya başlıyor.
Bir karı-koca anlaşmazlığının kadının babası tarafından müftülüğe şikayet edilmesi çok gırgır, karı-koca ya barışırlar ya da boşanırlar, mesele bu kadar basittir.
Ama, işin gerçekten çok trajikomik ama o ölçüde de vahim yönü Karabük il müftüsünün görevden el çektirilen imamla ilgili ifadeleri.
Bir devlet memuru olan, yetkisini Anayasadan alan Karabük il müftüsü olan adam “Bakacağız, imamın ilişkiye girdiği kadın ile imam arasında dini nikah varsa imamı göreve iade edeceğiz” diyebilmiştir.
BÜYÜK REZALET
Unutmayalım, Diyanet İşleri Başkanlığının anayasal çerçevesini çizen Anayasanın 136. Maddesi bu kurumun laiklik ilkesi doğrultusunda çalışmasını zorunlu kılıyor, dolayısıyla da bir Diyanet görevlisi olan imamın da.
Kendisi de bir devlet memuru olan il müftüsü de imamın göreve dönebilmesinin koşulu olarak imam ile sevgilisi arasında bir dini nikahın olup olmadığına bakılacağını açıklıyor.
Gerçekten büyük bir kepazelik.
Yaşanan bu durum TÜRKİYE’DE ZATEN OLMAYAN LAİKLİĞİN” günlük devlet pratiğinden de tamamen silindiğini gösteriyor.
Kamu hizmeti ile dini nikah arasında bir ilişki kurulması komedyası bu durumun, günlük pratikte de devletin laiklik ilkesinin silindiğinin çok net bir göstergesidir.
Yukarıdaki cümlede “Türkiye’de zaten olmayan laikliğin” ibaresini büyük harflerle yazdım çünkü bu konuyu çok önemsiyorum.
Türkiye’nin çok vahim bir Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) sorunu var ve bu sorunun varlığının bir sonucu olarak da vahim bir laiklik sorunu var.
Diyanet İşleri Başkanlığı sorununun bugünkü ilginç başkan Ali Erbaş ile de bir ilişkisi yoktur, sorun kurumsal bir sorundur.
1924’de (3 Mart) bu kurumun kurulması şart mı idi tartışmasına girmek istemem, tarih tarihtir ama Cumhuriyetin yüzüncü yılına girilirken artık DİB’in kurumsal yapısı ve finansman yöntemi yarardan çok daha fazla zarar üretmektedir.
Çok nettir, bir ülkede devlet aparatının bünyesinde genel vergilerle finanse edilen bir Diyanet İşleri Başkanlığı varsa o ülkede laik bir devlet kesinlikle yok demektir.
DİB meselesi çok temel anayasal bir sorundur ama artık günlük pratikte de, imamın göreve dönmesinin sevgilisi ile camide ilişkiye girerken dini nikahları var mı idi gibi, çok trajikomik manzaralara neden olmaktadır.
Eskiden de anayasal sorun aynı idi ama en azından günlük pratikte bu rezaletler yaşanmıyor idi.
Eser Karakaş: Kadıköy Saint Joseph lisesi muzunu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İİBF’den mezun oldu. Doktorasını 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. 1996’dan itibaren İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde profesör olarak ders verdi. Bahçeşehir Üniversitesi İİBF’de Dekanlık yaptı. 2016 yılında 675 sayılı KHK ile ihraç edildi. 2008 yılından itibaren Strasbourg Üniversitesi Science Po’da misafir öğretim görevlisi olarak bulunuyor.