Kayyım tayini ve kadın korkusu

Operasyonların ardında pek konuşulmayan bir neden daha var: Kadınların siyasette yer almasını, izin verildiği ölçüde, kutulara hapsetmek.

Anlaşılan o ki Başkanlık ittifakının yerel seçimlere dair en büyük korkusu, özellikle Kürt il ve ilçelerinde tekrar HDP/BDP temsilcilerinin seçilmesi. Aksi takdirde Cumhurbaşkanı şimdiden kayyım tayini yapmakla tehdit etmezdi... Erdoğan’ın Kızılcahamam’daki açıklamaları, şu anda bazısı halen yargılanan, bazılarının cezası kesinleşen yerel yöneticilerin ardından aday olacaklara yönelik bir gözdağı olarak okunabilir.

Öncelikle şunu netleştirelim: Tutuklu yerel yöneticiler, belediye bütçelerini teröre tahsis etmekle itham edilse de bu yönde bir belge, kant ortaya çıkarılmış değil. "Teröre bulaşmak" denilen söz ve eylemlerin büyük çoğunluğu, barış süreci sonlandırılmadan öncesine ait. Bunlar suç idiyse yasalar ortada, zamanında işlem yapılırdı.

Bugün yüze yakın BDP belediyesine kayyım atanmış vaziyette, bir o kadar belediye başkanı ve binlerce belediye çalışanı tutuklu. Mesele genelde Kürt siyasetinin barış sürecinden sonra cezalandırılması olarak değerlendirilse de operasyonların ardında pek konuşulmayan bir neden daha var: Kadınların siyasette yer almasını, izin verildiği ölçüde, kutulara hapsetmek.  

Zira Türkiye’de kadınların siyasete girmesinde, söz almasında Kürt siyaseti önemli bir rol oynadı. Beğenin, beğenmeyin. Meclis’te, yerel yönetimlerde kadın sayısı Cumhuriyet tarihinin en üst seviyesine geldiyse, bunda eşbaşkanlık uygulamasının payı büyük. Dolayısıyla kayyumlarla, tutuklamalarla Kürt kadınların kazanımları da zorla geri alındı.

KIŞANAK’IN KİTABINI HERKES OKUMALI

Türkiye’de hala kadınların siyasette daha fazla yer alması, kota meselesi "ama mesele cinsiyet değil, liyakat," diye küçümseniyor. Sanki siyasete soyunan erkekler liyakatla geliyor!

Bu yorumların, bilinçaltı veya üstünde kadınların toplumsal alanlarda daha az yer almasını arzu edenlerce üretildiğini düşünüyorum. Nüfusun yarısını kadınlar oluşturuyor, ancak aynı oranda temsiliyet hakkı ve imkanı bulamıyorsa hepsi boş sözler. Ve hep aynı amaca, yani "sistemin erkeklerin hakimiyetinde kalmasına" hizmet ediyor. Özhaseki’nin deyimiyle, ister "kısa, göbekli, kel" ister "genç, dinamik" olsun, hepsinde aranan özellik, erkek olmaları.

Kürt siyasetinde de kadınlara hiçbir şey hediye edilmedi. Siyasette söz sahibi olmak için büyük mücadeleler verildi. Meyvesi, hem yerel hem genel seçimlerde alındı: 2014’te BDP üçü büyükşehir, sekizi il olmak üzere toplam 102 belediyeyi kazanırken 96’sında eşbaşkan çıkardı. Yani 96 kadın, belediyede yönetime dahil oldu. Bugün hemen hepsi cezaevinde.

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Gültan Kışanak, onlardan biri. Hakkında 230, evet 230 yıl hapis cezası istenen Kışanak, cezaevinde müthiş bir iş çıkardı: Kürt kadınlarının siyasetteki deneyimlerini kitaplaştırdı. Tutuklu kadın siyasetçilerle yaptığı röportajlardan oluşan "Kürt Siyaetinin Mor Rengi" Dipnot Yayınları'ndan çıktı. Kitapta Kışanak, HEP ile başlayan siyasi geleneği sürdüren partilerde kadın mücadelesini özetlemiş. Sonraki bölümlerde 23 siyasetçi kadının hem kendi öyküsünü öğreniyoruz, hem de siyasetteki eril zihniyetle boğuşurken yaşadıkları zorlukları. Keşke başka partilerdeki kadınlar da deneyimlerini anlatsa...

KADINLARIN KAZANIMLARI GERİ ALINDI

Kadın siyasetçileri takip ettiğimi zannederdim ama kitabı okurken "Ne kadar az biliyormuşum" hissine kapıldım. Son derece akıcı, sade bir dille kadınların anlattığı tecrübeler, müthiş değerli. Zira kısa bir dönem olsa da yerelde, Mecliste siyaset yaparken kadınlar adına önemli dönüşümlere vesile oldular. Üzücü olan, bu kazanımların yok sayılması ve bedelini sadece hapisteki kadınların değil, toplumun çekmesi.

Ne demek istediğimi anlatmak için kitaptan iki örnek vereyim.

2015’te HDP milletvekili seçilen Çağlar Demirel, Diyarbakır Kulp’ta doğdu. Hemşireydi, yıllarca bölgede kadın sağlığıyla ilgili çalıştı. Tecavüz, ensest, şiddet gibi konularda kadınlara destek oldu, eğitimler verdi. 2004’te Kışanak’ın önayak olduğu Kadın Merkezi’nin başına geçti. Bölgede şiddet mağduru kadınlarla yıllarca çalıştı. 2009 seçimlerinde Derik’te, Selma Irmak’ın adaylığı düşürülünce yerine aday oldu. Derik’te de kadınlarla çalışarak zeytinlik alanlar açmak için çabalarda bulununca birilerinin ayağına basmış olacak ki 2011-2014 arasında tutuklu kaldı. Demirel, tutuklanma sebebinin kadın çalışmaları olduğuna inanıyor.

Bir başka çarpıcı örnek, Van’ın Erciş ilçesinde 2014’te eşbaşkan seçilen Diba Keskin. Muhafazakar bir aileden gelen Keskin, "kadın evde oturur" şeklindeki yoğun baskılara rağmen kendini kabul ettirip seçilmiş. Göreve geldiğinde belediyede 400 çalışanın sadece ikisi kadınmış. Önceki yönetimlerin hiçbir iş yapmadığını, hatta deprem sonrasında Erciş’in halen "depremi yaşayan" bir ilçe olduğunu anlatan Keskin, kadınların önerilerini aldıklarında onların sevinçten ağladığını anlatıyor. Çünkü ilk kez birileri onlara fikirlerini soruyor. 184 milyonluk belediye borcu devralıp Erciş tarihinin en katılımcı, şeffaf, halkçı belediyeciliğini başlatan Keskin, Ekim 2015’te tutuklanıyor. Çocukları ona sarılıp ağlarken söyledikleri, iç paralayıcı:

"Sakın ağlamayın, biz hırsızlık yaptığımız için değil, halkın değerlerini koruduğumuz için tutuklandık."

Ne oldu? Atanan kayyumların ilk işi kadın merkezlerini kapamak, eski usül kapalı kapılar ardında yöneticiliğe geçmek oldu. Kadınların sesini duyan, onları temsil eden artık yok. Neredeyse hepsi erkek, hepsi atanmış.

Kürt siyasetine müdahaleleri değerlendirirken bir de bunları düşünmekte fayda var.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehveş Evin Arşivi