MASAK’ın olağandışı bir tebliği

Dünkü Resmî Gazeteyi karıştırırken karşıma çok ilginç bir MASAK tebliği çıktı. Tebliği okuduğum zaman önce kendimi İsveç’te, Norveç’te falan sandım önce ama sonra da biraz düşünmeye başladım, aklıma sorular takıldı

Dün Türkiye’de çok ilginç bir şey oldu.

Türkiye’nin gündemi çok hareketli, herkes Galatasaray saldırısını konuşuyor haklı olarak, aşağıda değineceğim konunun gündemin çok arkalarında kalmasını bir ölçüde normal karşılamıyor da değilim ama yine de bugünkü yazıma konu etmeden geçemeyeceğim.

Yazılarımda hep değinirim, sabahları kahvemle birlikte ilk işim interneti karıştırırken Resmî Gazeteye bakmak olur hep.

Dünkü Resmî Gazeteyi (17 Kasım Perşembe, 2022; Sayı 32016) karıştırırken karşıma çok ilginç bir MASAK (Mali Suçları Araştırma Kurulu Genel Tebliği, sıra no.21) tebliği çıktı.

Şunu da ilave edelim, MASAK Maliye Bakanlığı’na bağlı bir devlet birimi.

Aşağıda sözü MASAK’a bırakıyorum, ilk alıntı MASAK’ın internet sitesinden bir alıntı (italik olarak), burada MASAK kendi kuruluş amacını, temel işlevini tanımlıyor:

“Modern hukuk sistemleri ihtiyaçların, konusu suç olan fiillerden karşılanmalarını yasaklamakla kalmamakta, bir suçtan kaynaklanan malvarlığı değerinin, gayrimeşru kaynağını gizlemek ve meşru bir yolla elde edildiği konusunda kanaat uyandırmak maksadıyla çeşitli işlemlere tabi tutulmasını, yani suç gelirlerinin aklanmasını da suç olarak kabul etmektedir.

Günümüz dünyasında birçok ülkede faaliyet gösteren mali istihbarat birimlerinin (Financial Intelligence Unit – FIU) fonksiyonu da suç gelirlerinin aklanması ile mücadele etmektir. Ülkemizde bu mücadele esas itibariyle, Hazine ve Maliye Bakanlığı bünyesinde ana hizmet birimi statüsünde ve doğrudan Hazine ve Maliye Bakanına bağlı olarak görev yapan Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) Başkanlığı’nca yürütülmektedir.”

Şimdi gelelim dün (17 Kasım 2022) MASAK’ın Resmî Gazetede yayınlanan Genel Tebliğinin başlangıç bölümüne.

Madde 1 Tebliğin amacını, madde 3 ise tanımları belirtiyor, aşağıda italik olarak Resmî Gazeteden sunuyorum:

“Amaç ve kapsam

MADDE 1- (1) Bu Tebliğin amacı, 11/10/2006 tarihli ve 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanunun uygulanmasına yönelik olarak, kamusal nüfuz sahibi kişiler hakkında yükümlüler tarafından alınması ve uygulanması gereken sıkılaştırılmış tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.

Tanımlar

MADDE 3- (1) Bu Tebliğde geçen;

a) Başkanlık: Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığını,

ç) Gerçek faydalanıcı: Yönetmeliğin 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (h) bendinde tanımlanan gerçek kişi veya kişileri,

d) Kamusal nüfuz sahibi kişi: Yurt içinde veya yabancı bir ülkede seçimle veya atama yoluyla kendisine önemli bir kamusal görev tevdi edilen üst düzey gerçek kişiler ile uluslararası kuruluşların yönetim kurulu üyeleri, üst düzey yöneticileri ile eşdeğer görev yapan diğer kişileri,”

e) Yönetmelik: 10/12/2007 tarihli ve 2007/13012 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Tedbirler Hakkında Yönetmeliği,

ifade eder.

Ne yalan söyleyeyim, tebliği okuduğum zaman önce kendimi İsveç'te Norveç'te falan sandım önce ama sonra da biraz düşünmeye başladım, aklıma sorular takıldı.

Maliye Bakanlığına bağlı bir devlet bürokratik birimi nasıl oluyor da kamusal nüfuz sahibi kişileri “Yurt içinde veya yabancı bir ülkede seçimle veya atama yoluyla kendisine önemli bir kamusal görev tevdi edilen üst düzey gerçek kişiler” olarak tanımlıyor, tanımlamakla kalmıyor, tanım normal, bir tebliğ üreterek adeta muhtemel potansiyel suçlu olarak gösterebiliyor?

Bu ülkenin Parlamentosunun çoğunluğu yani iktidar partisi AKP artı MHP, MASAK’ın görev yaptığı ülkede tam dokuz kez Varlık Barışı denen yasa rezaletini çıkarabiliyor, Cumhurbaşkanı Erdoğan “gerekir ise on dokuz kez çıkarırız” diyor ve MASAK bu tebliği yayınlıyor, gerçekten ilginç.

Aklıma iki ihtimal geliyor:

Birincisi ve can sıkıcı olan ihtimal FATF (Financial Action Task Force) ile kavga etmemek için, her an karapara konusunda siyah listeye düşebiliriz çünkü, MASAK’ın bu tebliği üretmek zorunda kalmış olması ama sonrasında da işlerin hep bildiğimiz gibi yürümeye devam etmesi, çok sıkışırsak onuncu Varlık Barışı’nın da çıkarmamız.

İkinci ihtimal ise, bence daha olumlu ihtimal, çok köklü devlet aparatının bir yerlerinde birilerinin bu kepaze gidişe, sadece kepazelik olan Varlık Barışlarına karşı farklı bir irade göstermesi.

Önümüzdeki dönemde hangi ihtimalin ağır basacağını görürüz.

Yazımı aynı tebliğin 4. maddesinin 6. paragrafından bir alıntı (italik) ile bitireyim, bu tanımlar sizce Kılıçdaroğlu’nun gündeme getirdiği Man Adası skandalını ne kadar çağrıştırıyor?

Unutmayalım, Man Adası kanıtlarını da Kılıçdaroğlu’na devletin bir birimi iletmiş idi.

Kamusal Nüfuz Sahibi Kişiler Bakımından Alınacak Sıkılaştırılmış Tedbirlere İlişkin Usul ve Esaslar.

Kamusal nüfuz sahibi kişiler bakımından alınacak tedbirler

MADDE 4-

(6) Kamusal nüfuz sahibi kişilerin yakınları ibaresinden, bir çıkar veya amaç birlikteliği olarak değerlendirilebilecek, birinci derece dışındaki akrabalık, nişanlılık, şirket ortaklığı veya şirket çalışanı olmak gibi her türlü sosyal, kültürel veya ekonomik nitelikli yakınlık anlaşılır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eser Karakaş Arşivi