Celal Başlangıç
Muharrem İnce, Saray’a can simidi oldu!
Kendisi belki farkında değil ama Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Prof. Dr. Burhan Kuzu’nun önceki gün sosyal medya hesabından attığı mesaj adeta başarısızlığın bir itirafı gibiydi:
"Başkanlık Sisteminin mimarı ve Kurucu Babası olarak diyorum ki gelin siyaseti çok fazla bölmeyelim. Ülke yararı birlik ve beraberlikten doğar. Sağ ve sol olmak üzere iki Merkez Parti etrafında bütünleşelim. Esasen yeni model böyle bir parti yapılanmasına uygundur."
Aslında bu tespit kelimenin tam anlamıyla Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin iflas ettiğinin itirafıdır.
Çünkü bu sistem toplumun yapısına uymadı, siyasetin bünyesi Cumhurbaşkanlığı hükümet Sistemi’ni reddetti.
Kuzu’nun dediği doğru aslında. "Kurucu Babası" olduğu "Başkanlık Sistemi" kamuoyuna "koalisyon hükümetlerine son verecek", "iki büyük partinin kalacağı yapı içersinde hükümet kurma problemi olmayacak" bir sihirli değnek olarak sunulmuştu.
Ancak Saray’daki hesap memlekete uymadı.
Bırakın bu modelin seçimlerden sonra hükümet kurmak için koalisyonlara mecbur kalmasını, daha seçimlere girilmeden partiler bir tür "ön koalisyon" olan ittifaklar kurmak zorunda kaldılar.
İki partinin kalacağı iddia edilen sistem tam tersine daha çok siyasi bölünmelere, daha çok parti kurulmasına yol açtı.
MHP’den İYİ Parti doğdu. İktidar partisi AKP’nin içinden DEVA ve Gelecek partileri çıktı.
Şimdi de ana muhalefet partisi CHP’den, bir Muharrem İnce’nin partisinin doğumu gündemde.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi daha iki yılını doldurmadan iflas etti.
Ancak sadece iflas eden bu siyasal sistem değil.
Türkiye ekonomiden dış politikaya, işsizlikten TL’nin çok hızlı değer kaybına kadar büyük bir iflasa hızla yaklaşmakta.
Sistem gereği ancak yüzde 50 artı 1’le iktidar olmak mümkün.
Ama AKP ile MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı’nın oyları yüzde 45’lerin altına doğru hızla iniyor.
Son anketler, muhalefet oylarının yüzde 50’yi aştığını gösteriyor.
İşte Burhan Kuzu’nun "Kurucu Baba"sı olduğu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi giderek Erdoğan’ın kendi ayağına sıktığı kurşuna dönüştü.
Ekonomiden sosyal politikalara, dış ilişkilerden Covid-19 salgınına kadar hayatın her alanında kötü yönetilen, daha doğrusu yönetilemeyen Türkiye’de Saray iktidarı kaybediyor.
Cumhur İttifakı önümüzdeki süreçte oylarını arttırabilecek bir gelecek vaat etmiyor yurttaşlara. Bu nedenle de iktidarı yeniden kazanma umudunu yitiriyor.
"Oyun kurucu" olarak gelecek umudunu yitiren AKP-MHP iktidarı bu kez muhalefeti parçalama stratejisiyle "oyun bozucu" olmakta buldu çıkar yolu.
İktidar cephesi Millet ittifakı’nı parçalayacak girişimlere başladı. İlk hamle MHP lideri Devlet Bahçeli’den geldi; İYİ Parti lideri Meral Akşener’e "eve dönüş" çağrısı yaptı.
Daha düne kadar "şirazeden çıktı" dedikleri Akşener’i açıkça Cumhur İttifakı’na davet ediyorlardı.
Erdoğan’ın bu konuyla ilgili açıklaması bile iktidar partilerinin organize bir oyuna giriştiğinin somut kanıtıydı:
"Bahçeli’nin daveti benim yadırgadığım bir davet değildir. Makul bir davettir. Birlik ve beraberliğin tesisine yönelik bir davet olabilir. Dağınıklıkta bir şey yok. Terör örgütleri ile el ele olmak, milli ve yerli olarak düşündüğümüz İYİ Parti’ye uygun düşmüyor."
Bahçeli’nin Akşener’e çağrısı tartışılırken CHP’de "Muharrem İnce bombası" patladı.
"Kulis" haberlerine göre İnce CHP’den ayrılıp yeni bir parti kuracaktı.
Ancak ne hikmetse bu konuda gazetecilere açıklama yapan İnce’nin "yakın bir arkadaşı"ydı. Kimse İnce’nin ağzından "CHP’den ayrılıyorum yeni bir parti kuruyorum" sözünü duymamıştı.
Aslında İnce’nin yaptığı biz gazeteciler tarafından çok iyi bilinen ucuz bir numaraydı. Herkes İnce’yle konuşuyor ama "benim ağzımdan yazmayın" ricası üzerine bütün açıklamaları "hayali bir arkadaş"a yamanıyordu.
Muharrem İnce’nin yeni bir parti kuracak olması sol, sosyal demokrat çevrede hiçbir heyecan yaratmadı. Asıl heyecanlananlar ise iktidar yandaşlarıyla Saray beslemesi medya oldu. Hemen üzerine atladılar İnce’nin kuracağı yeni partinin.
Manşetler atıldı Kılıçdaroğlu-İnce üzerinde, koca koca adamlar televizyon ekranlarında saatlerce tartıştılar İnce’nin partisini.
Cumhur İttifakı için "birlik ve beraberlik" isteyen Erdoğan bile İnce’nin CHP’den ayrılarak yeni bir parti kurmasını "o da onun en doğal, en tabii hakkıdır" diye karşıladı.
İnce’nin bu çıkışı muhalefet kanadında Saray’ın Millet İttifakı’nı parçalamak için tezgâhladığı yeni oyun olarak değerlendirildi.
Hatta bu günün CHP’lisi, İnce’nin hemşerisi Yaşar Okuyan bu kuşkuyu güçlendirecek bir soruyu gündeme getirdi:
"Muharrem İnce’ye bir soru soruyorum. Saray’ın mutemet müteahhitlerinden biriyle sizin hangi tarihten beri yakınlığınız var? Mehmet Cengiz’i kastediyorum. Mehmet Cengiz’le ne zamandan beri tanışıyorsunuz? Sizin geçmişteki kampanyalarınıza maddi destek sağladı mı?"
Saray’ın tezgâhladığı bir oyunun aktörü mü oldu Muharrem İnce, yoksa kendi kişisel siyasi hırsından dolayı mı böyle bir yola girdi, bunu şimdilik bilmek zor.
Ama kesin olan bir şey var ki, o da şu:
Muharrem İnce’nin bu hamlesi; yurt içinde ve dışında ekonomik, sosyal, siyasal ve diplomatik çıkmazlarla boğuşan Saray iktidarına can simidi oldu.
Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle Türkiye’nin uçacağını söylüyordu.
Doğru, gerçekten uçuyor; dolar uçuyor, euro uçuyor, işsizlik uçuyor, açlık ve yoksulluk uçuyor.
Gidiş o ki, günümüzün verilerine göre Saray’ın iktidarı da uçuyor!