Mehveş Evin
Reis’in mal varlığını açıklamasına ne gerek var?
İçiniz rahat olsun. Hakikaten çok adil, şeffaf, demokratik bir seçim olacak. İnanmayan varsa YSK’nın yeni açıkladığı seçim yasaklarına baksın.
Mesela basın ve yayın, tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerine uymakla yükümlü olacakmış.
Medya, adaylar arasında fırsat eşitliği sağlayacakmış.
Bir kişi, bir adaya en fazla 13 bin TL bağışta bulunabilecekmiş.
Adaylar, propaganda yaparken kamu araçları ve resmi araçları kullanılmayacakmış.
Üniversite diplomaları onaylı olacakmış.
Ayrıca adaylar, mal bildirimine bulunacakmış... Hem de sadece kendileri için değil, eş ve çocuklarına ait tüm taşınır/taşınmaz malları bildirmekle yükümlülermiş.
Tabii ‘küçük’ bir ayrıntıyı atladık.
Cumhurbaşkanı’na seçim yasakları işlemiyor. Kendisi hem siyaset üstü, hem insan üstü bir varlık olduğundan, ‘diğer’ adaylara getirilen kısıtlama ve gereklilikler, ona uygulanmıyor.
Çünkü aynı YSK, hem Cumhurbaşkanı hem AKP Genel Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan’ın istediği gibi seçim faaliyeti yapabileceğini açıkladı.
İşte böylesine dürüst, temiz, adil bir yarış bu! Tıpkı AKP’nin ak’ı gibi, alnı ak omurgası dimdik partinin temsilcileri ve onun ittifakçısı olan parti, gurur duyuyor mu dersiniz?
HER ŞEYİ DEVLETTEN BEKLEMEYİN AMA!
Şahsen en çok mal beyanı kısmına takıldım. Bir vatandaş ve seçmen olarak, YSK şart koşsun koşmasın, her adayın mal varlığını beyan etmesini talep ediyorum.
Çünkü ülkenin en tepe noktasına yerleşecek, görülmemiş bir mutlak gücü ele geçirip yönetecek olan zatı muhteremin, nasıl ve nereden para kazandığını bilmek en doğal hakkım...
Mal varlığını nasıl edindiği, yakın ve uzak akrabalarının üzerine ne geçirip geçirmediğini bilmezsem, dürüst olduğundan nasıl emin olabilirim? Vatandaşın cebinden çalmadan ülkeyi yöneteceğine dair nasıl fikir sahibi olabilirim?
Ama işte, George Orwell’in ‘Hayvan Çiftliği’nden alıntılayacak olursak, "bütün hayvanlar eşittir ama bazı hayvanlar, daha eşittir."
Koskoca Cumhurbaşkanı ve ailesinin mal beyanında bulunmasını istemek başlı başına hakarettir.
Çok merak eden, engellenen haber ve sitelere VPN ile girip kendi araştırmasını yapar! Fazla uğraşmak istemeyenler, yakın zamanda blacksea.eu’da yayınlanan belgelere göz atar.
Siz de her şeyi devletten beklemeyin ama! Sonra ‘bir dikili ağacın bile yok’ diye yersiniz şamarı. Yani sağ olsun, AKP’nin sağladığı bunca imkan varken hala armut piş ağzıma düş anlayışı, olmaz.
‘Diğer adaylar’ mecbur, aile boyu mal beyanında bulunacak. CB’miz yapmıyorsa ‘bir bildiği vardır’. Elbette, onun yollarını kefenler giyerek aydınlatanların, ‘beyefendi’ diye titreyip ağlayanların, evine helikopterle genelkurmay başkanı indirilenlerin de ‘iyi bildiği’ bir şeyler vardır...
DÜNYANIN EN ÇOĞULCU BASINI BİZDE!
Ama siz küçük seçmen aklınızı hiiiiiç bu işlerle yormayın. Benim rantım nereden gelecek? En az çaba, üretim, nitelikle en çok neyi, kimden kaparım? Buna bakacaksınız. Başkasına haksızlıkmış, yalanmış, dolanmış... Bunlar önemsiz şeyler. Devir, paçanı kurtar devri. Paçanı kurtarırken başkalarını batır, yok et, mazlum et, devri.
E hal böyleyken seçim yasaklarının HERKES için geçerli olmasını beklemeyin. Hele ki basın ve yayın konusundaki yasakların! Bugün 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü olması sebebiyle hemen içinizi ferahlatalım. Geçenlerde RTÜK Başkanı İlhan Yerlikaya ne güzel dedi:
"Allah’a şükür çoğulcu bir medyamız var. Avrupa'da bile bu kadar çoğulcu yapı yoktur. Avrupa Türkiye'yi eleştirir ama ülkemizde bin 700 tane yayın yapan radyo, televizyon vardır. Bunlar değişik mecralarda yayın yapmaktadırlar. Yani çok az oy oranı olan partinin bile neredeyse kendisini anlatabileceği organlar var. Dolayısıyla liderler kendisini çok rahat ifade edebileceklerdir. Bizde bunun önünü açacağız."
Bakın gördünüz mü, Avrupa hep bizi kıskanıyor! Böyle özgür ve demokratik bir ülkeye dayanamıyorlar...
Sadece OHAL döneminde 200’e yakın medyanın kapatılması, binlerce web sitesinin yasaklanması, şu an en az 150 medya çalışanının hapiste olması, yüzlercesinin soruşturma geçirmesi ve davalarının sürmesi, davası sonuçlananlara yurtdışı yasağının getirilmesi, merkez medyanın yüzde 90’ının doğrudan hükümete bağlı hale gelmesi, binlerce gazetecinin işsiz kalması, halen çalışabilenlerin ise baskı, sansür ve tehditle her dakika mücadele etmesi...
Bunlar hep önemsiz şeyler. Siz halinize şükredin. Bakın 1.700 medya kanalı varmış. Daha ne olsun?
NOT: 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü nedeniyle halen mesleğine sahip çıkan, tüm zorluklara rağmen halkı bilgilendirmek için yazan, çizen, konuşan, yayın yapan her medya çalışanına teşekkür ederim. İyi varsınız!