Recep Tamam Erdoğan’ın siyasete girdiği günden beri çok büyük bir sıkıntısı var ve bu sıkıntıyı fark etmeyenler zamanı geldiğinde yada dönem dönem kendisini destekliyorlar. Ben gazeteci olarak kendisine "Sayın Erdoğan, siyasi görüşünüz, dünya görüşünüz ve felsefeniz nedir" diye sorsam yanıt alabileceğimden emin değilim. Bugüne değin yaptığı konuşmalardan 20 ayrı paragraf alsam ve başına adını yazmadan bir siyaset bilimciye okutsam, bunların bir kişinin ağzından çıktığına inandırmam zor olur.
Bir siyasetçi düşünün ki, bikaç yıl içinde hem IŞİD’çileri mutlu etmiş hem de Avrupa Birliği’ni inandırma noktasına gelmiş. Aynı insan Türkiye’de neredeyse bütün okulları İmam Hatip Lisesi’ne döndürürken, liberallerin ve liberal sosyalistlerin desteğini almış. Darbeye karşı ilk kez genelkurmay başkanının tutuklanması kendi döneminde olmuş (Oysa daha önce var, 27 Mayıs darbesi) ama daha sonra o subayların beraatlerini savunup, onlarla beraber darbe yapmış, Kürt sorununun çözümü için Abdullah Öcalan ve PKK yetkilileriyle görüşme başlatıp, aynı dönemde kendisine REİS denilmesinin de yollarını açmış, tam da Dolmabahçe mutabakatı imzalanacakken, şiarının tek millet, tek dil, tek bayrak ve devlet olduğunu savunmaya başlamış bir kişi var karşınızda.
İşte Erdoğan şimdi bunun sıkıntısını yaşıyor, seçimlerden sonra "Cumhur İttifakı" yerine "Türkiye İttifakı" dedi ama dediğine de pişman oldu. Tabiri caizse MHP genel başkanı Devlet Bahçeli "Türkiye İttifakı" lafını yedirdi kendisine. "Türkiye İttifakı" lafı çıktığında herkes tartışmaya başladı, Erdoğan 80 milyonu kastediyordu, söyledi de, MHP’li uzmanlarımız televizyonda bunun HDP’yle olmasının olanaksız olduğunu, Erdoğan’ın bunu niye söylediğini anlayamadıklarını söylemeye başladılar.
Hani seçimlere 1 gün kala Erdoğan kaybedeceğini anladığı İstanbul’un 8 ilçesinde konuşma yaptı da gece TRT’nin programını değiştirtip, 39 belediye başkan adayıyla, büyükşehir belediye başkan adayı Binali Yıldırım’ı da süs lalesi gibi dizdi ya, Devlet Bahçeli de bu "Türkiye İttifakı" açıklamasından sonra 6 kez Erdoğan’ın ne demek istediğini anlayamadığını, ortada sadece "Cumhur İttifakı" olduğunu söyledi ve sonunda Erdoğan bir anlamda "Türkiye İttifakı"nın rafa kaldırıldığını açıkladı.
Perşembe gecesi CNN’deki programda Abdulkadir Selvi’nin yazısı tartışıldı. Esasında Selvi’nin yazılarını takip eden AKP’li Türkiye’nin nereye gittiğini gayet iyi anlar. Selvi, Erdoğan’ın gizli basın danışmanı gibi yazıyor her şeyi ve takip etmesi kolaylaşıyor. Bütün git–gelleri yazdı bugüne değin ve işin esasında ne kadar da pamuk ipliğine bağlı olduğunu söyledi. Gürkan Hacır, Selvi’nin yazısında bir tümceye takılmış ve ısrarla onu anlatmasını istedi. Selvi "Sıradan günlerden geçmiyoruz. Kritik bir yol ayrımındayız. Çünkü büyük bir bilek güreşi yaşanıyor." diye yazmış yazısının sonunda. Hacır’ın merak ettiği bu bilek güreşi esasında, kimler arasında olduğunu soruyor ve ikisi de bilmesine karşın söylemiyor, öyle de usta bir şekilde etrafında dolanıp anlatıyorlar ki, neredeyse ağzımdan "Bravo" çıkıyordu.
Evet ortada bir bilek güreşi var ve bu bilek güreşi Erdoğan ile olası bir darbe girişimcileri arasında gidip geliyor. Selvi de bunu bir hükümet yanlısı olarak tam açıklayamıyor.
Şimdi Erdoğan’ı İstanbul için yeni bir seçime doğru itekliyorlar, şaka değil, Erdoğan’ın konuşmalarından seçim filan çıkmıyor, istermiş gibi bir hali yok, çünkü farkın artacağını kendisi de biliyor. Peki birileri neden yapıyor bunu, işte ortada bir bilek güreşi var ve o bilek güreşinde 2 tarafa da iğne yada yanan mum konmuş, Erdoğan’ın eline iğne batmadan yada mumla yanmadan bırakması isteniyor.
Gelelim yazının başlığına ve başına, sen REİS olarak siyasete başlamadıysan ve REİS’lik taslamaya kalkarsan, esas REİS seni dinliyormuş gibi yanına gelir ve esas REİS’in kim olduğunu sana anlatır. Öyle noktaya gelirsin ki, koskoca AKP genel başkanısındır ve cumhurbaşkanısındır ama belediye başkan adayını sen belirleyemezsin. Ola ki Istanbul’da seçim yenilenecek, aday kim olacak, göreceğiz, Erdoğan'ın adayı mı, Bahçeli’nin ki mi?
