Ayşe Yıldırım

Ayşe Yıldırım

‘Tenezzül’de sınır yok…

ABD’de ‘burslu’ okumak belediyeden, işe gitmeden para almak, bulaşık makinası, halı belediyeden. Elbiseler, kuruyemişler hatta tespihler belediyeden. Çiftliğe su tankeri belediyeden...

Kayyımların lüks makam odalarını, şatafatlı banyolarını görmüş, binlerce liralık baklava, kuruyemiş, kahve, fincan takımı faturalarını okumuştuk. Halkın oylarıyla seçilen kimi belediye yönetimleri de kayyımlardan geri kalmamış.

Dün Gazete Duvar’dan Hacı Bişkin, Kars belediyesindeki kimi demirbaşların nasıl ‘kullanıldığını’ yazdı.

Kars, MHP’den HDP’ye geçmişti. Belediye Eş Başkanı Ayhan Bilgen görevi devralırken malzeme dökümünün kendilerine verilmediğini söylüyor. Ve demirbaş listesini yenilerken karşılaştıkları manzarayı anlatıyor. Mesela el halısı kursu açmak istediklerinde belediye halılarının ‘birilerine’ hediye verildiğini, bir takım büro malzemelerinin ‘bir siyasi partiye’ gönderildiğini, belediyeye ait bir su tankerinin ‘birinin özel çiftliğine’ gönderildiğini öğreniyorlar.

Bilgen’in şu sözü çok çarpıcı: "Kayıp büyük araçlardan taşınır ekipmanlara kadar ‘buna tenezzül edilir mi’ diyebileceğimiz durumlar gördük."

Kars’tan devam edince o ‘tenezzül’ durumları daha net ortaya çıkıyor. Beş yıl sonra yeniden canlandırılan Kars Kent Konseyi Genel Sekreteri Dr. Onur Naci Karahancı, belediyeye ait 460’ın üstünde demirbaşın kayıp olduğunu söylüyor. İşte o ‘kayıplar’dan bazıları:

"260 adet demir sandalye, 40 adet kadife sandalye, 40 adet ahşap sandalye, 19 avize, 9 adet aplik, 30 adet masa, 15 adet bilgisayar, 1 adet buzdolabı, 1 adet bulaşık makinesi, 1 adet fırın, 1 adet makam odası takımı, 1 adet asansörlü engelli aracı, 1 adet güvenlik kamerası seti."

Bir gün önce de Sözcü’den Evren Demirdaş başka bir belediyeyle ilgili bir haber kaleme almıştı. AKP’den Saadet Partisi’ne geçen Elazığ’ın Yazıkonak belediyesi. Hepi topu 10 bin nüfuslu bir beldenin belediyesinde yaşananlara bakalım. Belediye Başkanı Hatif Çadırcı, belediyeyi 10.5 milyon lira borçla devraldıklarını söylüyor. Belediye o kadar zor durumdaymış ki 650 lira verip belediyenin makam aracına akü bile alamamışlardı. Akücüye bile 6 bin lira borç takmış eski belediye…

Harcamaları incelediklerinde gördükleri manzarayı anlatıyor Çadırcı:

"O kadar abuk sabuk harcamalar yapıldığını gördük ki… Bunun içerisinde 600 bin liranın üzerinde elbise faturası, 400 bin liranın üzerinde yemek faturası, 23 bin lira küsuratında limon fideleri faturası, 17 bin lira tespih faturası, 60 bin lira küsuratında kayısı faturalarıyla karşılaştık."

Bu kadarla kalsa yine iyi. 30’a yakın bankamatik memuru da varmış meğer belediyenin. Üstelik aralarında milletvekili danışmanları varmış.

İsim veriyor Çadırcı:

"Bunlardan biri Ak Parti Elazığ Milletvekili Zülfü Demirbağ’ın danışmanı Hıdır Seçkin. Şu anda bu arkadaş Elazığ Belediyesi’nde görev yapıyor. Biz göreve başlamadan önce bir milletvekilinin de yakını buradan maaş alıyormuş, biz gelmeden önce kendisi ayrılmış."

Bunların hepsinin belgeleri var. Çadırcı belediyenin incelenmesi için yetkili kurumlardan müfettiş talep ettiklerini söylüyor. Elbette şu ana kadar bir müfettiş gidip de denetim yapma zahmetinde bulunmamış.

DBP/HDP’li belediyelerde aylarca müfettiş tutan, tüm işlemleri en ince ayrıntısına kadar inceleten İçişleri Bakanlığı nedense söz konusu AKP’li ya da MHP’li belediyeler olunca üç maymunu oynuyor.

Yerel seçim sürecinde kendisini ortaya atan muhalefet adaylarını "terörle iltisaklı"ymış gibi gösteren, "seçilseler de görevden alırız" diye tehdit eden sayın Süleyman Soylu’nun bütün bu olup bitenlere bir çift sözü olmayacak mı?

AKP’nin ve küçük ortağının yerel seçimleri niye "beka" seçimine çevirmeye çalıştığı şimdi daha iyi anlaşılıyor.

5 yıl ABD’de ‘burslu’ okumak belediyeden, işe gitmeden para almak belediyeden, bulaşık makinası, buzdolabı, fırın, aplik, avize, halı belediyeden. Elbiseler, kuruyemişler, baklavalar hatta tespihler belediyeden. Çiftliğe su tankeri belediyeden… Daha ne olsun… Ekmek elden, su gölden. ‘Beka’ kaygısı yok.

Şimdiye dek ortaya çıkanlara bakınca 25 yıl boyunca İstanbul’da nasıl bir ‘beka’ yaratılmış onu da öğreniriz umarım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşe Yıldırım Arşivi