Ayşe Yıldırım
Türkiye halkları Erdoğan’dan büyüktür
Ekrem İmamoğlu, 31 Mart akşamı sadece bizi şaşırtmakla kalmadı asıl Erdoğan’ı şaşırttı. Hep yol verilen atı tuttu, Üsküdar’a geçmesine izin vermedi.
Sırf bu hareketi bile hem 16 Nisan referandumunun hem de 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin aslında kaybedilmediğini somut bir biçimde ortaya koydu.
Toplumdaki "ne yaparsak yapalım bunlar gitmez", "bu iş sandıkla çözülmez", "İstanbul’u vermez", "CHP sandığa sahip çıkmaz" algısını yıkıverdi. Her şeye rağmen sandıkla değişimin hâlâ mümkün olduğunu gösterdi. Türkiye’de bahar havası estirdi. Umutsuzluk perdesini yırttı, mücadele ruhunu canlandırdı.
İşte bütün bunlar nedeniyle aslında hepimiz biliyorduk İmamoğlu’nu dört yıl İstanbul’da oturtmayacaklarını. Bir kılıfını aradılar, bulamayınca çok sık yaptıkları bir şeyi yaptılar. Demokrasiyi, hukuku ayaklar altına aldılar.
Halkın oylarına YSK eliyle el koydular. Sandığa darbe yaptılar.
Muhtemelen akıllarındaki şuydu; demoralize olacaklar, yapacakları bir şey olmadığını düşünecekler.
Bu arada bir de "HDP, AKP ile anlaşacak İmamoğlu’nu satacak", "HDP kendi adayını çıkaracak", "Abdullah Öcalan ev hapsine çıkarılacak" yalanını da ortaya atarsak fitne tamamlanacak dediler. Bunun altyapısını da hazırladılar. Sekiz yıl sonra iki avukatının Öcalan ile görüşmesine 2 Mayıs’ta izin verdiler. Öcalan’ın açıklamalarını avukatlara ancak hafta sonu verdiler. Ve avukatların açıklamasını YSK ile aynı güne denk getirdiler.
Avukatların "bu bir müzakere ya da mutabakat metni değildir" vurgusunu duymak istemeyen duymadı zaten.
Ne yazık ki daha ilk saatlerde bu oyuna gelen çok sayıda isim olduğunu gördük. Ya da içlerindeki "Kürt fobisi"ni dışa vurdular, denilebilir. Sırf barış istediği için cezaevinde tutulan Selahattin Demirtaş’ın haksız tutukluluğuna itiraz etmeleri gereken "hukukçu" kimlikli kimi kişiler "HDP’li seçmenin CHP’ye oy vermesini engellemek için her şeyi yapacaklar. Bu uğurda Selahattin Demirtaş’ı da serbest bırakabilirler" diye yazabildi mesela.
Neyse ki halk bu oyuna gelmedi. AKP’nin ekmeğine yağ sürülmesine izin vermedi. Aksine bugüne dek susan hatta AKP’nin yanında görünen çok sayıda isim konuşmaya karar verdi. Sosyal medyada hepimizi şaşırtan isimler "Her şey çok güzel olacak" demeye başladı. Hani, İmamoğlu’nun seçim otobüsünün önünde "Ekrem abi her şey çok güzel olacak abi" diye bağıran 13 yaşındaki Berkay’ın sözünü. Bugüne dek susanlar, korkanlar Berkay’ın inancıyla kırdılar belki de korkularını. Ya da böyle giderse sıranın kendilerine geleceğini gördüler.
Ama bu saatten sonra kimsenin kimseyi yargılamaya zamanı yok. Gelene neden geldin, niye geç geldin diye sormaya da.
Şimdi kazanılması gereken bir seçim var.
Çünkü bu seçimde Türkiye halklarının 6 Mayıs’ta YSK ile ilan edilen faşizme geçit vermeyeceğini göstermesi gerekecek.
İşimiz zor. Zaman kısa. AKP-MHP bloğunun ne planlar yaptığını bilmiyoruz. Ama geçmişten bazı şeyleri çok iyi biliyoruz. 7 Haziran-1 Kasım arasından biliyoruz. Erdoğan da bir hafta önce bunu hatırlattı:
"Bazı arkadaşlar seçimler yenilenirse AK Parti’nin daha kötü oy alacağını veya kaybedeceğini düşünüyor ama ben buna katılmıyorum. 7 Haziran 2015 seçimlerini hatırlayın. O süreçte, parti içinden birçok kişi de dahil, seçimin yenilenmesini istememiş, koalisyonla yola devam edileceğinin daha doğru olacağını dile getirmişti. Ama ben o gün de vatandaşın tepkisini görmüştüm. Yani seçim olursa tek başımıza iktidar olacağımız görünüyordu. Bugün de İstanbul’da aynı şeyi görüyorum. Seçim tekrarlanırsa seçimleri kazanacağımıza yüzde yüz inanıyorum."
Muhtemelen birebir aynı olmasa da benzer bir süreç bekliyor Türkiye’yi. Gergin, çatışmalı bir sürece girileceği ortada.
Yalnız bilmediği bir şey var Erdoğan’ın. Bu kez karşısında yalnız bırakılmış, görmezden gelinmiş, düşmanlaştırılmış Kürt halkı yok sadece. Demokrasiye, hukuka, özgürlüklere aç insanlar var. Her partiden, her kesimden yeniden umutlanan, isterlerse başarabileceklerine inanan ve bunun için mücadele edecek insanlar var…
Gravatını ve ceketini çıkarıp, kollarını sıvayarak "Umut burada" diyen bir isim var.
O isim artık Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi sadece CHP’nin adayı değil, Türkiye’nin demokrasi isteminin, özleminin adayı.
Dün akşam Fox Tv’de ne diyordu İmamoğlu:
"Bizim hayallerimiz öyle bir gecede yıkılacak hayaller değil. Ben yine halkımıza, direncimize güveniyorum. 16 milyon insan mağdur edildi. Demokrasi mağdur edildi. YSK emek hırsızlığı yapmıştır. Ben anamın ak sütü kadar helal bir seçim kazandım. Hakkımızı söke söke alacağız."
Bugünden itibaren sokaklarda "seçilmiş belediye başkanı olarak gezeceğini" ilan etti İmamoğlu ve hırsızlara yanıtın sandıkta verileceğini söyledi.
O halde şimdi seçimin güvenliği için herkes elini taşın altına koymalı, seçmenler sandığa taşınmalı, sandığa sahip çıkılmalı.
AKP’liler de biliyor ki iddia edilen "organize yolsuzluğu, usulsüzlüğü ve tam kanunsuzluğu" AKP yönetimi yapmıştır. Erdoğan artık ne yaparsa yapsın, sandıktan ne çıkarırsa çıkarsın yenilmiştir. Kendi eliyle hem rakibini yaratmış hem de sonunu hazırlamıştır.
Unutmayalım ki Türkiye halkları Erdoğan’dan büyüktür.