Vergi harcamaları rezaleti nedir?

Gerçek kişilerden bir trilyon TL, şirketlerden de 650 milyar TL vergi almaktan vazgeçmişsiniz de bu gerçek kişiler ve şirketler kendilerinden alınmayan bu vergiler karşısında ne kadar toplumsal, kamusal fayda üretmişler, bilen var mı?

Vergi harcaması tabiri muhtemelen kamu maliyesine, bütçeye nispeten yabancı olan vatandaşlar için biraz müphem bir kavram olabilir.

Vergi harcaması demek toplanan verginin bir biçimde, bir hizmet için harcanması demek değil, devletin toplayacağı verginin bir bölümünden, bir nedenden vazgeçmesi demek.

Vergi harcaması kavramı tümüyle yasal bir kavram, bazı mükelleflerin vergi kaçırması, vergiden kaçınması (bu da yasal), vs. anlamlarına hiç gelmiyor.

Vergi harcaması yukarıda belirttiğim gibi yasal, bütçesel bir kavram, merkezi yönetim bütçesinden, bütçe gerekçesinden kuruşu kuruşuna izleyebiliyorsunuz.

Kuruşu kuruşuna izleyebiliyorsunuz ama paradoksal olarak ortada aynı zamanda büyük bir saydamlık eksikliği de var, ne demek istediğimi açacağım.

Senelerdir söyleyegelmişimdir, ülkemiz Türkiye’de ortaya çıkan yolsuzlukların çok büyük bir bölümü, adeta kısm-ı azamı yasal yollardan gerçekleşir, yasal olmayan, illegal yolsuzluklar toplam yolsuzluk kümesinin ancak küçük bir kısmıdır ve vergi harcaması kavramı da yasal yolsuzlukların en büyüklerinden biridir, yine anlatacağım ne demek istediğimi.

Bütçe gerekçesinde devlet bile bu vergi harcamalarının daha rasyonel hale getirilmesinden bahsediyor, başka bir ifade ile de devletimiz de bu durumun saçmalığının farkında.

Önce, meselenin sayısal boyutuna ilişkin bilgi sunacağım, sonra da meselenin yolsuzluk tarafını açmaya, neden başlıkta “rezalet” kelimesini kullandığımı anlatmaya çalışacağım.

Büyüklükleri yuvarlayarak veriyorum, 2024 senesinde Türkiye’de 9 trilyon TL vergi geliri elde edilmesi bekleniyor ve bu büyüklüğün yaklaşık dörtte biri kadar da, 2.2 trilyon TL, vergi harcaması yapılacak, başka bir ifade ile de 2.2 trilyon TL vergi almaktan vazgeçecek devlet.

İçinden geçtiğimiz çok yüksek enflasyon ortamında bu büyüklükler bir ölçüde anlamlarını kaybediyorlar, bu nedenden bu 2024 senesinde 2.2 trilyon TL ne demek göstermeye çalışacağım.

Kamu hizmetlerinin 2024 fonksiyonel sınıflandırılmasına baktığınızda 2024 senesi bütçesinde eğitim hizmetleri için 1 trilyon 400 milyar TL ödenek tahsis edildiğini görüyoruz.

Aynı cetvellerden 2024 senesi için sağlık hizmetlerine de 780 milyar TL ödenek tahsis edildiğini öğreniyoruz.

Eğitim ve sağlık ödeneklerini topladığınızda da (1.4 trilyon TL artı 0.78 trilyon TL) 2.2 trilyon TL’lik bir büyüklüğe ulaşıyorsunuz, Allah’ın işine bakın, 2024 senesinde eğitim artı sağlığa tahsis edilecek 2.2 trilyon TL’lik ödenek yine aynı senede vazgeçilen vergi büyüklüğüne eşit.

Başka bir ifade ile de klasik kamu maliyesi ilkesi olan “tahsis yapmama” (adem-i tahsis) ilkesi olmasa, vazgeçilen vergi de toplanabilse Türkiye 2024 senesinde eğitim ve sağlık harcamalarını tam ikiye katlayabilecek, çok çarpıcı bir durum.

Peki, bu durumun yolsuzluk boyutu nedir?

2.2 trilyon TL vergi toplamaktan vazgeçiyor iseniz (yasal olarak) aynı büyüklükte üretilecek bir kamu hizmetinin kamusal, toplumsal yararından da vazgeçmiş oluyorsunuz, bu kaçınılmaz.

Tamam da, o vergiyi (2.2 trilyon TL) almadığınız zaman bu almadığınız verginin de bir toplumsal yarara tekabül etmesi gerekmez mi?

Vergi harcaması kalemleri arasında bir trilyon TL gelir vergisi harcaması, 650 milyar TL de kurumlar vergisi harcaması var mesela.

Peki, gerçek kişilerden bir trilyon TL, şirketlerden de 650 milyar TL vergi almaktan vazgeçmişsiniz de bu gerçek kişiler ve şirketler kendilerinden alınmayan bu vergiler karşısında ne kadar toplumsal, kamusal fayda üretmişler, bilen var mı?

Bu kadar vergi almamışsınız bu kişilerden, bu şirketlerden, karşılığında gerekli istihdam artışı olmuş mu, şirketlerde araştırma-geliştirme harcamalarında paralel bir artış var mı?

Var mı, yok mu bilemiyorum, bilemiyoruz çünkü ortada bu konuda yapılmış bir fayda-maliyet analizi yok, bir çalışma yok, yani biraz argoya izin verirseniz “saldım çayıra, mevlam kayıra”.

Ancak, 2.2 trilyon TL ile “saldım çayıra, Mevlam kayıra” mantığı beraber gitmez, rezalet, ya da yolsuzluk dediğim tam da bu.

Vergi harcaması kavramının yasal olduğunu belirtmiş idik, hangi vergiden ne kadar vazgeçiliyor bunu da görüyoruz ama mikro düzeyde hangi şirket, hangi gerçek kişiler bunlardan faydalanıyor, bunu izlemek çok zor, saydamlık sorunu da tam bu.

Bendenizin sezgisel yorumu vergi harcamasının hiçbir kamu yararının 2024 senesinde ikiye katlanabilecek eğitim ve sağlık harcamalarından büyük olamayacağı.


Eser Karakaş: Kadıköy Saint Joseph lisesi muzunu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İİBF’den mezun oldu. Doktorasını 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. 1996’dan itibaren İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde profesör olarak ders verdi. Bahçeşehir Üniversitesi İİBF’de Dekanlık yaptı. 2016 yılında 675 sayılı KHK ile ihraç edildi. 2008 yılından itibaren Strasbourg Üniversitesi Science Po’da misafir öğretim görevlisi olarak bulunuyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eser Karakaş Arşivi