Akşener: Sayın Erdoğan, bu kepazeliğe daha ne kadar sessiz kalacaksın?

İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Akşener, AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'a tepki gösterdi.

Akşener: Sayın Erdoğan, bu kepazeliğe daha ne kadar sessiz kalacaksın?

Suç örgütü lideri Sedat Peker'in iddiaları karşısında sessizliğini koruyan AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a tepki gösteren İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, "Sayın Erdoğan, bu kepazeliğe daha ne kadar sessiz kalacaksın?" diye sordu.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin Meclis'te düzenlenen grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Akşener sözlerine, Rize'nin İkizdere ilçesinde Cengiz İnşaat tarafından yapılmak istenen taş ocağına karşı direnen halka geçtiğimiz hafta yaptıkları ziyareti hatırlatarak başladı.

"Bize büyük misafirperverlik gösteren İkizdereli kardeşlerimize bir kez de buradan teşekkü etmek istiyorum" diyen Akşener, ziyaret sırasındaki provokasyon girişimine ilişkin de, "Biz ziyaretlerimizi yaparken AKP teşkilatlarının sağdan soldan toplandıkları küçük gruplar üzerinden provokoasyon girişimleri oldu. Ancak Rizeli kardeşlerim buna izin vermedi, onlara da teşekkür ederim" ifadelerini kullandı. Akşener, "Bana Türkiye'nin hiçbir yerinde zarar gelmez" dedi.

BAHÇELİ'YE: EN SON NE ZAMAN MİLLETİN DERDİNİ DİNLEDİN?

Akşener, Bahçeli'nin ziyarete ilişkin, "olay çıkarmak için planlamıştır" ifadelerine de tepki göstererek, Bahçeli, en son ne zaman esnaf ziyareti yaptın? En son ne zaman işsize iş buldun? En son ne zaman milletin derdini dinledin?" diye sordu.

AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın pandemi döneminde esnafı 'yalnız' bıraktığını söyleyen ve iktidarın ekonomi politikalarına tepki gösteren Akşener, şöyle konuştu:

"Biliyorsunuz Sayın Erdoğan, bozulan ekonomi ve pandemi karşısında, bunalan milletimize, el uzatmadı. Ara ara, lütuf gibi sunduğu, küçük pansuman tedbirler dışında, pandemi boyunca milletimiz, devletini yanında göremedi. Buna rağmen geçen hafta, kendisi çıktı, zor durumdaki esnafımıza sözüm ona müjdeler açıkladı. Yine kredi verdi, yine borç verdi. Paket kapsamında, 1.4 milyon esnafımıza da, 4 milyar 622 milyon lira hibe verileceğini açıkladı. O dört milyarı öyle bir anlattı ki, şaşarsınız. Mesela, 4 milyar demedi, "4 milyaaaaaaar" dedi. Ciddiyetsizliğe bakar mısınız?

Aylardır kepengi kapalı esnafımız, tedarikçileri ve aileleriyle birlikte, 20 milyona yakın insanımız demek. Bir yıldan fazla zamandır, borçla harçla idare ediyorlar, eşlerinin ziynetiyle kira ödüyorlar. Arkadaş çıkmış, destek paketinin büyüklüğüyle değil, 'a'nın uzunluğuyla esnafı kafalamaya çalışıyor. İkna siyasetinde gelinen son nokta... Gerçekten ibretlik.

Dünyada devletten en çok iş alanlar listesinin zirvesinde olan, o beş müteahhitten birinin, pandemi döneminde, tek kalemde 9.4 milyar liralık vergi borcunu sildin. Dile kolay, 9.4 Milyar lira… Ekonominin bel kemiği olan esnafa, 4 milyar 622 milyon lira, tek bir müteahhide 9.4 milyar lira… Böyle vicdansızlık olur mu? Tek bir kişiye, 20 milyon vatandaşımıza verdiğinin iki katını veriyorsun, üstüne bir de böbürleniyorsun. Böyle utanmazlık olur mu? Yazıktır, günahtır..."

'SAYIN ERDOĞAN, DAHA NE KADAR SESSİZ KALACAKSIN?'

Suç örgütü lideri Sedat Peker'in başta İçişleri Bakanı Süleyman Soylu olmak üzere iktidar mensuplarna yönelik ağır iddiaları karşısında sessizliğini koruyan AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a tepki gösteren Akşener, "Bu kepazeliği artık sadece Türkiye değil dünya takip ediyor. Beyler; Türkiye Cumhuriyeti'nin itibari söz konusu. Koskoca devleti cümle aleme rezil ettiniz. Bu işler gerçekleri çarpıtmakla olmaz, böyle devlet yönetilmez" dedi.

"Yapılacak olan basit...İçişleri Bakanı ve suçlamalara maruz kalanlar kenara çekilir, Cumhuriyet Savcıları devreye girer" diyen Akşener, "Sayın Erdoğan, bu kepazeliğe daha ne kadar sessiz kalacaksın?" diye sordu.

'İYİLEŞTİRİLMİŞ VE GÜÇLENDİRİLMİŞ PARLAMENTER SİSTEM'DEKİ İLKELERİNİ SIRALADI

Akşener, partisinin 'iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistem' çalışmasını ve ilkeleri anlattı. Akşener'in sıraladığı ilkeler:

- Birinci ilkemiz; Tarafsız Cumhurbaşkanı. İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de, Türkiye Cumhuriyeti, Başbakan ve Bakanlar Kurulu tarafından yönetilecek. Cumhurbaşkanı’nın, hiçbir partiyle bağlantısı olmayacak. Cumhurbaşkanlığı makamı, tarafsız ve partiler üstü bir şekilde devleti ve milletin birliğini temsil edecek.

- İkinci ilkemiz: 'Çoğulcu Demokrasi, Katılımcı Yönetim, Güçlü Meclis' Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne geçildikten sonra, Türkiye’de, Anayasa ve anayasal kurumlar etkisiz hale geldi, Meclis'in etkinliği azaldı, ve demokratik yönetimin gereği olan, katılım süreçleri ortadan kalktı. Karar mekanizmaları tasfiye edilerek, bir kişinin iki dudağı arasına teslim edildi. Bu nedenle de ortaya sorunlu bir demokrasi çıktı. Dünyanın bugünkü şartlarında, sorunlu demokrasi,
sorunlu bir yargı, ve sorunlu bir ekonomi demektir. İşte o nedenle İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem,
çoğulculuğa dayanacak. İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de ise, Meclis dışından Bakan atanamayacak. Bakanlar, Başbakan tarafından milletvekilleri arasından seçilecek ve tek kişiye karşı değil hem kurul olarak birlikte, hem de her bir bakan ayrı ayrı olmak üzere milletin seçtiği meclise karşı sorumlu olacak.

- Üçüncü ilkemiz: 'Kuvvetler Ayrılığı ve Güçlü Denetim' Bizim için hiçbir gücün vesayeti kabul edilemez. Çünkü askerî ya da sivil, vesayetin olduğu yerde milletin iradesine saygı olmaz, demokrasi olmaz, Anayasal denetim olmaz. Türkiye’de vesayet dönemleri artık son bulacak.

- Dördüncü ilkemiz: 'Hukukun Üstünlüğü ve Tam Bağımsız, Tarafsız Yargı'dır. Milletimizin her bir ferdi, şerhsiz şartsız, kanun önünde eşit olacak. Suç işlediği takdirde, bağımsız ve tarafsız yargı önünde hukukun üstünlüğü prensibi uyarınca, adilce yargılanacak. Hiçbir suç cezasız kalmayacak, ama bu ülkenin hiçbir vatandaşı da sahte delillerle, kişiye özel suç icat edilip, cezalandırılamayacak. Hâkim ve Savcılar Kurulunun yapısı ve üye atama sistemi de değiştirilecek. Mevcutta, Hakim ve Savcılar Kurulu açıkça yürütmenin etkisi altına giriyor. Çünkü üye seçimlerinde inisiyatif, partili Cumhurbaşkanı ve partisinin elinde. İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de, Hâkim ve Savcılar Kurulu, en az 5’i kadın olmak üzere, 15 üyeden oluşacak. Adaylar, yargı kurumlarımız, barolar, üniversiteler tarafından önerilecek ve Meclis tarafından, üye tam sayısının en az 3’te ikisinin oyuyla seçilecek. HSK üyeleri, bir kez seçilecek ve görev süreleri 5 yıl olacak. Adalet Bakanı, ya da onun adına Adalet Bakanı Müsteşarı, kurulun gözlemci üyesi olarak toplantılara katılabilecek. HSK Başkanı, kurul tarafından gizli oyla ve üye tam sayısının salt çoğunluğunun oyuyla seçilecek.

- Beşinci ilkemiz, 'Devlette Liyakat.' Devletin her kademesinde, liyakat esas alınacak, torpilin yeni adı haline gelen mülakat kaldırılacak. Devlette göreve, siyasi otoriteye sadıklar arasından layıklar değil; layıklar arasından, devlete ve millete sadık olanlar alınacak. Liyakatli kadroların kaynağı elbette akademidir. Üniversiteler hem idari, hem de akademik olarak özerk hale getirilecek. Üniversitelerimize, kurucu rektör atamalarının haricinde o üniversitenin akademik terbiyesi ve liyakatiyle yetişmeyen, kurum dışından rektör atanmasına son verilecek. Öğretim üyeleri, kendi üniversitelerinin rektörünü, aday olan öğretim üyeleri arasından, kendileri seçecek. En fazla oyu alan rektör adayı, Türkiye Yükseköğretim Kurulu’na bildirilecek.
Nihai atama, Türkiye Yüksek Öğretim Kurulu tarafından yapılacak.
Fakültelereyse, o fakültenin uzmanlığı dışından dekanlar atanmayacak.
Dekan, fakültenin öğretim üyelerinin oylarıyla belirlenecek ve rektör tarafından atanacak.

- Altıncı ilkemiz, 'İnsan Hakları ve Bireysel Özgürlükler, Güçlü Sosyal Devlet, Güçlü Sivil Toplum, Güçlü Gençler.'
Demokratik sosyal hukuk devletinin en temel kuralı olan; devletin, vatandaşın hizmetkârı olduğu prensibi çerçevesinde,
milletimizin bireysel özgürlükleri, kişilik hakları, vatandaşlık hakları ve insan haklarının, hukuk tarafından en üst seviyede korunması sağlanacak. Çoğulcu demokrasideki en temel haklardan birisi, benzer düşüncelere sahip bireylerin, bir araya gelerek sivil toplum örgütleri kurabilmeleridir. Örgütlenme özgürlüğü, siyasi ve sivil çoğulculuğun teminatıdır.

Her vatandaşımız, düşünce ve ifade özgürlüğünü, barışçıl protesto hakkını kullanabilecek. Yasal sınırlarda bu hakkı kullananlar, şucu-bucu gibi sıfatlarla düşman ilan edilmeyecek. İşçilerimize, üniversite öğrencilerimize, baro başkanlarımıza, yaylalarının toprağını korumak için uğraşan köylülerimize, cennet vatanımızın ekolojik dengesi için mücadele veren, doğa savunucularına, dünyanın bütün ülkelerinde, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü coşkuyla kutlanırken,
meydanlarda itilip kakılan kadınlara, emeklilik haklarını kazandıkları halde, maaşlarını alamayan EYT’li vatandaşlarımıza, hukuka aykırı bir şekilde müdahale edilmeyecek.

Türkiye’de kadın cinayetleri bir türlü önlenemiyor. Önlenemiyor, çünkü önlenebilmesi için gereken hukuki, sosyolojik ve psikolojik mücadele verilmiyor. Türkiye, mevcut sistemde kadının haklarını güvence altına alan uluslararası sözleşmeden bile bir kişinin gece yarısı kararıyla çekilebiliyor. Kadına karşı işlenen suçlar, bir erkek tarafından, sırf o erkeğin yap dediği şeyi yapmadığı ya da yapma dediği şeyi yaptığı için işlenen suçtur. 'Okuma' denenin, okuyacağım dediği için, 'evlen' denenin, evlenmeyeceğim dediği için, 'çalışma' denenin, çalışacağım dediği için, 'boşanma' denenin, boşanacağım dediği için; yani kadınların sırf insan olmaktan kaynaklanan hakkını kullandığı için, işlenen suçtur.

Ve bu suç, Türkiye için artık çok büyük bir yara ve ayıptır. Bu nedenle, İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de, Türk Ceza Kanunu’nda, 'kadın cinayeti ve kadına karşı şiddet suçu' düzenlenecek. Öldürme, şiddet, tecavüz, tehdit, hürriyetten yoksun bırakma, hakaret, müessir fiil gibi çeşitli suçlarda, eğer mağdur kadınsa, en ağır cezalar düzenlenecek. Ve bu suçlarda, failin indirim sebeplerinden faydalanması mümkün olmayacak. Türkiye, tek kişinin değil, ortak aklın kararları ve kararlılığıyla, bu ayıptan artık kurtulacak.

- Yedinci ilkemiz, Özgür Basın. Medya, çoğulcu demokrasilerde, yasama, yürütme ve yargıdan sonra, âdeta dördüncü kuvvettir. Tek şart, özgür ve bağımsız olabilmesidir. Basının özgür olmadığı bir ülkede, siyasetin, muhalefetin ve seçimlerin, eşit şartlarda yapılabilmesi mümkün değildir.

- Sekizinci ve son ilkemiz Adil ve Özgür Seçimler. Tüm ilkelerin hayata geçebilmesindeki en kilit durak,
özgür ve adil seçimlerdir. Millet iradesini hakkıyla ve adil şekilde yansıtamayan seçimler ve seçim sistemi demokrasinin önündeki en büyük engeldir.

Özgür ve adil seçimlerin en önemli unsuru Yüksek Seçim Kurulu’dur. İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de, YSK’nın yapısı ve işleyişi ile ilgili gerekli düzenlemeler yapılacak, son dönemde yaşanan güvensizliklere meydan verilmeyecek. Yüksek Seçim Kurulu’nun, seçime ilişkin kararlarına karşı Anayasa Mahkemesi’ne başvurulabilecek.

meral akşener meclis grup toplantısı İyi Parti