Bakırhan: Suriye'yi çözümün önüne koymak işi yokuşa sürmek anlamına gelir

DEM Parti Eş Genel Başkanı Bakırhan, Meclis açılışındaki tartışmalara ilişkin "Bir fotoğraf karesine çok büyük anlam yüklememek gerek. Biz hem müzakere hem mücadele ederiz" dedi. Süreci değerlendiren Bakırhan, "Suriye'yi çözüm meselesinin önüne koymak biraz işi yokuşa sürmek anlamına gelir" dedi.

Bakırhan: Suriye'yi çözümün önüne koymak işi yokuşa sürmek anlamına gelir

Artı Gerçek- DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, gündemdeki konulara ilişkin DEM Parti Genel Merkezi'nde ANKA Haber Ajansı’na değerlendirmelerde bulundu.

'BİR FOTOĞRAF KARESİNE ÇOK BÜYÜK ANLAM YÜKLEMEMEK GEREKİYOR'

Meclis’in açılış özel oturumuna ve TBMM’nin açılış resepsiyonuna CHP'nin katılmamasını değerlendiren Bakırhan, CHP’nin aldığı karara saygı gösterdiğini belirtti. TBMM’nin açılış resepsiyonunda, DEM Partililerin ve diğer muhalefet partilerinin liderlerinin Erdoğan ile birlikte çekilmiş fotoğraflarına yönelik eleştirileri haksız bulduğunu vurgulayan Bakırhan, şöyle konuştu:

"Biz bir eleştiri, öz eleştiri partisiyiz, hareketiyiz. Evet toplum eleştiriyorsa bundan kendimize dersler alıyoruz. Asla topluma rağmen siyaset yapmayız. Toplumun çoğunlukla eleştirdiği bir kareyi de bir zafer, bir başarı, onlara rağmen iyi bir şey olarak anlatmayız ama bir fotoğraf karesine de çok büyük anlam yüklememek gerekiyor. Meclis zaten müzakere, diyalog üzerinedir. Türkiye toplumu, siyasi partileri orada sorunları tartışsın, çözsün diye, bir arada müzakere etsin diye göndermiş. Aslında bugüne kadar bu ve benzer görüntülerin olmaması büyük eksiklikti. Türkiye toplumunu getirdiğimiz yere bakar mısınız? Meclis'te siyasi partilerin bir araya gelmesi eleştiri konusu oluyor. Niye bugüne kadar olmamış? Her dönem bir parti, birkaç parti ötekileştirilmiş. Bugün bir araya gelince de toplum garipsiyor. Niçin Meclis'teyiz? Biz zaten 'müzakere partisiyiz' diyoruz. Müzakere için oradayız" diye konuştu.

'ORTAK GÖRÜNTÜ VERMEK İTTİFAK ANLAMINA GELMİYOR'

Ortak görüntü vermenin iş birliği ya da ittifak anlamına gelmediğini dile getiren Bakırhan, "Kürt meselesi, ekonomi meselesi, Alevi yurttaşların sorunları, kadınların yaşadığı ağır sorunları gidermek, ekonomide adalet için, emekliler, ezilenler, katledilen doğa için tamamı için oradayız. Evet, rekabet var, mücadele var. Günün sonunda da eğer topluma da yarayacaksa, toplumu rahatlatacaksa ortak görüntüler de verilir, ortak masaya da oturulur. Ortak görüntü vermek, ittifak etmek, işbirliği etmek anlamına gelmiyor. Tam tersine artık konuşabilmeyi başarmalıyız. Böylesine bir kutuplaştırılmış ki toplum bir siyasi parti, bir başka partiyle oturduğu zaman çok büyük anlamlar yükleniyor. Biz Türkiye'nin en zorlu koşullarda mücadele eden çok önemli demokratik muhalefet zeminiyiz" dedi.

'CHP'YE DÖNÜK OPERASYONLARDA NEREDE DURDUĞUMUZA BAKILIRSA NE YAPMAYA ÇALIŞTIĞIMIZ ANLAŞILIR'

CHP'ye yönelik operasyonlarda partisinin tavrını hatırlatan Bakırhan, "Bizim eğer tavrımız, duruşumuz merak ediliyorsa cezaevindeki yoldaşlarımızın ortaya koyduğu tutumdan nerede durduğumuz anlaşılır. CHP'ye, belediyelerine dönük operasyonlar ve tutuklamalar karşısında nerede durduğumuza bakılırsa bizim ne olduğumuz, kim olduğumuz, ne yapmaya çalıştığımız anlaşılır. Hiç kimse Cumhuriyet Halk Partisi'nin İstanbul İl Örgütü'ne yapılan operasyon ve sonrasında polis ablukasını devirmek için gitmedi, biz Tülay Eş Başkanımızla birlikte oraya gittik. Polis panzerleri arasında binaya girdik. Net bir şekilde tavrımızı ortaya koyduk. 'Bu bir yanlıştır' dedik. 'Bu tür şeylerden vazgeçilmelidir' dedik. Hem de ayın 15'inden önce gittik. Niye? İktidarın bu konudaki politikalarını eleştirmek için, karar verilmeden önce DEM Parti'nin, Kürtlerin tavrını net bir şekilde ortaya koymak için gittik. Ayıptır, bunları görmeden, bilerek iktidar namına çalışan kendisine tırnak içerisinde sol, ulusalcı diyen kimi çevreler aslında bir biçiminde bu fotoğraf üzerinde tepinerek bizim tabanımızı başka yere yönlendirmeye çalışıyor. Bilmeyerek yaptıklarını zannetmiyorum. Biz beş dönemdir muhalefetle aslında bir biçiminde işbirliği yapan bir siyasi partiyiz. İki yerel seçimde, İnce’nin Cumhurbaşkanlığı seçiminde, en son Kılıçdaroğlu seçiminde… İkinci turda Cumhuriyet Halk Partisi'nin kendisi kimi illerde kepenk indirmesine rağmen biz bölgede kale denilen İzmir'in daha üzerinde yüksek oylar çıkardık. Biraz vicdanlı olmak lazım. Binlerce karelik fotoğrafta bir tebessümlü bir kareyi alıp onun üzerinden Türkiye'nin en dinamik, en kararlı, 12 partisi kapatılmasına rağmen vazgeçmeyen, direnen, duran bir siyasi partisinin böyle bu biçimde eleştirilmesi doğrusunu söylemek gerekirse bizim açımızdan değil genel anlamda üzücü. Demokrasi adına üzücü. Biz bu meselenin çözümü için herkesle oturmaya, müzakere etmeye varız" diye konuştu.

'HEM MÜZAKERE HEM MÜCADELE EDERİZ'

"Biz hem müzakere ederiz hem sokakta mücadele ederiz" diyen Bakırhan, şöyle devam etti:

"Hem fotoğraf veririz hem çevre kırımı karşısında Muğla'da Cumhuriyet Halk Partisi'nin Genel Başkanı'yla birlikte miting yaparız. İstanbul İl Örgütü'ne dönük hukuksuzluklarla ilgili gider önünde açıklama yaparız. Biz üçüncü yoluz. Müzakereye de açık yaklaşırız, samimi yaklaşırız, mücadeleyi de açık yaparız. Cezaevini, baskıları, kapatılmayı dikkate almadan doğruyu söyleriz. Şimdi böyle bir geleneği bir fotoğrafla, iktidarla ilişkilendirmek, başka anlamlar yüklemek gerçekten çok kötü çünkü açıkça sizin aracılığınızla söylüyorum; bunu yapanlar iyi niyetli değil. Bunu yapanların niyeti kırılgan olan Kürt kitlesini aslında muhalefet zemininden uzaklaştırarak tepkilendirecek bir noktaya getirmektir. Diyarbakır'da, Kars'ta, Siirt'te kimi televizyon ve basın yayın organlarındaki bu söylemi kullanan insanların sanki ana muhalefet partisi adına konuştuğunu insanlar düşünüyor. Dolayısıyla herkese de bir sorumluluk düşüyor. Bizim mücadelemize bakarak değerlendirilelim. Bir fotoğrafa çok anlamlar yüklenmemeli ama biz bu süreci de önemsiyoruz. İlerlesin istiyoruz. Bu konuda samimiyiz. 7/24 saat sokaklardayız."

'YALAN YANLIŞ DEĞERLENDİRMELER TABANIMIZI MUHALEFETE TEPKİLENDİRİYOR'

2013-2015 yıllarında çözüm süreci dönemindeki görev alan Akil İnsanlar grubu ile bir araya geldiklerini anımsatan Bakırhan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“DEM Parti, büyük emeklerle, büyük bedellerle bugünlere gelmiş bir siyasi partidir. Arkamızda yüzlerce arkadaşımızın yaşamını yitirdiği bir mücadele var. Binlerce arkadaşımızın onurlu şekilde cezaevindeki duruşları, direnişleri var. Bu hukuksuzluklara, antidemokratik uygulamalara karşı nasıl büyük bir mücadele yürüttüğümüzü sanırım bilmeyen yoktur. Dolayısıyla bu algılar, bu yalan yanlış değerlendirmeler sadece bizi kırmıyor. Bizim tabanımızı, kitlemizi de kırıyor. Muhalefete karşı da tepkilendiriyor. Maalesef insanlar şöyle bakıyor; 'Şu yayın organı şu iddiaya yakın. Şu yayın organı şu partiye yakın. Dolayısıyla orada bir şey söylenmişse onun arkasındaki ya da onun etkisindeki siyasi partinin aslında söylemidir' gibi yaklaşıyor. Bir an önce Türkiye bunlardan çıkmalı. Gerçek gündemine dönmeli.

Kürt meselesi başta olmak üzere, demokratikleşme konusunu atılacak adımları konuşmalı. Herkes yol haritasını ortaya koymalı. Biz barışı ve demokrasiyi birbirinden ayrı görmüyoruz. İkisi bir bütündür, rekabet halinde değil. Aksine birlikte yürürse memlekete, topluma, yaşayanlara katkı sunar diye düşünen bir siyasi gelenekten geliyoruz. Barış diyoruz ama yanına da biraz önce söylediğim gibi 'Neden kayyum atanıyor? Niye seçilmişler cezaevinde? Niye tutuklu yargılanıyor? Niye infazda adaletsizlik var? Niye KHK'liler sorunu alaşılmadı?' diyen sokakta da mücadele eden hakkını arayanların yanında duran bir siyasi partiyiz. Muhalefet adına söz kurmaya çalışırken aslında iktidarın yelkenine rüzgar taşımamalı. Daha makul, daha doğru eleştiriler yaparak bize de aslında yol açan, yol gösteren bir yaklaşım içerisinde olmalı.

Tabii ki biz eleştirileri dikkate alacağız ama çok abartılı şeyler var. ‘Kimler kimlerle?’ İlk defa Meclis'te Cumhurbaşkanı bizi davet etmiş, gitmişiz. Özgür Bey bizi davet ediyor, gidiyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi geldi, tokalaştık. Bunların hepsinin bir sebebi var. Memleketteki bu kutuplaşma bitsin. Memlekette olmayan hukuk, adalet, demokrasi bu topraklara gelsin. Meselelerimizi birlikte çözelim, tartışalım."

'ÖZEL'İN YAKLAŞIMINI OLUMLU DEĞERLENDİRİYORUZ'

"Özgür Özel, 'muhalefete muhalefet etme dönemi sona erdi' dedi. Bekliyor muydunuz böyle bir çıkış ve bu telefon sizi şaşırttı mı?" sorusuna Bakırhan şu yanıtını verdi:

“Bizim Sayın Özel ile aslında dönem dönem görüştüğümüz, bir araya geldiğimiz bir durumumuz var. Çok önemli şeyler söyledi. Genel kapsayıcı, bu meselelere sağduyu ile yaklaşan bir lider. Bizi aramasına şaşırmadık, aramasaydı şaşırırdık çünkü duyarlı bir insan. Bu tür durumlarda kesinlikle tavrını net olarak ortaya koyan bir parti başkanı olarak gördüğümüz için şaşırmadık. Teşekkür ediyoruz. Sayın Özel, en zor süreçlerde bizi arayan ve dayanışma duygularını ortaya koyan, aslında Türkiye'deki siyasette de yeni bir çığır açan birisidir. Görüşüyoruz, konuşuyoruz. Dönem dönem memleket meselelerine ilişkin düşüncelerimizi de birbirimizle paylaşıyoruz. Özel'in yaklaşımını biz de, tabanımız da pozitif olumlu olarak değerlendiriyoruz."

'DEM PARTİ VE AK PARTİ'NİN DOLAYLI BİR ANAYASA ÇALIŞMASI YÜRÜTTÜĞÜ İDDİASI GERÇEĞİ YANSITMIYOR'

Cumhurbaşkanı Erdoğan'n yeni anayasa konusunda DEM Parti'nin desteğini almak amacıyla bu görüntüleri verdiği yönündeki eleştirilerin anımsatılması üzerine Bakırhan, TBMM’de oluşturulan Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun, bir anayasa yapma misyonu ve görevi olmadığını vurgulayarak, şöyle konuştu:

"Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik bir anayasaya ihtiyacı var mı, var. Ama bu, komisyonun işi değil. Dolayısıyla Meclis'te başta grubu bulunan partiler olmak üzere bu meseleden bağımsız bence önümüzde günler, aylar, yıllar var. Demokratik bir anayasa gündemini açmaları Türkiye'nin yararına olur. Mevcut haliyle yapılan tartışmalar durumu çok tarif etmiyor. DEM Parti ile AK Parti'nin dolaylı bir anayasa çalışması yürüttükleri gerçeği yansıtmıyor. Bizim de öyle bir gündemimiz yok, komisyonun da böyle bir gündemi yok. Bize böyle bir gündemde bir teklif yok, bir talep yok, bir tartışma yok. Mevcut komisyonun anayasa yapma gücü, kapasitesi, yeterliliği yok. Belli amaçla kurulmuş, belirli bir süreyle kurulmuş bir komisyon. Ama Türkiye'deki bu sorunların temel kaynaklarından birisi, geçmişten beri askeri darbe dönemlerindeki yamanarak bugüne gelmiş anayasadır. Bunun demokratikleşmesi gerekiyor. İkinci yüzyılda Türkiye demokratik bir anayasayı hak ediyor. Bir parti anayasası değil ya da toplumun bir kesimin bir anayasası değil, demokratik Türkiye anayasası yapılabilir. Bu konuda biz düşüncelerimizi söyleriz. Mevcut komisyonun bir anayasa gündemi yok. Bize üretilmiş bir şey yok. Böyle bir tartışma yok. Böyle bir misyonu yok. Bu tür yürütülen tartışmaların da süreci bozmaya manipüle etmeye dönük olduğunu belirtmek istiyorum."

'DEMİRTAŞ, YÜKSEKDAĞ VE KOBANİ KUMPAS DAVASINDA YARGILANAN ARKADAŞLARIMIZ SERBEST BIRAKILMALI'

Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılması yönündeki beklentiler anımsatılarak, bunun sürece etkisinin sorulması üzerin Bakırhan, şu yanıtı verdi:

"Bu süreçten bağımsız, Sayın Demirtaş, Başkanımız Figen Yüksekdağ Kobani kumpas davasında yargılanan bütün arkadaşların serbest bırakılması gerekiyor. Süreçten bağımsız. AİHM üç defa karar vermiş. Türkiye'ye süre tanınmış. 8 Ekim'de süre doluyor. Yani bu bir şart, bir koşul değil, bir gerekliliktir. Hukukun bir gereğidir, verilen kararların bir sonucudur. Bu bir taviz değil. Sayın Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Kobani kumpas davasında yargılanan arkadaşların serbest bırakılması gerekir. Bu, süreci de onarıcı, toplumun kafasındaki kaygıları, soru işaretlerini giderici bir adım olur. Sürece katkı sunar. Sayın Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın dışarıda olmaları halinde de sürece çok aktif destek verebileceklerini, çok büyük katkı koyabileceklerini düşünüyorum. İçeride olmalarına rağmen Kobani kumpas davasında yargılanan arkadaşlarımız bu süreçte çok büyük destek verdiler bizlere. Çok büyük emek ortaya koydular. Bu süreci onlarla birlikte yürütüyoruz. Böylesine bu süreçte katkı sunacak arkadaşlarımızın halen AİHM kararına rağmen, üç defa verilen kararına rağmen içeride tutulması anlaşılır gibi değil.

Ama süreç ile bağını kurduğumuz zaman da Kürt'ün kafasındaki soru işaretini, güven güvensizlik meselesini ortadan kaldırır. Bakın çok basit bir şey söylüyorum, toplumun sürece desteği yüzde 60-70’lerde. Ama işte bir tarafa güven aynı oranda değil. Evet, Kürt meselesi çözülsün, barış sağlayalım. Bu ülkede artık çatışma ve şiddet olmasın. Kürtler bu toprakların asli, değerli, onurlu bir halkıdır. Ama tersten, güveniyor musunuz? 'Hayır, güvenmiyoruz. Çözülsün ama güvenmiyoruz.' Şimdi burada aslında toplum, halk dediğimiz bizi var eden o dinamikleri dikkate almak gerekmiyor mu? Türkiye toplumu 'Sorun çözülsün' diyor ama işte soru işaretleri var. Kime var? Yıllardır iktidar olan… İktidarın bu konuda samimi olup olmadığını sorguluyor."

'İMAMOĞLU VE ARKADAŞLARI TUTUKSUZ YARGILANAMAZ MI?'

CHP'nin cumhurbaşkanı adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun tutuklu yargılanmasını eleştiren Bakırhan, "Peki toplumun kafasındaki bu güvensizliği ortadan kaldırmanın yolu nedir? Sadece Sayın Demirtaş değil. Yani İmamoğlu ve arkadaşları niye içeride? Tutuksuz yargılanamazlar mı? Yargı var, değerlendirir. Eğer gerçekten günün sonunda ceza alırsa zaten gereği yapılır. Dolayısıyla onarıcı, güven verici adımlar atmak gerekiyor. 'Çözülsün' diyenlerin bu sürece destek ve katkılarını almak için gerçekten 'Evet Türkiye hukuk yolunda, demokrasi yolunda, adalet yolunda ilerliyor, ilerlemeye başladı dedirtmek için de yine bu adımların atılmasını, Demirtaş ve Yüksekdağ'ın arkadaşlarıyla birlikte serbest bırakılması gerektiğini belirtmek istiyorum" dedi.

'AK PARTİ DÜMENİ MHP İLE PAYLAŞMALI'

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve kurmaylarının aksine AKP cephesinin somut adımlar konusunda yavaş hareket ettiği eleştirilerini değerlendiren Tuncer Bakırhan, şunları söyledi:

"Dümen şu anda AK Parti'de. Bence AK Parti bu meselede dümeni Milliyetçi Hareket Partisi'yle paylaşmalıdır. Niye diyeceksiniz? Çünkü Milliyetçi Hareket Partisi daha somut öneriler ile ortaya çıkıyor. İnfaz yasasından uzun tutukluluğa, Terörle Mücadele Kanunu'ndan TCK'ya ve benzeri konulara kadar. Dolayısıyla AKP'nin biraz daha somuta yönelmesi, biraz daha somut konuşması ve somut adımlar atması için bence dümeni Milliyetçi Hareket Partisi ile paylaşmalıdır. MHP'nin durduğu yer önemlidir. Bu meselenin çözümüne dönük bir yıl önce aslında başlattığı süreç onlar açısından bence doğru yürüyor. Özellikle hukukçuları ve yöneticilerin yaptığı sağduyulu açıklamaları çok önemsiyoruz ama sadece sözde kaldığı için de bir üretime dönüşmedi. Dolayısıyla Milliyetçi Hareket Partisi'nin bugüne kadar yapmış olduğu değerlendirmeler ve somut öneriler konusunda adım atmaya, AK Parti'ye adım attırtmaya artık biraz da somut adımlar konusunda yoğunlaşmaya bence çağırmak gerekiyor" diye konuştu.

'SURİYE'Yİ ÇÖZÜMÜN ÖNÜNE KOYMAK İŞİ YOKUŞA SÜRMEK ANLAMINA GELİR'

Suriye’deki gelişmelerin Türkiye’de yürüyen süreci etkileyip etkilemediği sorusu üzerine Bakırhan, "Suriye yanı başımızda, Kürtlerin, Türkmenlerin, Türkiye'de yaşayan Arap yurttaşlarımızın, Alevi yurttaşlarımızın da aynı zamanda kardeşlerinin, soydaşlarının yaşadığı bir coğrafya. Türkiye'deki bu sürecin önünde Suriye'nin bir set olarak çekilmesi bence çok büyük yanlışlardan birisi. Suriye'nin dinamikleri farklı, oradaki koşullar farklı, oradaki aktörler farklı. Türkiye kendi dinamikleriyle bu süreci yürütmeli ama Türkiye'deki bu meselenin çözümü oraya pozitif yansır, orayı etkiler. En başta Suriye'yi Türkiye'deki çözüm meselesinin önüne koymak aslında biraz işi yokuşa sürmek anlamına gelir" dedi.

'ŞİMDİ BUNA SEÇİM Mİ DİYECEĞİZ?'

Suriye’de bir seçim yapıldığını ancak Süveyda ve kuzeydoğu Suriye'de sandık kurulmadığını vurgulayan Bakırhan, "İlginç bir seçim. Dünyanın hiçbir yerinde olmamış. El Şara tarafından atanan Geçici Hükümet, 6 bin delegeyi kendisi belirlemiş. 6 bin seçilmiş delege orada seçim yapıyor. 210 kişilik Meclis grubunu seçiyor. Zaten 70 tanesi Geçici Cumhurbaşkanı Şara tarafından atanıyor. Şimdi 6 bin delegeyi sen seçiyorsun; Kürt yok, Türkmen yok, Dürzüler yok, kadın yok, genç yok. 210 kişi seçilecek. 70'ini de kendin belirliyorsun. Şimdi buna demokrasi mi diyeceğiz, buna seçim mi diyeceğiz? Bunun sonucunda ortaya çıkana Kürtler entegre olsun mu diyeceğiz? Dolayısıyla Suriye başka bir dinamik. Oranın demokratik bir zemine kavuşmasının önünde çok büyük engeller var" diye konuştu.

'TÜRKİYE, SURİYE REJİMİNİ KAPSAYICI TUTUM ALMAYA ÇAĞIRMALI'

"Türkiye, Suriye'deki meseleyi buradaki sürecin önüne koymamalı. Burayı çözmeye çalışmalı" diyen Bakırhan, şunları söyledi:

"Emin olun buradaki süreci başarıyla yürütebilirsek Süveyda da nefes alır, Kamışlı da, Şam da, Erbil de nefes alır. Dolayısıyla kendi işimize odaklanmalıyız. Kendi işimizi çözdükten sonra da orada yapıcı bir rol oynayabiliriz. Kürtlerin, Alevilerin, Dürzülerin demokratik bir zeminde eşit oldukları, iradelerini yansıttıkları, güvende oldukları demokratik bir Suriye meselesinde de Türkiye yapıcı bir rol oynayabilir. Türkiye bence oradaki bu dar, sığ, demokratik olmayan, kapsayıcı olmayan sisteme 'kayıtsız, koşulsuz entegre olun' demek yerine varsa bir gücü ve orada bir etkisi oradaki rejime önce demokratikleşmeyle kapsayıcı bir tutum takınmaya çağırmalı. Türkiye orada yapıcı rol oynayabilir.

Orada henüz bir rejim yok. Geçici... Henüz bir ordu yok. Yapay, daha önce orada bir araya gelip çeşitli grupların, daha çok cihadist grupların oluşturduğu henüz adına ordu diyebileceğimiz bir yapı da yok. Dolayısıyla Suriye konusunda bence iktidar tarafı büyük bir eksikliğe girdi. Umarım bundan sonra olmaz. Buradaki meselenin önüne koyarak, şart koşarak olmaz. Bu süreçler önüne şart koyarak yürüyecek süreçler değil."

dem parti Tuncer Bakırhan müzakere Öcalan süreç Çözüm selahattin demirtaş Figen Yüksekdağ