DEM Parti'den Hakan Fidan'a ve İBB operasyonlarına tepki
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın SDG ile ilgili açıklamarına değinen DEM Parti Sözcüsü Doğan 'Fidan'ın dili sürecin ruhuna uygun değil' vurgusu yaptı. Doğan, İBB'ye yönelik operasyonlara da 'Operasyonların seçmen iradesine müdahale olduğunu söylemekten dilimizde tüy bitti' sözleri ile tepki gösterdi.

Artı Gerçek - Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, partisinin genel merkezinde gündeme ilişkin basın toplantısı düzenledi.
Konuşmasına İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) yönelik yeni operasyon dalgasına tepki göstererek başlayan Ayşegül Doğan, barış ve demokratik çözüm ihtimalinin tartışıldığı günlerde diğer yandan anti-demokratik uygulamaları konuşmak zorunda kalmaktan 'ülke adına hicap duyduklarını' söyledi.
'SÖYLEMEKTEN DİLİMİZDE TÜY BİTTİ'
Ayşegül Doğan, "Bu türden operasyonların doğrudan seçmen iradesine müdahale olduğunu söylemekten dilimizde tüy bitti. Yargı eliyle siyasete müdahale etmek, bu ülkenin onlarca yıl kaybetmesine neden oldu. Bu durum neden sürece sımsıkı sarılmamız gerektiğini bir kez daha ortaya koyuyor. Bunlar niye birbirinden ayrılmaz parçalar? Çünkü Kürt meselesi çözülmeden Türkiye demokratikleşemiyor ve Türkiye'deki demokratikleşme yönünde adımların hızlanması için Kürt meselesinde çözüm iradesinin kararlılıkla sürdürülmesi gerekiyor" ifadelerini kullandı.
HUKUKİ ZEMİN VURGUSU
Konuşmasının devamında Meclis'te kurulan 'Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'na değinen Doğan, geçtiğimiz hafta gerçekleştirilen üçüncü toplantının sürecin ivme kazanması açısından önemli olduğunu söyledi. Doğan, "Aynı zamanda bu komisyonun öngörülen çalışma süresini en verimli şekilde kullanması da beklentimiz" dedi.
Doğan komisyon çalışmalarının hedefine ulaşabilmesinin bazı gerekliliklere bağlı olduğunu vurguladı: "En kritik başlık ve bu sürecin en başından beri ifade ettiğimiz sürecin bir yasal zemine oturtulması başlığıdır. Bu zeminin hukuki düzenlemelerle desteklenmesi, demokratik siyaset ve toplumsal barışın olmazsa olmazları. Bunlar ancak eşitlik, adalet ve özgürlükle sağlanabilir. İşte onlar için de eşitliği, adaleti, özgürlüğü sağlayabilecek yasal düzenlemeler ve buna ilişkin çalışmalar en büyük beklentimizdir."
KOMİSYONUN KİMLERİ DİNLEYECEĞİ BU HAFTA NETLEŞECEK
Doğan konuşmasına şöyle devam etti:
"Önümüzdeki hafta yapılması beklenen buluşmalarda öneri, bilgi ve deneyim aktarımı için en başından beri ifade etmiştik. Tabii ki burada komisyon yine çok kritik bir rol oynayacak. Bu konuda da üyeler arasında ve farklı siyasi partiler arasında bir mutabakatın sağlanmış olması kıymetli. Komisyon üyelerimizin de yaptığı yazılı açıklamada belirttik, komisyon bu gündemle toplanarak dinlemelere ilişkin yöntemi ve takvimi belirleyecek. Hatta büyük ihtimalle önümüzdeki hafta dinlemeler başlayacak. Kimlerin olacağı ve nasıl olacağı ise bu hafta başında netleşecek.
Türkiye'de yaşanan ve onlarca yıl süren çatışmalı dönemden başka sebeplerle veya doğrudan ve dolaylı olarak etkilenen insanlar var. İşte bu deneyimler çok kıymetli deneyimlerdir. O yüzden parti olarak çağrımızı yineliyoruz; lütfen, partimiz ile bu konuda irtibata geçin. Yazılı olarak iletmek istediğiniz her şeyi bize iletebilirsiniz. Raporlarınızı ve buna benzer çalışmalarınızı iletebilirsiniz.”
FİDAN'IN DİLİ SÜRECİN RUHUNA UYGUN DEĞİL
Açıklama sonrası gazetecilerin sorularını yanıtlayan Ayşegül Doğan, Suriye ile Kuzey ve Doğu Suriye'deki gelişmelere dönük Türkiye'nin tutumuna dair soruya şu yanıtı verdi: "SDG ile zaman zaman geçiş hükümeti ya da ona bağlı gruplar arasında çatışmalar oluyor. Bazı Arap şeritlerinden SDG aleyhine açıklamalar var. Ancak doğru bir okumayla Suriye'deki durumu analiz etmek gerektiğini düşünüyoruz. Partimizin en başından beri istikrarlı bir biçimde, tutarlı bir biçimde ısrarla ifade ettiği bir tutumdur. Ne diyoruz; Türkiye burada çözüm ararken Suriyeli Kürtlerle de özellikle tarihi ve kalıcı bir uzlaşı arayışında olmalı ve böyle bir politika yürütmeli. Dolayısıyla Suriye'de Kürtlerin kazanımları, halkların kazanımları, Suriye'de demokratik bir Suriye'nin oluşumu, bugüne kadar ki kazanımların korunabilmesi ya da işte oradaki halkların kararı ile ademi merkeziyetçi bir yapının oluşması veya kendi kararlarını kendilerinin vermeleri, Türkiye için bir risk değil olsa olsa fırsata dönüştürülebilir.
Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan da yaptığı açıklamalarda 'bildiğim kadarıyla Hakan Fidan Suriye kabinesinde yer almıyor’ demişti. Hakikaten Dışişleri Başkanı Hakan Fidan kendisinin acaba Suriye Kabinesinde mi sorusunu akıllara getirecek açıklamalar yapıyor. Hatta zaman zaman değil çok sıkça yapmaya başladı son zamanlarda. Hakan Fidan'ın kullandığı dil yine eş genel başkanımızın da söylediği gibi üzülerek belirtmeliyiz ki sürecin ritmine de tonuna da uygun değil.
'DEMOGOJİ YAPMAYI TERCİH EDİYOR'
Sürecin başından bu yana Dışişleri Bakanı'nın açıklamalarına bakınız. Kullandığı dile, dil tercihine, sürekli tehditkar yaklaşımına özellikle Suriye meselesinde aldığı pozisyona koyduğu mesafeye kimlerle nasıl bir yakınlık kurduğuna ortak basın toplantısında kullandığı dile de dikkat edelim. Demagoji yapmayı tercih ettiğini düşünüyoruz. Bu buyurgan kibirli dil ancak süreç karşıtlarının elini güçlendirir. Bu dilden tabii ki vazgeçmeye çağırıyoruz. Çözüm ve sükûnet arayan bir dile ihtiyacımız var. Gerginlik arttıran bir dile ihtiyacımız yok. Suriye'nin bütünlüğü de ayrıştırıcı bir dil ile sağlanamaz. İnsanlık tarihinde böyle de bir örnek yok." (HABER MERKEZİ)