DEM Parti'den 'Kürt dilinin inkarı yok' diyen HÜDA PAR vekiline tepki: Buyursun Meclis'te konuşsun

DEM Parti'den 'Kürt dilinin inkarı yok' diyen HÜDA PAR vekiline tepki: Buyursun Meclis'te konuşsun
DEM Partili Gülistan Kılıç Koçyiğit, 'Kürt dilinin inkarı yok' diyen HÜDA PAR'ın Batman adayı Serkan Ramanlı'ya tepki gösterdi: "Buyursun gelsin Meclis’te 3 kelime Kürtçe söz kursun. Bakalım bu ülkede Kürtçe konuşmak serbest mi değil mi."

Artı Gerçek - Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Meclis’te düzenlediği basın toplantısıyla gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi. Son dönemde seçmeli ders tartışmaları üzerinden gündeme gelen 'anadilinde eğitim' konusuna ilişkin konuşan Koçyiğit, "Kürt halkının anadili seçmeli dil olamaz. Anadilimiz seçmeli bir dil olarak seçmek zorunda kalmak en temel hak ihlalidir" ifadelerini kullandı.

Koçyiğit, HÜDA PAR Batman Milletvekili partisinin Batman Belediyesi Başkan adayı Serkan Ramanlı'nın "Bugün Kürdün inkarı yok, Kürt dilinin inkarı yok. Okullarda bu derslerin seçilmesinin imkanı var" sözlerine de tepki gösterdi. Koçyiğit, "AKP ile ittifak yapıp Meclis’e taşıdıkları bazı kesimler, ‘Bu ülkede Kürtçe sorunu yoktur’ ve ‘Anadil sorunu yoktur’ gibi cümleler sarf etmişler. Biz kendilerine buradan çağrı yapıyoruz; buyursun gelsin Meclis’te 3 kelime Kürtçe söz kursun. Bakalım bu ülkede Kürtçe konuşmak serbest mi değil mi görsün. Diyecek söz bulamıyoruz. Kürt halkının ve Türkiye kamuoyunun vicdanına havale ediyoruz" dedi.

"Meclis’in yapması gereken görevlerin başında bu ülkede yaşayan 20 milyon Kürdün ve diğer halkların anadil hakkını, anadil hukukunu koruması gibi bir sorumluluğu var" diyen Koçyiğit, "Anadili varoluşsal bir haktır. Kişiye sıkı sıkıya bağlı olan asla devredilemeyen, insanın içinde doğduğu ilk evrendir. Bu anlamıyla da anadilden ayrı olmak, aslında varoluşa yönelik büyük bir tehditti" diye konuştu.

'ANADİLİNDE EĞİTİM, TOPLUMSAL BARIŞIN EN ÖNEMLİ BAŞLIĞIDIR'

Eğitimin ve bütün kamusal hizmetlerin anadilinde olmasıyle hak ihlallerini, toplumsal ayrımcılığı ve dışlanmayı engelleneceğini ifade eden Koçyiğit, "Demokratik katılımın önündeki engelleri ortadan kaldırır, uzlaşma ve barış süreçlerinin önünü açar. Tam bir toplumsal barışın sağlanmasının en önemli başlıklarından birisi, anadilinde eğitim ve anadilinde kamusal hizmetlerdir" dedi.

KÜRT HALKININ ANADİLİ SEÇMELİ OLMAZ

Türkiye’de Kürtçe'nin 'Çözüm Süreci'nde seçmeli ders olarak müfredata yerleştirildiğini söyleyen Koçyiğit, şöyle konuştu:
"AKP bunu bir lütuf gibi ifade ediyor. Şunu söyleyelim; Kürtçenin seçmeli olmasının bile aslında yürüyen mücadele ile bağını görmek gerekiyor. Birincisi bu. İkincisi, bir anadil bu ülkede yaşayan Kürt halkının anadili seçmeli dil olamaz. Bir dili seçmeli dil ancak bir yabancı dil olursa seçebilirsiniz. Biz İngilizceyi ikinci bir dil olarak öğrenmek için seçebiliriz. Almancayı, Fransızcayı seçebiliriz ama kendi anadilimizi seçemeyiz. Çünkü bizim anadilimizdir zaten. Anadilimiz seçmeli bir dil olarak seçmek zorunda kalmak en temel hak ihlalidir. O nedenle biz bir kez daha buradan ifade ediyoruz, DEM Parti olarak anadilinde eğitim ve ana dilinde kamusal hizmetlerin temel talebimizi yineliyoruz.

ÖZGÜRLÜK YÜRÜYÜŞÜ

PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması için 1 Şubat’ta startı verilen 'Büyük Özgürlük Yürüyüşü'ne değinen Koçyiğit, şunları söyledi:

"Bu yürüyüş adaletin ve barışın sağlanması yürüyüşüdür” dedi. Koçyiğit, şunları söyledi: "Sayın Öcalan’ın özgürlüğü, Türkiye’nin demokratikleşmesi, Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yollarla çözülmesinin ilk adımını oluşturacaktır. Direkt bu mesele ile bağlantılıdır. O anlamıyla bu yürüyüş sadece Sayın Öcalan’ın özgürlüğü için değil, aynı zamanda Kürt halkının kültürel ve siyasal haklarının tanınması, anayasal yurttaşlık hakkının garantiye alınması için de yapılan bir yürüyüştür. Bütün bu taleplerin gerçek anlamda hayat bulması için de tecridin ortadan kaldırılması ve Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanmasıyla beraber Kürt sorununun demokratik, barışçıl yollardan çözülmesi için müzakere masasının kurulması ve baş müzakereci ve muhatap olarak bu soruna müdahil olması gerektiğini bir kez daha buradan ifade ediyoruz.

'İŞSİZLİK SORUNU VAR'

Bu sabah işsizlik oranları açıklandı. İşsizlik oranlarını da kategori kategori açıklıyorlar; dar tanımlı işsizlik geniş tanımlı işsizlik. Hangi tanıma göre bakarsanız bakın bir gerçek var o da bu ülkede ciddi bir işsizlik sorunu olduğudur. Özellikle kadınlar, genç kadınlar ve gençler arasında ciddi bir işsizlik olduğunu hem verilerden biliyoruz hem de yaşamın içerisinde buna tanıklık ediyoruz.

Bu işsizliklerle birlikte bir de yaşam maliyetleri artıyor. Gün geçtikçe enflasyon arttığı için yaşam çıkmaza girmiş durumda. Örneğin İstanbul’daki bir ailenin yaşama maliyeti 3 asgari ücrete, yani 53 bin liraya denk geliyor. Bu da bir yılda yaşam maliyetinin yüzde 80 oranında artması demek. Bu, büyük bir zulüm, açlık, sefalet.

'BİZE AYAR VEREMEZSİNİZ'

Bütün bu rant ve talan politikalarına karşı Türkiye’nin bütün illerinde demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü yerel yönetim paradigmamızı her yere yaygınlaştırmak ve Türkiye kentlerini eşit temsil ve eşbaşkanlık sistemi ile yaygınlaştırmak istiyoruz. Bunun için de özel olarak kadınların desteğini bekliyoruz.

Partimizi tanımayanlar ve demokratik işleyişimizi anlama kabiliyeti olmayanlar da ortalığı sürekli karıştırıp duruyorlar. Partimizin ya oraya ya da buraya dayanacağı yanılgısını çok derinden yaşıyorlar. Ama şunu söyleyelim; bütün bu spekülasyonlarla bize ayar veremezsiniz. Köklerimiz derin, tecrübemiz tarihseldir. Bunu güncelle buluşturup halklar lehine en doğru kararları veriyoruz. Bu kararların hayat bulması için canla başla çalışmaya devam edeceğiz.

'GÜVENLİ KENTLER İNŞA ETMEK İSTİYORUZ'

Kadınlar açısından güvenli kentler inşa etmek istiyoruz. Elim de kadına yönelik şiddetin çetelesi var. Bunlar sadece birer rakam değil, her biri bir can, her biri bir yaşam. Ocak ayında tam 28 kadın ve 5 çocuk erkekler tarafından katledilmiş. Bir de bunun yanında basına şüpheli olarak yansıyan ölümler var. 25 kadın ve 3 çocuk da şüpheli olarak öldürülmüş. Peki bunları kim öldürmüş? En yakınları. Boşanmak istedikleri eşleri, abileri, sevgilileri yani yakınındaki erkekler...Buna karşı Türkiye’de etkin bir mekanizma var mı? Hayır! İstanbul Sözleşmesi vardı ve bir gecede Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla çıktı.

KADINA DÖNÜK ŞİDDET KIRIMA DÖNÜŞTÜ

Şimdi 6284’ü tartışmaya açan bir AKP aklı var. Buna yönelik de hiçbir önlem alınmadığını görüyoruz. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı ise gerçek anlamda kadınları korumak, çocukları korumak ve onların haklarını gözetmek yerine onun dışındaki her işle meşgul. Bir kez daha ifade edelim; kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinin artması artık bir kadın kırımına varmıştır. Bu kadın kırımına karşı isyan ediyoruz, itiraz ediyoruz. Bu kadın kırımına karşı dur diyecek mekanizmaların etkin bir şekilde hayata geçmesi için mücadele ediyoruz. (MA)


Öne Çıkanlar