DEM Parti'nin CHP ziyareti sonrası ortak açıklama| Bakırhan: İş birliği sağlanacak kentler konusunda çalışma yürütülecek

DEM Parti Eş Genel Başkanları'nın CHP'ye iade-i ziyareti sonrası açıklama yapıldı. Özel: "Kayyım siyasetini reddediyoruz." Bakırhan: "Arkadaşlarımız kent uzlaşısının, iş birliği sağlanacak kentlerin hangileri oldukları konusunda bir çalışma yürütecekler."

Seda TAŞKIN

ANKARA - DEM Parti, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in 13 Aralık’taki ziyareti sonrasında iade-i ziyarette bulundu. DEM Parti Eş Genel başkanları Tuncer Bakırhan ve Tülay Hatimoğulları, saat 13.30'da CHP Genel Merkezi'ne giriş yaptı. DEM Parti eş genel başkanlarına DEM Parti eş genel başkan yardımları Mehmet Rüştü Tiryaki ve Özlem Gündüz eşlik etti.

Görüşmede yerel seçim süreci ve olası işbirliği konusu gündeme geldi. Bir işbirliği olacaksa bunun hangi koşullarda gerçekleşeceği de konuşuldu. Görüşmenin ardından ortak açıklamaya geçildi.

ÖZEL: GÖRÜŞ ALIŞVERİŞİNDE BULUNMAYI SÜRDÜRECEĞİZ

İlk konuşan ev sahibi CHP lideri Özgür Özel oldu. Özel şunları söyledi:

“DEM Parti’nin çok değerli Eş Genel Başkanları bugün heyetleri ile birlikte bizi ziyaret ettiler. Geçtiğimiz günlerde biz kongrelerinin ardından kendilerini kutlamak ve başarılar dilemek üzere DEM Parti’nin Genel Merkezi’ndeydik. Onlar da bugün bize iadeyi ziyarette bulundular. Tabii ki bugünkü ziyaret bir nezaket ziyareti olmakla birlikte iki parti arasında partilerin genel merkezleri düzeyinde sürdürülen iletişimin ilk adımlarıdır. Bundan sonraki süreçte de Meclis’te temsil edilen, Meclis’te en çok sandalyesi bulunan üçüncü parti durumunda bulunan DEM Parti ile ilişkilerimizi bundan sonra da kamuoyunun önünde, açık ve şeffaf bir şekilde sürdürmeyi, karşılıklı ziyaretler yapmayı ve Türkiye’nin çok önemli meseleleri konusunda görüş alışverişinde bulunmayı sürdüreceğiz. Bugün ülke meselelerini konuştuk. Belki de en çok emekliler açısından yakıcı olan ekonomik krizi ve satın alma güçlüklerini, işsizliği, Türkiye’nin içinde bulunduğu tüm krizleri konuşma imkanı bulduk.

'KAYYIM SİYASETİNİ KESİN VE NET BİR DİLLE REDDEDİYORUZ'

Bu ziyarette ülke meselelerini konuşurken, işin hem ekonomik boyutunu hem de siyasi boyutlarını konuştuk. Tabii ki bugünü toplantının gündemi yerel seçimler bu kadar yakınken yerel seçimlerden bağımsız değildi. Daha önce de ifade ettiğim bir konuyu burada da ifade etmek isterim ki Cumhuriyet’in 100’üncü yılında, Cumhuriyet’i kurmuş ve çok partili rejimi getirmiş, ülkeye çok partili demokrasiyi getirmekle haklı olarak övünen bir siyasi partinin genel başkanı olarak, Cumhuriyet’in 100’üncü yılında bazı seçmenlerin kendilerine yerel yönetici seçebildiği, bazılarının yerel yöneticilerini seçemediği, seçseler dahi yönetmelerine izin verilmediği bir ülkeyi kabul etmemiz mümkün değildir. O yüzden bu kayyum siyasetini bir kez daha kesin ve net bir dille reddediyoruz.

Bu ülkenin 81 ilinde, bu ülkenin bine aşkın ilçesinde, bu ülkede her seçmen kendisini kimin yöneteceğini seçebilmeli, seçtikleri kişiler kendilerini yönetmeye devam etmelidirler. Bunun yanı sıra elbette ülke büyük bir anayasa krizi yaşamaktadır. Bugün ülkenin Cumhurbaşkanının da sahiplendiği, ülkenin seçilmiş milletvekillerinin adına yemine davet edilen Can Atalay’ın yemin edemediği, Hataylıların seçtikleri milletvekiline ‘Milletvekili sıfatını ona siz veremezsiniz Hataylılar olarak, biz talimat alırsak saraydan onu tutarız ve salmayız’ dedikleri bir noktada, Meclis Başkanının da üzerine düşeni yapmadığı bir sürecin içindeyiz.

'ANAYASAL DÜZENE KARŞI DARBE GİRİŞİMİ'

Biz bu meseleyi sadece Can Atalay meselesi olarak görmüyoruz. Anayasa Mahkemesi’nin kararlarının yasama, yürütme ve yargı açısından, gerçek ve tüzel kişiler açısından bağlayıcı olduğuna ilişkin Anayasa metninin kabul edilmemesinin bir Anayasayı ihlal girişiminden öte, bir tek adam anlayışının Anayasa ve Anayasal düzene karşı darbe girişimi olarak görüyoruz. Bugün Anayasa Mahkemesi’ni yok sayan yarın Meclis’i yok sayacak. Bir diğer gün diğer mahkemeleri yok sayacak. Bu tüm toplum için mal ve can güvenliğinin de ihlal edildiği bir noktaya evrilmesi muhtemel olacaktır.

TANDOĞAN MİTİNGİNE ÇAĞRI YAPTI

Bunun için biz CHP olarak bu hafta pazar günü saat 13.00’e Tandoğan Meydanı’na bir çağrıda bulunduk. Bu çağrıyı da tüm siyasi partilerle paylaştık. Bu çağrıyı tüm demokratik kitle örgütleri, sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri ve siyasi görüşü ne olursa olsun Anayasa’ya, özgürlüklere, demokrasiye, örgütlenme özgürlüğüne, gösteri ve yürüyüş hakkına, emeğine ve ekmeğine sahip çıkan herkesi mitingimize davet ettik. Bir kez daha tüm vatandaşlarımızı bu vesile ile mitingimize davet ediyoruz. Siyasi partiler, sendikalar, meslek örgütlerini davet ediyoruz. Gelin ortak geleceğimize Tandoğan’da hep beraber sahip çıkalım diyoruz.

Sorunlarıma sahip çıkılsın diyen işsizleri, gençleri, emeklileri ve emekçileri, biz size sahip çıkıyoruz diyen ve bu ülkenin ortak geleceğine sahip çıkmak isteyen herkesi Pazar günkü mitingimize bir kez daha davet ediyorum. Önümüzdeki yerel seçimlerin ülkenin ortak geleceğine sahip çıkma seçimleri olduğunun bir kez daha altını çiziyorum. Nazik ziyaretleri için kendilerine teşekkür ediyorum.”

HATİMOĞULLARI'NDAN KENT UZLAŞISI VURGUSU

Özel'in ardından sözü HDP Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları aldı. Hatimoğulları şunları söyledi:

"Bugün bizler CHP'nin birkaç hafta önceki ziyaretine iade-i ziyarette bulunduk. Sıcak karşılama ve ev sahipliklerinden dolayı teşekkürlerimi sunuyorum. Özel'in de ifade ettiği gibi bugün birçok başlığı konuştuk. Türkiye'nin içinden geçtiği siyasal süreci, ekonomik sorunlar, yargı krizi, antidemokratik uygulamaları değerlendirmeye çalıştık. Yargı krizi öyle derin bir boyuta gelmiş ki, Can Atalay parlamentoda olması gerekirken cezaevinde. HDP'nin eş genel başkanları tamamen siyasi gerekçelerle, bir kumpas davasıyla yargılanmaları devam ediyor. Tahmin ediyoruz ki yakın zamanda da karara bağlanacak. Bunlar yargının anayasayı ve hukuku tanımayana uygulamaları.

100. yılda demokratik cumhuriyeti inşa etmek hepimizin görevidir. Demokrasinin taşlarının yerine oturması için ikinci yüzyılda bu mücadeleyi bütün kesimlerle vermeyi önemsiyoruz. Değerli arkadaşlar, yerel seçimleri de değerlendirdik.

Bizler yerel seçim politikalarımızı belirlediğimiz ve kamuoyuna açıkladığımız zaman ‘kent uzlaşısı’ndan bahsettik. Kent uzlaşısı sadece siyasi partilere hitap eden bir şey değil aynı zamanda oradaki bütün toplumsal kesimlere, kadın hareketine, gençlik hareketine, doğa ve insan hakları savunucularına; o kentte yaşayan her kesimin kucaklaşmasını sağlayan, her kesimi temsil eden adaylarla yola çıkma konusunu önemsiyoruz.

‘İŞ BİRLİKLERİNİN YOL VE YÖNTEMİNİ GÖRÜŞTÜK’

Bizler bugün bu konularda neler yapılabileceğini, iş birlikleri konusunda yol ve yöntemler nasıl olur, nasıl olmaz, olur mu, olmaz mı, nerede olur; bütün bunlarla ilgili derinlemesine olmasa da bir görüşmeyi gerçekleştirdik. Ümit ediyoruz ki önümüzdeki dönemde yaşayacağımız yerel seçimler ülkenin demokrasisinin ve bütün genel sorun alanlarının önünün açılmasını sağlayacak bir nitelikte geçer.

Diyalogların sürmesi önemlidir. Ayrıştırılıp, kutuplaştırıldığımız, siyasetin ve siyasetçilerin kriminalize edildiği bir dönemde yan yana durmak, konuşabilmek, farklılıkların bir arada bulunabilmesi bir demokrasi örneğidir. Bu örneğin daha da güçlenmesine ihtiyaç var. Ümit ediyoruz ki önümüzdeki günlerde bunu daha da güçlendirmek için hep beraber bütün demokrasi güçleri olarak daha geniş ölçeklerde emek verebiliriz."

BAKIRHAN: EŞİ BENZERİ GÖRÜLMEMİŞ HALK OYLAMASI YAPIYORUZ

Daha sonra söz alan Tuncer Bakırhan ise şöyle konuştu:

"Elbette ki yerel seçimleri de konuştuk, tartıştık. Türkiye'de hem çözülmemiş bir Kürt sorunu var hem de bölgede ikili hukuk uygulanıyor. İki dönemdir halkımızın iradesine kayyım atanıyor. Bu kayyımlar sadece DEM Partisi'nin, bölgedeki seçmenlerin, Kürtlerin sorunu değil. Bu aynı zamanda Türkiye'de kendisini demokrat, çağdaş, ilerici, sol, sosyal demokrat diyen parti ve kişilerin de temel sorunudur. Önümüzdeki dönem bu kayyım sisteminin, rejiminin son bulmasını istiyoruz. Muhalefetin bu ikili hukuk karşısında tutarlı bir dil ve siyaset ortaya koyması gerektiğini belirtiyoruz.

Dünyanın hiçbir yerinde eşi benzeri görülmemiş bir halk oylaması yapmaya çalışıyoruz. Yerel demokrasiyi, yerinden yönetimi önemseyen bir siyasi parti olarak halkımızın verdiği kararları esas alan bir yöntem izleyeceğiz.

'İŞ BİRLİĞİ, GÜÇ BİRLİĞİ SEÇENEKLERİ TARTIŞILABİLİR'

Aynı zamanda batıda hangi nitelikte, özellikte olacağı belli olan adayların seçimini de dikkatle izliyoruz. Kent uzlaşısı çerçevesinde, Türkiye'de demokrat, çoğulcu, şeffaflığı esas alan yöneticilerin seçimi için de hassasiyet içerisinde olacağız. Yerel yönetimler anlayışımızın batıda da karşılık bulması için, iş birliği, güç birliği dahil olmak üzere bu seçeneklerin tartışılabileceğini, tartışılması gerektiğini bugün dile getirdik. Arkadaşlarımız kent uzlaşısının, yerel yönetimlerde işbirliği sağlanacak kentlerin hangileri olduğunu, hangi kentlerde bu çalışmanın yürütülebileceği konusunda bir çalışma yürütecekler. Önümüzdeki dönem yerel seçimlerde emekçilerin, yoksulların iradelerinin yansıdığı halkçı, toplumcu belediyecilik anlayışının kazanması için parti olarak elimizden gelen bütün çabaları ortaya koyacağımızı belirtmek istiyorum.

Özgür Özel, 13 Aralık'taki ziyaret sonrasında yaptığı açıklamada görüşmenin, çok verimli bir ziyaret geçtiğini belirterek, bundan sonraki süreçte de görüşmelerin süreceği mesajı vermişti. DEM Parti eş genel başkanları da siyasi partilerin sorunları diyalog ile çözmesi gerektiğini belirtmişti.

Ayrıntılar geliyor...