Elindeki belgeleri paylaşan Akşener: AFAD son 14 aydır yeterli malzeme alımı yapamadı
AFAD, bütçesinden başka kurumlara yapılan aktarmalar nedeniyle yeterli finansal kaynağının bulunmadığını söyleyen Akşener: İhtiyaç malzemesinin Suriye başta olmak üzere başka ülkelere gönderilmesi nedeniyle afet sonrası kullanılamadığı iddia edilmektedir.

Artı Gerçek - İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, FOX TV’de yayınlanan Çalar Saat programına konuk oldu. İlker Karagöz'ün sorularını yanıtlayan Akşener gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.
Akşener, 43 binden fazla insanın öldüğü depremde koordinasyonsuzluk ve eksiklikler için Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni eleştirdi.
AFAD'ın son 14 aydır yeterli malzeme alımı yapılmadığını söyleyen Akşener, "Şimdi bakın yani bunun nedeninin bütçesinden başka kurumlara yapılan aktarmalar nedeniyle yeterli finansal kaynağının bulunmaması olduğuna dair bilgiler bize iletildi. Pek çok ihtiyaç malzemesinin de Suriye başta olmak üzere başka ülkelere gönderilmesi nedeniyle afet sonrası kullanılamadığı iddia edilmektedir" ifadelerini kullandı.
Erken seçim tartışmaları değinen Akşener, edindikleri kulis bilgilere göre iktidarın seçimi 14 Mayıs'ta yapmayı planladığını söyledi. Akşener, "Sayın Erdoğan bu işin becerilemediğini anladı, uzadığı takdirde daha büyük beceriksizliklerle karşılaşılabileceğini herhalde anladı, ciddi bir para topladı dolayısıyla bazı şeyleri daha hızlı bir şekilde yaparmış gibi bir dili geliştirmek daha kolay" dedi.
‘AFET KADERDENDİR AMA FELAKET BEŞTEPE’DENDİR’
Fox TV’deki Çalar Saat programında konuşan Akşener’in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“Erdoğan'ın ayağına pranga bağlayan bu illetten de kurtulmak için Partili Cumhurbaşkanlığı denilen bütün her şeyin bir kişinin kararına bağlı olduğu bir sisteme geçildi. Şimdi ilginç olanı şu; bir kişinin kararına bağlı olduğu için çok hızlı yürümesi gereken sistemin berbat bir bürokratik kararsızlık ortaya çıkardığını yani iyi kötü hissediyorduk, biliyorduk da ben bu deprem esnasında gördüm. Karar alamıyor. İnsanlar bütün bu yanlışlıkların arka planında birincisi liyakatsizlik beceriksizlik ciddiyetsizlik ama bir de bu tek Adam sisteminin getirdiği hızlı olması gereken kararların tam tersine alınamadı. Kimseden haber olmadı ve zaten yani yukarıda kelime şu yukarıdan talimat gelmeyince de hiçbir bürokratın kıpırdamadığı bir sistem. Şimdi dolayısıyla evet deprem olması bir kaderdir ama yani bu topraklarda depremin yani afetin bir felakete dönüşmesi ise o kader değildir o beceriksizliktir. Yani afet kaderdendir ama felaket Beştepe’dendir. Dolayısıyla maalesef bunu yaşadık.
'İKTİDAR ANLAYIŞININ YÖNETTİĞİ DEVLET ENKAZIN ALTINDA KALDI'
Şahsım devleti diyen yani devlet eşittir benim diyen bir iktidar anlayışı var. Dolayısıyla o iktidar anlayışının yönettiği devleti enkazın altında kaldı.
Hangi şehirde yaşıyorsa yaşasın hangi görüşte oluyorsa olsun hangi etnik aidiyetten hangi dini inançtan olursa olsun, zengini, orta hallisi hatta imkanı kısıtlı olanında bir araya koyuyorsunuz, bakıyorsunuz ve müthiş bir dayanışma. Bu arada enteresan bir biçimde mesela belki bunu yani bugün şöyle söylemek yanlış olabilir.
Afet büyük olup yönetilemeyince de felaket büyük olmuş oldu bu durumda. Dünyanın her bir köşesinden de insanlar bu afette yardım edebilmek için ülkelerden insanlar geldiler ve o ülkelerin yöneticilerinin bu ülkeye dair devlete dair bu coğrafya yani bizim milletimize dair ortaya koyduğu bir tavır var."
'SAYIN OKTAY ADAY OLSUN DA BAKALIM KAZANABİLİYOR MU?'
(Akşener 1999 depreminde yaşadıklarını anlattı) "Oktay da başta olmak üzere bakanların bazıları bunların tamamı atanmış insanlar ve durup durup seçilmişlere hakaret etmesi yüzlerinde kekremsi bir havayla bakmaları Türkiye’de çok çirkin son derece kaba bir davranış biçimi. Bu çok yanlış bazı şeyleri de ortadan kaldırıyor. Bir milletvekilinin seçilme prosedürünü kendi bağımsız aday olsun da bakalım kazanabiliyor mu Sayın Oktay görelim. Seçilmişin üzerinden onu seçenlere müthiş bir saygısızlık. Şu gitti bu gittiğinin ötesinde 99 depreminde ben İzmit’in dışına hiç çıkmadım. Saat 3’ü 2 geçiyordu İstanbul’da sağlam bir sallanma oldu. Telefon trafiği işlendi 15 dakika içinde bindik arabaya gittik Kocaeli’ne. Ailelerimize ulaşmaya çalıştık ve ortaya geçerken bir apartman çökmüş çok sevdiğim bir Doğru Yol milletvekili vardı Alaattin abi o binada oturuyor. İlk burama bir yumruk yedim. Sonra gezmeye başladık bulduk kendi insanlarımızı.
Benim kendi köyüm var oraya götürdük herkesi. İzmit’i gezdik sonra ondan sonra çok hızlı bir şekilde Plajyol diye bir semtimiz vardır orada çok binanın çöktüğünü gördüm. Orada benim ailemden insanlar oturuyor. O arada Gölcük’ten feci haberler gelmeye başladı. Hava aydınlandı vilayete gittik. Biz ne yapabiliriz derken o zaman iki şey var biri emasya planı bir diğeri de sivil savunma kurumu diye bir kurum var. AFAD’a benzeyen diyelim Türkiye genelinde 7 bin resmi personeli var ama o günkü şartlarda o personelin eğittiği 35 bin sivili var.
Bu hangi kanuna göre eğitiliyor? Vatandaşlık görevi diye. Onların devreye girdiğini gördük ve saat 8’e doğru gelindiğinde asker devrede. Derken Rahmetli Demirel saat 13.30 gibi geldi. Demirel’i karşıladık onu hiç unutamayacağım şapkayı çıkardı burası terlemiş TÜPRAŞ’a doğru baktı, birinci önceliğiniz buranın söndürülmesi olacak. Sonra Rahmetli Ecevit öğleden sonra gibi Sakarya’dan beyanat verdi. Ertesi günden itibaren Hasan Gemici Beyi o zaman iktidarın bakanıydı İzmit’ten sorumlu yaptılar. Hasan Bey ben DYP’nin milletvekiliyim, Osman Pepe Refah Partisi’nin milletvekili o var. Biz davet edildik. STK’larla her sabah Hasan Bey toplantı yaptı. Ve biz aldığımız bütün bilgileri ilettik. A partisi b partisi gibi bir kavram yok. İktidar muhalefet oradayız. Bana daha ağırlıklı olarak şey düştü, köy gezmek kadınların ağırlıklı olan yerleri gezmek. Bir gün sonradan başlayarak Hasan beyin başkanlığında düzenli toplanıp konuşup bilgilerin yerine getirilmesini sağladı.
Bugün ise sayın Oktay’a düşüyor açıklamalar. Ben Erdoğan’ın yerine olsaydım sabah 8’i geçirmemek kaydıyla tüm siyasi partilerin genel başkanlarını arattırır davet eder ne yapalım arkadaşlar derdim. Aynı o Kocaeli’nde yapılanın tamamını biz üstlenir giderdik. Bu olmadığı için bir de sivil savunma kanunu 2009’da kaldırıldı. AFAD’a verilen görevler acayip yüksek ama hazırlık var mı? Yok.
'AFAD DEPOSUNA KAYITLI 19.859 TUVALET DEPREM BÖLGESİNE ULAŞTIRILMADI'
( Akşener, elindeki belgeyi paylaştı) “1999 Marmara depremi 2 günü 19 Ağustos 1999'da deprem bölgesinde kilometre başına düşen 0.69 Mehmetçik bulunuyorken bu sayı 6 Şubat depremlerinin ikinci günü 8 Şubat 2023'te kilometrekareye başına 0.03. Yani Marmara depremde 2 günü deprem bölgesine vaziyet alan Mehmetçik sayısı 6 Şubat depremlerinin 2 günü afet sahasında olan Mehmetçik sayımızdan 23 kat daha fazladır. AFAD'ın son 14 aydır yeterli malzeme alımı yapamadı. Şimdi bakın yani bunun nedeninin bütçesinden başka kurumlara yapılan aktarmalar nedeniyle yeterli finansal kaynağının bulunmaması olduğuna dair bilgiler bize iletildi. Pek çok ihtiyaç malzemesinin de Suriye başta olmak üzere başka ülkelere gönderilmesi nedeniyle afet sonrası kullanılamadığı iddia edilmektedir. Bunlar çok vahim iddialar. Hepimizin parasıyla oraya tesisat alınıyor ve siz buraya tesisat götüremiyorsunuz. Bu iddia AFAD depo kayıtlarında görünen ama deprem bölgesine yeterince ulaştırılmadığı bilinen 19.859 seyyar tuvalet var. Kadınlar benden tuvalet istedi tuvalet. 7 gün gittim ben üst üste 7 gün oradaydım. Her gün bir yerde 7 gün bakın 19 ve 859 seyyar tuvalet ve mutfak setine dair durumu açıklıyor görünmektedir. Yani böyle yok bitmiş, göndermişler. Benzer durum çadır ve bunun gibi konular içinde geçerli.
'AFAD İL MÜDÜRLERİN SADECE 15'İ ARAMA KURTARMA HİZMETLERİNE DOĞRUDAN İLGİLENMİŞ'
Bakın daha ilginç bir şey var. Özgeçmişlerine erişilebilen 65 AFAD il müdürlüğü sadece 15 tanesi arama kurtarma hizmetlerine doğrudan ilgilendiren yer bilimi İnşaat ve Sağlık Bilimleri lisans düzeyinde eğitim öğrenim görmüşlerdir. Bu 15 il müdürüne hiçbiri deprem bölgelerinde görev yapmamaktadır. Geri kalan 50 il müdürünün 38'i Anadolu Üniversitesi bu il müdürlüğünden bir çoğunun örgü eğitim değil açık öğretimden mezun oldukları tarafımızdan değerlendirilmektedir.”
‘KOCAELİ’NDE İLK 10 GÜNDE ÇOCUK ÇALINDI VE BİZ BUNU FARK ETMEDİK’
(Gözleri dolan Akşener) Kocaeli’nde ilk 10 günde çocuk çalındı ve biz bunu fark etmedik. Üç çeşit çalınıyor, 0 yaş bebekler, batılı ailelere 50-70 bin dolara satılıyor. Sonra bunların bir kısmı organ için çalınır, bir kısmı da cinsellik için çalınır. Bu depremde ilk seslendiğim şey çocuktu. Bu depremde şimdi aile ölüyor çocuk bir şekilde sağ kalıyor. Dedim ki Pazarcık'ta O kardeşime şimdi senin yapacağın şey şu komşunun annesi babası ölmüş çocuğu varsa veya burada başka yerlerde varsa kızım onunla ilgileneceksin. Mutlaka devlete teslim edeceksiniz. Yani kurumlara teslim edeceksiniz ve bize de bildirin. Biz takibini yapalım. Mesela böyle sahiplendiğimiz çocuklar var. Bize onları takip ediyoruz. Aynı zamanda da mutlaka bir sosyal hizmetli başında olmalı sonra bakılır. Mesela Devlet Demiryolları tren kaldırırdı o dönemde. Her indiğinde çocuklardan 10 15 eksik olurdu. Sonra bu fark edildi. İşte fark edildi ve ondan sonra mühürlenerek gelmeye başlandı. Onun için öyle çok kolay değil."
‘İSTANBUL ALLAH MUHAFAZA ÖNLEM ALINMADIĞI TAKDİRDE TÜRKİYE YANAR!’
"Mesela uzun bir süre şöyle refleksleriniz oluyor ailenizden kim varsa size adresini bildirmek zorunda kalıyor. Yine buralar büyük görünüşlü küçük yerler. Ama İstanbul’da birçok yerde konteyner vardı alet edevat olan. Toplanma yerleri vardı nerede bunlar? O konteynerlerin içinin dökülüp alındığı görüldü. İstanbul Allah muhafaza önlem alınmadığı takdirde Türkiye yanar ya! Yollar çok önemli. toplanma yerleri gitti AVM'leri kondurdular.
ÖMER ÇELİK'İN AÇIKLAMALARINA TEPKİ: YAZIKLAR OLSUN YA!
"(AKP Sözcüsü Ömer Çelik'in "Cumhur İttifakı olarak sahadayız" sözlerine) Yazıklar olsun ya! Böyle bir dönemde buradan bir siyasi fayda sağlanmaya çalışılıyor. Yazıklar olsun. Bu milletin feraseti bakın onlara neler yapacak. Erdoğan’ın yerinde olsaydım CHP’nin belediye başkanları ile AKP ve MHP’nin belediye başkanlarını da bir araya getirir ve mesela Hatay’a bilerek AK Parti veya MHP’nin belediye başkanını oraya görevli tutardım. İstanbul’u bir başka şehre, Ankara’yı bir başka şehre. Buradan şunu sağlardım bir toplumsal olarak yan yana gelişi; iki kaynakların israf edilmeden beraberce kullanılmasını sağlardım; üçüncü olarak da bu düşmanlık hissini ortadan kaldırmış olurdum hem de o cumhurbaşkanının aslında herkesin cumhurbaşkanını ilan etmiş olurdum. Bakın bu deprem siyasetin her şeyini resetledi, yeniden başlıyor her şey. Hiç kimse 5 Şubat’ta yattığı gibi 6 Şubat’ta kalkmadı. Böyle bir ey olur mu ya Cumhur İttifakı aşağı Cumhur İttifakı yukarı.
'HİCAP DUYGULARI GİTMİŞ'
(Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu açıklamasına eleştiren Akşener) Ya sen böyle bağırdığın zaman ve ahlaksız be şerefsiz ben namussuz ben bilmem ne. Hicap diye bir kavram vardır, utanma daha başka bir şeydir. Yahu hicap duyguları gitmiş. Sen böyle bağırdığın zaman senin gözünün içine bakan o silsile aşağıda ne yapmaz kardeşim! En azından onu düşün be! Balık baştan kokarmış.
25 MİLYAR LİRAYI NE YAPTINIZ?
Şimdi siz binalara imar affı getirmişsiniz. Bir de bir kanun var şuraya yanımda getirdim o çıkan kanunda ne vardı biliyor musun? Bir yerinde şok yapının depreme dayanıklılığı hususun malikin sorumluluğundadır diyor. Şimdi parayı aldım kardeşim 25 milyar lira aldın imar affında. Bari bunu bu 25 milyar lirayı bakın deprem için toplanan paralardan bahsetmiyorum. 99'dan toplam paralardan bahsetmiyorum. Bakın bu yeni imar affıyla 25 milyar TL aldılar. Ya arkadaş bari İstanbul'un depreme şey o binalarının güçlendirilmesi için harcasana. 25 milyar liraya ne yaptınız nasıl oldu?
‘AHMAKLIK, SİYASİ OLARAK GERÇEK BİR GERİ ZEKÂLILIK’
"(İlker Karagöz: "Her türlü çirkefliği yapanları şimdilik not ediyoruz", AHBAP var, mücadele edenler duyduğumuz sözler; "kanı bozukluk", "işbirlikçi sefiller", RTÜK’ün yasakları, ekşisözlük’ün yasaklanması. Sizin not ettikleriniz ne peki?) Bunlar. Tek bilek tek yürek tek vücut olduk biz insanlar olarak. Bu bir sörf dalgası çık üstüne kardeşim. Bu insanlığın artı değerini kendine yazdır siyasi olarak. Birinci derecede ahmaklık görüyorum bu sözleri, siyasi olarak gerçek bir geri zekâlılık görüyorum. Bu saatten sonra ölümü tatmış bir insanın neden korkusu olur ya! Kimle neyi korkutuyorsun! Hazır bir araya gelmişken bir iyilik dalgası var, çık üzerine kardeşim. Bunun yerine parmak sallıyor. Ne oluyor, kime yarıyor! Bir ahmaklık ve siyasi geri zekağlılık olarak görüyorum. Parmak sallamak bir ihtiyat haline geldi. Öğrenmeye kapalı bir yapı sadece seçim almaya odaklı, empati yoksunu bir yapı, sonuç itibariyle korkutursam her işleri hallederim deniyor. Her yeri kapattınız elinize ne geçti? Elimizde telefonlarımız var. Burayı kapattın da ne geçti eline!
'ERKEN SEÇİM KARARINI ERDOĞAN ALMAK ZORUNDA'
(Seçimin ertelenmesi tartışması) 18 Haziran’da bu seçim kesinlikle olacaktır olmalıdır. Şimdi aldığımız bilgilere göre 14 Mayıs’ta sayın Erdoğan’ın bu seçimi yapacağı yönünde. Bu kadarın 10 Mart’ta alınması gerekiyor. Biz eğer 6 Nisan öncesinde bir seçim kararı alınırsa ona Meclis'te onay vereceğimizi söylemiştik. Çünkü bir kanun çıkmıştı eski seçim yasasına yürüsün diye bu 14 mayıs bunun karşılığı değil, dolayısıyla Meclis'te biz buna onay vermeyeceğimizi ilan etmiştik aynı yerde duruyoruz. Şimdi yetiştirip yetiştirilemeyeceği benim tamamen mantığım çerçevesinde gerçekler üzerinden bir tarifimde 14 Mayıs'ta yetiştireceğiz deniyorsa yetiştirilir orada bir sorun yok. Ama bu kararı Erdoğan almak zorunda. Niçin buna rağmen hızlı bir şekilde yapılacağını siyasi olarak soruyorsanız, benim gezip gördüğüm bu çalışmalar neticesinde ortaya çıkan gerçeklik şu, Sayın Erdoğan bu işin becerilemediğini anladı, uzadığı takdirde daha büyük beceriksizliklerle karşılaşılabileceğini herhalde anladı, ciddi bir para topladı dolayısıyla bazı şeyleri daha hızlı bir şekilde yaparmış gibi bir dili geliştirmek daha kolay. Geleceğe dair söyleyecek bir şey kalmadığı için en uygun zaman gibi görünüyor.
ALTILI MASA TOPLANTISI VE CUMHURBAŞKANI ADAYI
“(2 Mart toplantısı) Bizim ev sahipliğini yaptığımız toplantıda, cumhurbaşkanı adayının hangi yöntemle nasıl belirleneceğine dair bir çalışmanın yapılması gerektiği gündem maddeleri için de vardı. Bunu konuştuk yol ve yöntemi. Sonra sayın Karamollaoğlu hepimizi gezdi o da bazı yöntemler konuşuldu. Biz 13’ünde oturduğumuzda aşağı yukarı ne yapacağımızı netleştirip kamuoyuyla paylaşacaktır. Ama adayın ismi şu olacak diye bir kararımız olmadı. Bu 2 Mart’ta yapacağımız toplantıda bunun yolu yöntemi konuşulacağını düşünüyorum ben söyleyeceğim. Eğer 14 Mayıs’sa zaten süreç 2,5 ay. İsmi siz ne zaman öğrenirsiniz onu bilmem. Şu ana kadar herhangi adı geçen bir ismi o masada konuşmadık. (Geç kalınıyor mu peki?) Hayır geç kalınmıyor. Genellikle bir korku var insanlarda. Yani bu ucube sistemden kurtulamama korkusu var. Onun için de hadi hadi diye bir kavram var halbuki ortaya birçok güzel şey çıktı. İsim üzerinde uzlaşıldığı takdirde çok hızlı yol alınır.
BÜLENT KUŞOĞLU'NUN AÇIKLAMALARINA CİHAN PAÇACI ÖRNEĞİ
Benim bildiğim Kılıçdaroğlu adayın ortak belirleneceğini kendi ilan etti. Burada şöyle bir durumumuz var, sayın Bülent Kuşoğlu ile başlayan bizi söylüyor herkes ama esasında başlayan yer orası. CHP'de Bülent Kuşoğlu’nun Hande Fırat’a verdiği bir beyanat var. Bu ama Sayın Kılıçdaroğlu’nun adaylığı için kurulmuş olduğunu betimleyen ve onun adaylığı olmadığı takdirde masanın dağılacağını söyleyen bir şey ve bir tekzip görmedi bu. Yani Sayın Kuşoğlu, muhasebeden sorumlu genel başkan yardımcısı ve biliriz ki Kılıçdaroğlu’na çok yakın bir insandır. Dolayısıyla bu kabul gören bir durum ise bu, ben de diyorum ki biz de o zaman bu Altılı Masa’nın liderleri olarak, bizim o masaya otururken ki bilgimiz nedir? Gücümüzü birleştirip 13. Cumhurbaşkanını seçtireceğiz, dolayısıyla o zaman rol icabı kurulmuş bir masa olur ki bu, o bir noter görevi gören bir masa. Benim bilgimiz içinde bu masa noter görevi görmeyecek. Aslında buradaki çelişki kısmı bize ait değil. Cihan Paçacı benim abi dediğim bir isimdir, Kılıçdaroğlu’nun da okul arkadaşıdır. Bir beyanat verdi yanlış anlaşılmaya müsait bir beyanat verdi. Cihan Abi istifa etti görevinden. Kemal bey telefon etti istifasını istemediğini ifade etti. Cihan Abi kendi istifa etti. Bir yanlış anlaşılmaya müsait bir sonuç ortaya çıkınca böyle oldu. Şimdi Sayın Paçacı böyle bir eylemi yapmasaydı CHP ne yapacaktı acaba? Bir şey anlatmaya çalışıyorum. Dolayısıyla ama Kuşoğlu’nun söyledikleri duruyor. (Böyle bir yaklaşım mı bekliyorsunuz?) Kimseden bir şey beklemiyorum sadece burada ifade ettiğim şey şu, sürekli İyi Parti’ye tektir var. Parmakla İyi Parti’ye sallanıyor yanlış kısmı bu.”
CHP'Lİ KURMAYLARI ELEŞTİRDİ
(İmamoğlu davasında yaşananları anlattı) Kılıçdaroğlu'nda aradım Ekrem Bey mevzusunda. Onu da yani beş kişi aradı oraya çağırdım, ben de gidiyorum dedim. Kemal Bey'e ulaşamadım. Sonuç itibariyle bakın çok basit bir şey söyleyeyim. Yani her şey problem de biz değiliz öznesi anlatmaya çalıştım o. Şimdi mesela ben gittim Ekrem bey bana dedi ki; kalır mısınız? Bir de ayrıca genel başkan olarak böyle bir genel başkan seçimine katkıda bulunmuş Cumhuriyet Halk Partisi listesinden girmiş ama millet ittifakından bu 31 Mart'ı yapalım diye teklif etmiş bir genel başkanım. Normal şartlarda hadi yüzde yetmişi onların olsun yüzde otuzunda da katkımız olduğunu varsayalım. Bir belediye başkanı konuşurken orada durmaz kardeşim. Protokolü var ben durdum. Şimdi soru şu; ya bu kadın bu insan bu siyasetçi bunları niye yapıyor. Bunun karşılığı ertesi gün ne oldu ahmaklık, geri zekalı. Bak daha enteresan bir şey söyle aynı işte geri zekalı her tarafta mevcut. Fırsatçı oldum, terbiyesi oldum saygısız oldum içine karıştırdım. Biz ne yapardık kendim için demiyorum. Biz ne yapardık. Almanya'ya gitmesinde sayın Kılıçdaroğlu bir şey yok problemi yok. Sayın Kılıçdaroğlu'nun yanında bulunan o muhteremler benim yanımdaki arkadaşları ya da onlara yoksa beni ararlardı. Ben o yukarı çıktığımda hani Hande Fırat'la Sayın Erdoğan 15 Temmuz'da konuştu. Benim telefonumdan bu düzenek kurulur arardı ve sayın Kılıçdaroğlu’nu ben halka gösterirdim .Ne olurdu kardeşim ne olurdu.
Çok yakın çalıştım dönemde bunu akıl eder kurmayı zeka. Sonuç beceremediniz. Sonra ne oldu terbiyesiz, fırsatçı, saygısız ve de içişleri karışıyor oldum. Dolayısıyla sürekli olarak iyi Parti üzerinden analiz yapmak yerine bu manada biz birçok şeye gayet dikkatliyiz.(HABER MERKEZİ)