İmamoğlu: Çözüm süreci şeffaflık ister... Bahçeli’nin ne dediğini anlıyoruz, ama Erdoğan'ı kimse anlamıyor
İmamoğlu 'çözüm süreci'ne dair konuştu: "İmralı’dan gelen bir tarifle bir paradigma ortaya konuldu. Bu paradigma, iki sahibi olan bir çerçeve olarak tanımlandı: Sayın Bahçeli ve Sayın Erdoğan. Sayın Bahçeli’nin ne demek istediğini anlıyoruz. Ama Erdoğan'ın ne dediğini bence kimse anlamıyor."
Artı Gerçek- Uğur Dündar'ın sunduğu Arena programına İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu konuk oldu. İmamoğlu, burada gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
İmralı heyetinin görüşmeleri ve Kürt sorununa dair 'yeni süreci' değerlendiren İmamoğlu, Erdoğan'nın süreçteki rolünün 'şeffaf' olması gerektiğine dikkat çekti.
İmamoğlu'nun sürece dair açıklamalarından satırbaşları şöyle:
"Bugün bu çözüm süreci… Ya da artık buna çözüm süreci demek de istemiyorum. Çözüm süreci dendiğinde, bu milletin başına başka sıkıntılar, belalar geliyor. Bu hükümet ne zaman bir işe el atsa, başka problemlerle boğuşuyoruz.
Bu sürece katkı sunsun diye, itibarlı bir kişilik olarak, muteber bir insan olarak, makam makam gezmesini istediğiniz Ahmet Türk – ki benim için de muteber bir insandır – kendisi ceza almış olmasına rağmen Türkiye Belediyeler Birliği encümenini özellikle davet ediyor. Yok sayıyorsun kayyım işini. Davet ediyorsunuz, ziyaret ediyorsunuz hatta. Tabii ki!
Bütün siyasi liderler, Sayın Bahçeli dahil, onunla görüşüyorsunuz. Ama hâlâ onu görevine döndürüp, 'Geç belediye başkanlığını yap, kusura bakma,' diyemiyorsunuz.
'UYDUR KAYDIR İŞLERLE KAYYUM ATIYORSUN'
İstifa edip, ülkesine profesör olarak üniversitede hizmet eden bir insanı, sırf sen kazanamadın diye, o kazandı diye hapse atıyorsun Ahmet Özer'i. Türkiye’nin en büyük ilçesine kayyum atıyorsun, ortada iddianame yok. Uydur kaydır işler… Yok, onunla telefonda görüşmüş, yok, ona taziye dilemiş de… Taziye dilediği insanın başka bir çocuğu teröristmiş de, vesaireymiş de…!
Uydur kaydır işlerle kayyum atıyorsun. Herkese 'terörist' de, kayyum ata, ondan sonra da çözüm sürecine insanları inandırmaya çalışıyorsun.
'TÜRKIYE TAHAYYÜLÜ OLAN BIR İNSANIM'
16 milyon insanın mutlu edilmesinden sorumlu, vatandaşımızın beni mesul kıldığı bir insanım. Ama aynı zamanda bu şehirde, Kürt vatandaşlarımızla birlikte bu şehri yönetiyor, yaşıyor ve hissediyoruz. Aynı zamanda, bu şehirde milyonlarca mültecinin yaşadığı bir kentin yöneticisiyim.
Yani çoklu sorunların en etkin şekilde hayata dahil olduğu bir kentteyim. Ve tabii ki ben, Türkiye tahayyülü olan bir insanım. Yani Türkiye’nin bugününde temel sorumluluk taşıyan bir insanım, ama aynı zamanda Türkiye’nin geleceğinde de tahayyülü olan, hem şahsı adına, hem partisi adına, hem ülkesi ve milleti adına bu konuda yoğun çalışmalar yapan birisiyim.
Bu manada, elbette biliyorum ki ülkemin insanları, 'Ekrem İmamoğlu bu ve buna benzer konularda ne düşünüyor?' diye de merak ediyor.
Ne yazık ki ülkemiz terörle çok büyük bir bedel ödemiş bir geçmişe sahip. Yani, onlarca yıl boyunca on binlerce şehidimizin olduğu ve birçok canın kaybedildiği bir süreci yaşadı bu ülke.
Terörden bu ülkenin her ferdi kurtulmak ister. Herkes terörün bitmesini ister, hem de bugün bitsin ister. Dolayısıyla biz, bu konuda atılan her çabayı önemseriz. Önyargıyla yaklaşmayız; bir bakarız, dinleriz, anlamaya çalışırız.
'İMRALI’DAN GELEN BIR TARİFLE BİR PARADGMA ORTAYA KONULDU'
İmralı’dan gelen bir tarifle bir paradigma ortaya konuldu. Bu paradigma, iki sahibi olan bir çerçeve olarak tanımlandı: Sayın Bahçeli ve Sayın Erdoğan. Lafı uzatmadan söyleyeceğim: Sayın Bahçeli’nin ne demek istediğini anlıyoruz ve dinliyoruz.
İktidar ve hükümetin başı, Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a söylemek istiyorum: Bu konuda Sayın Erdoğan topluma, millete ne diyor? Ama bakın, ne dediğini bence kimse anlamıyor.
Paradigmanın sahipleri, Sayın Bahçeli ve Sayın Erdoğan. Şu anda iktidar ve hükümetin başı Sayın Cumhurbaşkanı’dır, başkası değil. Tabii ki ittifakı var, müttefiki var, Sayın Bahçeli var. Bir düşünce ortaya atıyor, biz de saygı duyuyoruz, takip ediyoruz, dinliyoruz. Ama Sayın Erdoğan millete ne diyor?
Bütün bu adımlar atılırken, bütün bu süreçler yürütülürken bu işler böyle olmaz. Yani gizlenmekle olmaz, silmekle olmaz. Bu konuda toplum, millet net bir duruş bekliyor. Eğer hükümetin başıysanız ve Cumhurbaşkanı seçildiyseniz, o zaman bu konudaki iradenizi açık ve net bir şekilde ifade etmeniz gerekiyor.
'ÇÖZÜM SÜRECI ŞEFFAFLIK İSTER'
Bir çözüm süreci şeffaflık ister. Bir lider, böyle bir ortamda çözüm sürecinin başarılı olması için zemin hazırlar, ortam oluşturur. Baskı yapmaz. Bu süreç, ülkemizin her insanının gerçekten kurtulmak istediği bir süreçtir. Bu nedenle mesele son derece önemlidir.
Ama meselenin özü demokrasi meselesidir. Evet, burada meselenin özü, demokrasi, hak ve özgürlükler meselesidir. Yurttaş eşitliği meselesidir. Yani, hiç kimsenin kendisini geride bırakılmış hissetmediği bir dönemi yaşama meselesidir. En doğudan en batıya, en güneyden en kuzeye herkesin eşit hissetmesi gereken bir süreçtir.
Eğer zemini buraya taşımazsanız ve meseleyi çok yüzeysel bir noktada tutarsanız, inandırıcılığınız olmaz.
İmralı'dan gelen açıklamada Sayın Bahçeli ve Sayın Erdoğan'ın paradigmada yer aldığı belirtiliyor. Peki, diyelim ki böyle bir süreç tarifleniyor, böyle bir zaman dilimi işletiliyor.
'AHMET TÜRK'ÜN YERİNDE KAYYIM MI OLMALI?'
Az önce örneğini verdim: Sayın Ahmet Türk, muteber kişiliğiyle ziyaretlere katılıyor ve bir arayış içerisinde duruşunu ortaya koymaya gayret ediyor. Peki, Ahmet Türk'ün yerinde kayyım mı olmalı?
Ahmet Türk, Sayın Ahmet Türk, size göre terörist. İşte bu akıl, hangi akıl biliyor musunuz? İşine geldiğinde terörist diyen akıl. İşine geldiğinde muteber diyen akıl. Bu akıl kesinlikle tutarsız bir akıldır.
SELAHATTİN DEMİRTAŞ NİYE TUTUKLU?
Selahattin Demirtaş niye tutuklu? O zaman serbest bir akıl olmalı. Hani şeffaflık diyoruz ya, samimiyet diyoruz ya, arayış diyoruz ya. Kayyumları iptal edin, millet görevinin başına dönsün.
Ahmet Özer niye Silivri'de'de yatıyor? Sayın Ahmet Türk siyasi gezilere katılırken, niye Mardin’de hâlâ belediye başkanı değil? Selahattin Demirtaş niye tutuklu?
Yani, benim canım dostum var içerisinde, yahu. Gezi tutuklusu. Daha bebeğinin büyümesini görmeyen Tayfun niye hapiste? Ve onun arkadaşları… Tanıyorum. On beş yıldır tanıyorum, on yıl danışmanlığını yaptım, daire başkanlığımı yaptı."