İYİ Parti lideri Dervişoğlu: 'İşçiye reva görülen asgari ücret sadaka bile değildir'

İYİ Parti lideri Dervişoğlu: 'İşçiye reva görülen asgari ücret sadaka bile değildir'
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, 22 bin 104 olarak belirlenen asgari ücret için "Sadaka bile değildir" dedi. Hakan Fidan ve İbrahim Kalın'ı da eleştiren Dervişoğlu "Colani ile verilen fotoğrafların benzerleri dün Esad ile verilmiştir" dedi.

Artı Gerçek - İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin grup toplantısında konuştu. Dervişoğlu’nun gündeminde asgari ücret, 2025 bütçesi ve Suriye’deki gelişmeler vardı.

Dervişoğlu asgari ücrete ilişkin "Açlık sınırının 21 bin lira, yoksulluk sınırının ise 72 bin lira olduğu bir ülkede işçiye reva görülen 22 bin 104 lira asgari ücret sadaka bile değildir” ifadelerini kullandı.

Dervişoğlu şöyle konuştu:

Türkiye, iktidarın sürekli ateş taşıdığı bir asgari ücret cehennemidir. Günü, saati, dakikası belli olan, ihtiyacın ve kaynakların ne olduğu, hesaplama modüllerinin nasıl olduğu bilinen asgari ücret tespitinde; yapacakları üç kuruş zammı görüşüp durdular. Sonuçta yine dağ fare doğurdu. Devlet kendi vergisine, harcına, kağıdına, mührüne neredeyse yüzde 50 zam yapmışken çarşıda etiketler halen yüzde 100 artarken, iktidarın gözü, 'Emekçinin avcundaki kırıntılardadır'. Geçen yıl ocak ayında belirlenen 17 bin lira, bugün alım gücü bakımından en iyi ihtimalle o günün 12 bin lirasına düşmüştür.

ERDOĞAN'A ORHAN GAZİ'NİN NASİHATİNİ HATIRLATTI

Enflasyon vatandaşın alın terini, emeğini alıp götürmüştür. Mazot 44 lira, simit 15 lira, en ucuz et 400 lira. Yeni ev tutacak olana en düşük kira 20 bin lira. Dün akşam saatlerinde yine oldu bittiye getirip, asgari ücreti ilan ettiler. Bu aceleye getirmelerinin sebebi cumhurbaşkanın grup konuşmasıdır. Açlık sınırının 21 bin lira, yoksulluk sınırının ise 72 bin lira olduğu bir ülkede işçiye reva görülen 22 bin 104 lira asgari ücret sadaka bile değildir. İlan edilen artış oranı hiçbir yaraya merhem olmayacaktır. Ocak ayı itibarıyla gelecek zamlarla birlikte daha ilk ayında yine kuşa dönecektir. Asgari ücreti sanki bir derde çare olacakmış gibi sosyal medya hesabından millete duyuran Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’a buradan sesleniyorum: Sarayın penceresinden, halkın sofrası gözükmez. Bize kulak vermiyorsan, Orhan Gazi’nin nasihatine kulak ver; 'Halkıma yoksulluk musallat olacaksa, önce benim haneme konuk olur' diyor. Sadece bu söz bile devleti yöneten zihniyetin, nereden nereye evrildiğini göstermesi bakımından çok anlamlıdır.

Hesabı-kitabı bir türlü tutturamayan, bütçe açığını kapatamayan, yolsuzlukların, yasakların, yoksulluk ve yoksunlukların iktidarı, çözüm diyerek vatandaşımın delik deşik hale getirdiği cebini kurcalamaktadır. Çekin artık vatandaşın cebinden ellerinizi. Bırakın artık vatandaşın ümüğünü sıkmayı. Varsa cesaretiniz, yetiyorsa yüreğiniz çıkın sokağa. Vatandaşın gözünün içine bakarak konuşun. Alacağınız cevaba da hazır olun. Buradan size sesleniyorum bu size sesleniyorum bundan sonra uğradığı haksızlıklar için yollara düşen herkesin yanında olacağız. Gerekirse grev gözcüsü olacağız.

'SURİYELİLERİN İVEDİLİKLE GERİ DÖNÜŞLERİNİN TEMİNİ GEREKMEKTEDİR'

Suriye'de Kaide bağlantılı Heyet Tahrir Şam'ın (HTŞ) ve ona bağlı cihatçı grupların yönetimi devirmesine değinen Dervişoğlu " Türkiye, Suriye iç savaşı ve o savaşın açık tarafı olarak davranan iktidar yüzünden insanıyla, kurumlarıyla, değerleriyle neredeyse Suriye kadar zarar görmüştür" dedi.

Dervişoğlu şöyle devam etti:

Sınırlarımızın ve nüfusumuzun güvenliğini güvence altına alacak karar, tedbir ve gerekirse operasyonların zaman kaybetmeksizin hayata geçirilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda; Ülkemizdeki Suriyelilerin ivedilikle geri dönüşlerinin temin ve tesisi gerekmektedir. Yani Esat gitmiştir, misafirlik de bitmiştir. Bölgedeki savaş ve çatışmaların önümüzde dağ gibi duran iklim krizinin dikkate alınarak, bir daha Türkiye’nin böyle bir göç dalgasına maruz kalmaması için gerekli önlemlerin zaman geçirilmeksiniz alınması, rejimin değiştiği Suriye’de, ülkemizin güvenliği açısından bir terör devletinin kurulması ihtimalinin bile taviz verilmeksizin engellenmesi gerekmektedir. Bölücü terör örgütüne devlet kurdurulması muhtemel adımların önceden öngörülerek ortadan kaldırılması temin edilmelidir. Bunun için Ayn-el Arap terör örgütünün hegomanyasından mutlaka arındırılmalıdır. Süleyman Şah Türbesi en eski yerine Caber Kalesine taşınmalıdır.

Devletimizin Suriye’nin yeniden inşası sürecinde oluşması muhtemel etnik, dini veya mezhepsel bölüşüm planlarının aracısı, aparatı ya da tarafı olmaktan kaçınması stratejik ve devlet aklının vazgeçilmez bir gereğidir. Bu dört mesele dışında hiçbir şey, Türk kimliği ve varlığı ile Türk Devletinin çıkarlarına hizmet etmez. Buradan iktidarı uyarıyorum: Aksine bir düşünce varsa, Türkiye, dışarıda yapılmış planlara ve çizilmiş haritalara kurban edilmek isteniyor demektir. Böyle bir durumda, ahmaklığı kötülükten; kötülüğü ise ihanetten ayırmaya yer, zaman ve lüzum kalmaz.

KALIN VE FİDANI HEDEF ALDI

MİT Başkanı İbrahim Kalın ile Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın Suriye'ye giderek HTŞ lideri Colani ile görüştüğünü hatırlatan Dervişoğlu "Kalın’ın ve Fidan’ın pervasızlıkları bizi düşündürmektedir" diye konuştu.

Dervişoğlu şunları kaydetti:

Bir tanesi en gizli yapılması gereken işleri, henüz resmiyetini ve meşruluğu sağlamamış bir aktörle kameralar önünde araba gezintisi yapmakta bir beis görmemektedir. Diğeri ise Türkiye Cumhuriyeti Devletince 2018 yılından beri terör örgütü olarak tanınan HTŞ ile 'yıllardır iş birliği içindeyiz' diye beyanat vermektedir. Hamaset, tedrisata galip geldiğinde akıl bu şekilde tatile çıkmaktadır. Dolayısıyla Suriye meselesine bakarken, etnik ve dini meselelere odaklanarak çözüm aramak, bu ayrışma ve çatışmaların tarafı olarak Suriye’yi; Lübnanlaştırmak ve Iraklaştırmak açık emperyalist planlardır. Bunlar, hem Suriye vatandaşlarının hem de Türk vatandaşlarının gelecekte maruz kalacağı yeni ve daha büyük belalara aracı olmak anlamına gelmektedir.

'COLANİ İLE VERİLEN FOTOĞRAFLARIN BENZERLERİ DÜN ESAD İLE VERİLMİŞTİR'

Şam 12 günde teslim alınmıştır. Bundan 15 sene önce 2009 yılında atılan iki manşet hala hafızalarımızdadır. Birinci manşet şöyle atılmıştı: ‘İki devlet, tek kabine’. Bugün, Colani ile verilen fotoğrafların benzerleri dün Esad ve kabinesi ile verilmiştir. Onlarca ikili anlaşma imzalamış, neredeyse birleşik devlet ilan ediliyordu. Bu büyük aşk, sadece iki sene sürdü. Türkiye’ye bedeli milyonlarca sığınmacı, Suriye’ye bedeli acı gözyaşı ve yıkım oldu.

İkinci manşet ise; Oslo görüşmeleri idi. PKK ile oturdukları pazarlığı iki sene sonra öğrenmiştik. Bu saplantılı ilişki modelinin bedeli ile asker sivil onlarca şehidimiz oldu. Evet, Şam 12 günde teslim alınmıştır. Ancak güneyimizdeki terör unsurlarının yerlerinde durmaları, dünün terör örgütü bugünün müttefiki HTŞ’nin, hain terör örgütü PKK’nın ve Suriye’deki uzantılarının açıklamaları, Irak’ta, Lübnan’da zamanında oynanan benzer senaryolar, bu sürecin baş aktörü ABD’nin beyanları bize gösteriyor ki; Büyük Türk Devletini, kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerini ve Polis Teşkilatını devlet aklı ve ahlakını temsil eden valileri, kaymakamları, terörle mücadelede yetersiz ve başarısız konumuna düşürmek pahasına, 'eli kanlı terörist başına yapılan davetlerin, bebek katiline Umut' olmanın planları dışarıdan ithaldir. Yedek arçası ve servisi de bulunmamaktadır.

22 yıllık iktidarın karnesi tekrarlanan hatalar ve bu hatalarla, ısrarlarla doludur. Ve dediğim gibi, AK Parti iktidarının sorunu, devleti bindiği makam aracı zannetmesi, iktidara gelirken medet umdukları Soros, iktidara geldikten sonra taşeronları FETÖ, 2009 yılında PKK ile Oslo görüşmeleri, 2024 İmralı Canisinden barış güvercini yaratma hülyaların hep aynı sıradan parçalarıdır. Şimdilerde de HTŞ eklenmiştir. (ANKA)

Öne Çıkanlar