Paylan: Türkiye-Ermenistan Dostluk Grubu kurulsun
Artı Gerçek - HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda görüşülmekte olan Dışişleri Bakanlığı 2023 yılı Bütçesi üzerine konuştu.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na, ‘İktidar politikalarının ABD ve Rusya’yı Türkiye’ye komşu yaptığını’ ifade eden Paylan, Bakan’ı Ermenistan-Azerbaycan barış görüşmelerinde ‘adil bir barışın’ sağlanması adına yapıcı bir şekilde sorumluluk almaya davet etti.
“Belli bir şeyin eşiğindeyiz” sözleriyle barış fırsatını vurgulayan Paylan, soydaşlık ve akrabalık temelli dış politika eğilimini eleştirdi. Paylan, "Sayın Bakan ben sizinle akraba mıyım? Soydaşınız değilim ama bildiğim kadarıyla sizinle akraba da değilim" diye konuştu.
'KOMŞULARIN TEHDİT OLUŞTURMA OLASILIĞI YOK'
Paylan’ın konuşmasından satırbaşları şöyle:
"Türkiye haritası burada. Bu coğrafya bizim kaderimiz. Komşularımızdan herhangi birisi Türkiye’ye tehdit oluşturur mu? Yunanistan’ın, Ermenistan’ın, Irak’ın, Suriye’nin Türkiye’ye tehdit oluşturma olasılığı var mı? Hayır, yok! Bu ülkelerin hiçbirisi bize tehdit değil. Ama uyguladığımız agresif politikalar sonucunda, “Bir gece ansızın gelebiliriz” söylemleri sonucunda veya Suriye’de uyguladığımız politikalar sonucunda ‘zücaciye dükkanına girmiş bir fil’ gibi yıktık döktük ve maalesef sorunlarımızı büyüttük.
'BU SAVAŞIN KAYBEDENİ TÜRKİYE OLACAK DEDİM'
Bunun sonucunda Amerika, Ege’ye daha fazla yerleşti. Ama Amerika bize tehdittir. Ülkenin kuzeyinde daha çok şu anda Rusya var. Çünkü Ukrayna savaşı sonrasında Kırım’ı da işgal etti. Güneyimize bakalım, güneyimizde komşumuz maalesef Rusya ve Amerika. Uyguladığımız Suriye politikası sonucunda Rusya ve Amerika güneyimize yerleşti. Doğumuza bakalım, Kafkaslarda zaten bir Rusya hegemonyası vardı. İki yıl önce ben o savaşa karşıydım, diplomasi ile meselenin çözülmesi gerektiğini söylüyordum. Bu savaşın kaybedeni Türkiye de olacak dedim ve maalesef haklı çıktım. Kafkaslara da daha çok Rusya yerleşti yani doğumuzda daha çok Rusya var. Önümüz, arkamız, sağımız, solumuz Amerika ve Rusya oldu Sayın Bakan. Bu politikalardan bir miktar rücu etmeye çalıştığınızı görüyorum. Ancak Sayın Bakan, özellikle Kafkaslar boyutuyla kritik bir eşikteyiz. Ege’de şu an çözüme yakın değiliz. Ege’de sağcılar ve Türkiye’de savaş tamtamları çalanlar, birbirleriyle yarışıyorlar. İki ülkede de gelecek sene seçimler var. Bu sarmaldan Yunan milliyetçileri- belki Miçotakis- ve Türkiye’deki milliyetçi düşünce avantajlı çıkabilir. Ama Yunan köylüsü ve Türk köylüsü kaybeder. Çünkü Yunanistan F-35 alıyor, biz F-16 almaya çalışıyor. Yunanistan Mirage alıyor, biz başka şey almaya çalışıyoruz. Ne oluyor? İki halk da kaybediyor.
'ÇÖZÜME ULAŞMAMIZ EMPERYAL GÜÇLERİ UZAKLAŞTIRACAK'
Kürt meselesindeki çözümsüzlük nedeni; aslında “öteki” kimlik olarak görülen Kürt kimliğine karşı barış bakışını esas almamamız. Yunan kimliğinden sonra Kürt kimliğiyle ilgili de sıkıntılar devam ediyor ve bunun sonucunda Rusya ve Amerika bölgedeki varlığını sürdürüyor. Bizim çözüme ulaşmamız bu emperyal güçleri bölgeden uzaklaştıracak ama çözümsüzlük onları bölgede tutacaktır.
‘SAYIN BAKAN BEN SİZİNLE AKRABA MIYIM?'
Rumlar bizim yurttaşlarımız, 100 yıl önceye kadar her 5 kişiden biri bu topraklarda Rum’du. Kürt kimliğini de öteki olarak konumlandırmışız ama çözüme ulaşamıyoruz. Bir de bilinmeyen, öteki olarak Ermeni kimliği var. Ben bu meclisteki tek Ermeni milletvekiliyim. Oysaki 100 yıl önceye kadar bu meclisteki her 5 vekilden birisi Ermeni’ydi. Sizin koltuğunuzda bir Ermeni Bakan oturuyordu. Dışişleri Bakanı Noradunkyan’dı. Ama siz şimdi soydaşlarımız diyorsunuz, akrabalarım diyorsunuz. Sayın Bakan ben sizinle akraba mıyım? Soydaşınız değilim ama bildiğim kadarıyla sizinle akraba da değilim. Bu hiyerarşiyi doğru bulmuyorum. Noradunkyan’ın konuşmasına bakın Meclis tutanaklarında, “yurttaşlarımız” diyor. Soydaşlarımız dememesi lazım… Niye? Soydaşımız derse Ermeniler alınacak. Vatandaşlarımız, yurttaşlarımız denmesi lazım çünkü o koltukta bir Kürt de oturabilir, bir Arap da oturabilir, bir Ermeni de oturabilir. Osmanlı’nın bakışı buydu aslında. Yeniden yakalamamız gereken bakış da bence budur.
'RUSYA, AZERBAYCAN'I MAKSİMALİST BEKLENTİLERE SOKUYOR'
Belli bir şeyin eşiğindeyiz Sayın Bakan. Fırsat pençeleri açılır ve kapanır. 90’lı yıllarda Birinci Savaş’tan sonra Levon Ter-Petrosyan çözüme çok yakındı ama Ermeni radikalleri, aşırı milliyetçiler; maksimalist beklentileri sonucunda o masayı devirdiler. O masanın devrilmesindeki temel motivasyon Rusya’ydı. Rusya çözüm istemiyordu. Daha sonra 2008’de bir çözüm masası kurulmuştu futbol diplomasisi sonucunda. O da akamete uğradı. Çünkü Azerbaycan dışlanmış hissetti. Haklıydı, o konuda doğru bir diplomasi yürütmemiştik. Şimdi yeni diplomasi penceresi var. 90’li yıllarda Ermenistan’ın yaptığı hataları Azerbaycan yapıyor. Nasıl ki 90’larda Ermenistan’ın belli radikallerini maksimalist beklentilere sokup çözüme ulaşılmamasına neden olduysa Rusya, şimdi de Azerbaycan’ı maksimalist beklentilere sokuyor. Bir zafer sonrası, efendim koridor da olsun, şu da olsun, bu da olsun… Bu meseleyi çözümsüzlüğe itiyor.
'PAŞİNYAN ELİNİ UZATIYOR'
Bunun çözümü ne Sayın Bakan? Adil bir barışa ulaşmak. Paşinyan, barış çağrıları yapıyor, elini uzatıyor. Masa kurulması konusunda bu sefer Aliyev maksimalist beklentiler içinde bulunuyor. Bu beklentileri dengeleyecek güç ne? Fransa mı, Amerika mı, Rusya mı? Biziz Sayın Bakan. Biz rol alırsak adil bir barışı sağlayabiliriz. Ermenistan ve Azerbaycan halkları için adil bir barışı sağlayabiliriz. Şuşa’da 35 yıl önceye kadar Azeriler ve Ermeniler bir arada yaşıyordu. Şimdi sanki ‘kanlı bıçaklı’ haklar gibiler. Oysa yeniden hakların bir arada yaşamasını sağlayabiliriz. Peki biz ne yapıyoruz Sayın Bakan? Kapımız hala kapalı tutuyoruz. 30 yıllık gerekçesi neydi kapının kapalı tutulmasının, “işgal edilen topraklardı.” Artık diyorsunuz ki işgal edilen topraklar gerçeği yok. Bu kapıyı açalım bir an önce. Bakın iki süreci de bir arada yürütme şansımız var. Hem Azerbaycan-Ermenistan hem de Türkiye ve Ermenistan arasında barışa ulaşma şansımız var. Ama kapısı kapalı bir komşuda ön yargılar olur.
'CAN ERMENİSTAN DİYELİM'
Bakın ben Ermenistan’a gittim. Beş gün boyunca temaslar yaptım. Cumhurbaşkanıyla, Başbakanıyla, Dışişleri Bakanıyla, Eski Cumhurbaşkanlarıyla görüşmeler yaptım ve hepsi de önyargılardan bahsediyor. Önyargıları kırmanın yolu adım atmak, ilişkileri geliştirmektir. Sınırı kapalı bir komşunuzla, önyargıları değiştiremezsiniz. Gelin adım atalım. Can Azerbaycan dediğimiz gibi Can Ermenistan diyelim. İki halkı barıştıralım. Türkiye’nin Kafkaslarda savaşla herhangi bir hegemonya elde edemedi, edemez. Savaş Rusya’ya kazandırır. Ama barış, Türkiye’ye kazandırır. Bizlere, hepimize, tüm bölge halklarına kazandırır.
Bu açıdan sizin daha fazla sorumluluk almanızı ve üçlü fotoğraflarda sizlerin, Sayın Erdoğan’ın olmasını istiyorum. Aynı zamanda nasıl Türkiye-Azerbaycan Dostluk Grubu varsa, sizden talebim; ‘Türkiye-Ermenistan Dostluk Grubu’nun da olması, ilişiklerinin artırılması. Hep beraber kazanmamızı öneriyorum. Yalnızca Ermenistan değil, Azerbaycan ve Türkiye’nin barıştan kazanacağı çok şey var. (HABER MERKEZİ)