'Sansür yasası' tartışılırken infaz yasası endişeleri artırdı
Seda TAŞKIN
Artı Gerçek - Seçim takviminin işlediği yeni yasama yılı 1 Ekim'de açıldı. Ancak aday tartışmaları, ittifaklar, siyasetin ana gündemi olmasına rağmen yeni yasama yılında Meclis açılır açılmaz muhalefetin tepkisini çeken kanun tasarıları oldu. Geçen yasama yılında büyük tartışmalara neden olan ve ertelenen 'Dezenformasyonla mücadele yasa teklifinin görüşmeleri sürüyor. Kamuoyunda 'sansür yasası' olarak bilinen teklifin görüşüldüğü oturumlarda tartışma ve muhalefetin itirazları sürerken, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, infaz yasasıyla ilgili yeni bir düzenlemeyi kamuoyunun gündemine getirdi.
Bozdağ, infaz yasasında gerçekleştirilmesi öngörülen değişikliklerin amacının cezasızlık algısını ortadan kaldırmak, infazın ıslah edici ve rehabilite edici fonksiyonunu öne çıkarmak olduğunu söyledi. Ankara kulislerine, hazırlıkları süren bu değişikliklerin detayları sızdı. Bu kulisler uyarınca son derece önemli bir düzenleme öne çıkıyor. Verilen tüm cezalarda yatarı “bir gün” bile olsa tüm hükümlülerin hapsedilmesi öngörülüyor. Bir başka ifadeyle bazı suçlar, 'ceza ertelemesi / hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB)' kapsamından çıkarılıyor. Böylelikle kimi davalarda verilen iki yılın altındaki hapis cezalarında hükmün ertelenmesi durumu ortadan kalkacak ve iki yılın altında verilen cezalar için de hapis yatılmasının önü açılacak.
'SANSÜR YASASININ EN KRİTİK MADDESİ'
İnfaz yasasındaki bu değişiklik önerisi tam da 'sansür yasası'nın en tartışmalı maddesinin görüşmelerinin öncesinde gündem geldi. Sansür yasasının en kritik maddesi olarak görülen 29'uncu maddeye göre "Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse” 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacak.
İnfaz yasası değişikliğindeki ceza ertelemesinin kaldırılmasını öngören değişiklik ile sansür yasasının 29'uncu maddesine dikkat çeken hukukçu, siyasetçi ve gazeteciler, bu değişiklikler ile hem haber alma hürriyetinin kısıtlanacağına hem de gazeteciler üzerindeki baskıların artacağına dikkat çekiyor.
'İKTİDAR SEÇİM ÖNCESİ HERKESİ SUSTURMAYA ÇALIŞIYOR'
CHP'nin hukukçu milletvekillerinden Ali Haydar Hakverdi, 'sansür yasası'nın 29'uncu maddesi ile infaz yasasındaki öngörülen değişiklilerin birlikte ele alınması gerektiğini belirtti ve bu yasal düzenlemelerle iktidarın seçimlerden önce herkesi susturmayı amaçladığını söyledi:
“Sansür yasasında 3 yıla kadar hapis cezası ön görülüyor ve cezanın üst sınırı 3 yıl olduğu için tutuklama ihtimali büyük olasılık oluyor. Bu vesile ile kimsenin konuşmaması, gerçeğin paylaşılmaması isteniyor. Bir de yeni ceza kanunundaki hazırlıkla beraberde hangi neviden olacağını bilmediğimiz suçlarda doğrudan hapis cezası yani para cezasına çevirme veya ertelemenin önüne geçilmeye çalışılıyor. Yani AKP her geçen gün baskıyı artırıyor, hukuk sopasını büyütüyor ve seçim öncesi de herkesi susturmak istiyor. Yani olaya göre, fiile göre değil de şahsa göre ceza vermeyi ön görüyorlar. Toplum ikiye iktidardan olan ve olmayan diye ikiye bölündü. Burada etkilenecek kişiler iktidardan olmayanlar olacaktır”
'SANSÜR YASASI KEYFİ UYGULAMALARA YOL AÇACAK'
Türkiye Gazeteciler Sendikası Ankara Şube Başkanı Sibel Hürtaş da 'sansür yasası'nın 29'uncu maddesindeki unsurların keyfi uygulamalara yol açabileceğine dikkat çekti:
"Maddede, ‘bilgiyi yayan kimse’ ifadesi çok önemli. Bu ifadeye göre, teklifin yasalaşması durumunda, sadece gazeteciler değil tüm sosyal medya kullanıcıları, cezai tehdit altına girecek. Maddenin tehlikeli yanı ise ceza yaptırımı öngörülen koşulların, yani, endişe korku panik yaratmak gibi ifadelerin muğlak ve göreceli olması, kişiden kişiye, yönetimden yönetime değişiyor olması. Bu da keyfi uygulamalara yol açacak.”
'GAZETECİLER VE SOSYAL MEDYA KULLANICILARI HAPSE GİRECEK'
“Türkiye’de hali hazırdaki infaz düzenlemesine göre bu maddeden dolayı, alt sınırdan hapis cezası verilmesi halinde kişi cezaevine girmiyor. Üst sınırdan verilmesi halinde ise denetimli serbestlik koşullarından yararlanabiliyor” diyerek mevcut durumu özetleyen Hürtaş, 'Sansür yasası' ve yeni infaz yasasındaki düzenlemenin birlikte ele alınması ile daha çok gazetecinin hapis cezaları almasının önünün açılacağını uyarısında bulundu:
“Henüz teklifi görmedik ancak aldığımız bilgilere göre, AKP’nin üzerinde çalıştığı yeni infaz teklifinde, bir gün bile hapis cezası alınması halinde bunun infazını yani kişinin cezaevine girmesini öngörüyor. Hem Sosyal Medya Teklifinin hem de adı geçen İnfaz Yasası Teklifin yasalaşması halinde, gazeteciler ve milyonlarca sosyal medya kullanıcısı, bir haber yaptığı için, haberi yaydığı için, beğendiği için ya da söz konusu habere yorumda bulunduğu için hapis cezası alacak ve bunun sonucu olarak hapse girecek.”
‘DOLU OLAN CEZAEVLERİNİN KAPASİTESİNİ AŞILMA İHTİMALİ MÜMKÜN’
Atılım Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Timuçin Köprülü de infaz kanunundaki değişikliklerin bir başka olası riskine dikkat çekti. Köprülü'ye göre infaz kanunundaki değişiklilerle zaten dolu olan cezaevlerinin kapasitelerinin aşılma olasılığı da var.
"İnfaz Kanunu’nda ne gibi bir değişiklik yapılacağını göreceğiz. Ancak bu değişiklikler yapılırken Ceza Muhakemesi Kanunu ve Ceza Kanunu’nda da paralel değişikliklerin olması gerekecek ki uyum sağlanmış olsun. Kapsam içi kapsam dışı bırakılacak suçların neler olacağı da bu noktada önem arz ediyor. Ayrıca yeterince dolu olan cezaevlerinin kapasitesini de zorlama ihtimali mümkün.”
Köprülü, basına yansıdığı kadarıyla suç işleyen kişilerin bir gün de olsa hapis yatması istendiğini belirterek, böyle bir amaçla infaz mevzuatının değiştirilmesinin de tuhaf olduğunu söyledi.
Köprülü sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Yapılması gereken infaz sisteminin baştan tasarlanması ve suçun, suçluluğun nedenlerinin araştırılarak incelenerek, günlük kaygılarla sosyal tepkilerle şekillenmemesi. Türkiye’de cezaevlerinde pek çok hasta hükümlü, tutuklu olduğu gerçeğini de unutmamak lazım. Normalde İnfaz Kanunu’nun ayrımcılık yasağı da dikkate alındığında bu hasta hükümlü ve tutukluların infazların ertelenmesi gerekiyor. Diğer yandan yine infaz kurumları acaba ne kadar hükümlüyü topluma kazandırıyor bu da muamma.”