Sırrı Süreyya Önder: Barışa gönül indiren herkese, konuşma eksenine çekmeye çalışan Erdoğan'a ve Bahçeli'ye teşükkür ederim
Artı Gerçek - MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Meclis'te DEM Parti sıralarına giderek el sıkışması sonrası başlayan 'yeni çözüm süreci mi başlıyor' tartışması, gündeme oturmuş durumda. Cumhur İttifakı'nın olarak uzattıkları elin kıymetinin bilinmesini isteyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da kaymakmalara hitaben yaptığı konuşmada, "Ana dilini konuştukları için milyonlarca vatandaşımız ötekileştirildi" dedi. CHP Genel Başkanı Özgür Özel bugün partisinin grup toplantısında, 'anaların göz yaşının dinmesi için ne gerekiyorsa yapmaya hazır olduklarını' söyledi, haftaya Diyarbakır'da olacaklarını duyurdu.
DEM Parti'den gelen açıklamalarda ise somut adımlar atılması gerektiğine vurgu yapılarak, cezaevlerindeki tutuklu siyasetçilere işaret etti.
ÖNDER: TÜRKİYE KUYU İÇERİSİNDE HAPSOLMUŞ DURUMDA
Bugünkü Genel Kurulu yöneten TBMM Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder de, 'barışın kaybedeni olmaz' mesajını verdi, sürece katkı sunan herkese teşükkür etti.
Önder, konuşmasına şu hikayeyi anlatarak başladı:
"Barışa ve ihtimaline dair, daha önce bu konuda rol ve sorumluluk üstlenmiş bir kardeşiniz olarak birkaç cümle sarf etmek istiyorum. Bir Doğu menkıbesidir; ‘kup manduk’ diye bir kuyu kurbağası vardır, ömrü boyunca kuyuda yaşamıştır. Bir gün bu kuyuya bir okyanus kurbağası düşer. ‘Sen kimsin, nereden geldin?’ diye sorar kup manduk. ‘Okyanustan’ diye cevaplar. ‘Okyanus nasıl bir şey?’ der ömrü boyunca kuyunun dışına çıkmayan kurbağa. ‘Büyük’ der. Kurbağa şöyle bir halka çizer, ‘Bu kadar mı büyük?’ der. ‘Yok, çok daha büyük’ der. Daha büyük bir halka çizer, ‘Bu kadar mı?’, ‘Ondan da büyük’ der. Kuyunun çapı kadar bir halka çizer, ‘Bu kadar mı?’ diye sorduğunda ‘Bundan da büyük’ deyince ‘Yalancı’ der ve sesini keser çünkü ömrü boyunca ufku o kuyunun çapı kadardır.
BARIŞA GÖNÜL İNDİREN HERKESE TEŞEKKÜR ETMEK İSTİYORUM
Türkiye de hikayedeki gibi kuyu içerisinde hapsolmuş vaziyette. Aslında kuyu derin değil, ip kısadır çoğunlukla. Bu itibarla barışa gönül indiren, konuşmanın bu Meclis’in temel işlevi olduğunu vazeden ve bu köklü tarihî meselemizi ilk defa bir konuşma eksenine, tartışma eksenine çekmeye çalışan Sayın Cumhurbaşkanına, Sayın Devlet Bahçeli'ye ve barış meselesinde gönül indiren herkese şahsi olarak -bu konuda bedel ödemiş ama şerefini bedelinden daha fazla önemseyen bir kardeşiniz olarak şahsım adına hepsine- teşekkür etmek istiyorum.
‘Hayır söyleyeceksen söyle, yoksa sus’ gibi bir noktadan, bir düsturdan yola çıkmamız gerektiğini düşünüyorum. Konuşmak kendi fikirlerimizi karşıdan duymak anlamına gelmez. Fakat açılı bir el, açık bir el; yani elinizi açtığınızda ‘Elimde kötü bir şey yok’ anlamına gelir. Bunu kıymetlendiren ve bundan sonra kıymetlendirecek, katkı sunacak, öneri ve itirazlarını dile getirecek herkese de tarih önünde şüphesiz teşekkürlerimi ve şükran duygularımı belirtmek istedim” dedi.
'KAHVEHANE LİTERATÜRÜYLE TARTIŞAMAYIZ'
Barışın en önemli özelliği kaybedeninin olmamasıdır. Barışta herkes kazanır, yeter ki dayatmalarla, kendi fikrimizi ve kalıplarımızı karşıdan aynı şekilde görmek istememekle işe başlayalım, gerisi gelir. Dediğim gibi, kuyu derin değil, ip kısadır ve bu ipi uzatacak olan, katkı sunacak olan herkese tekraren teşekkür etmek istiyorum. Bu çözülürse bu memleketin
bütün sorunları çözülmeye başlar. İyi niyeti aşan bir boyutu var, tecrübelerimle söylüyorum ki o da ciddiyettir. Bunu kahvehane literatürüyle tartışamayız. Bunu kendi oluşmuş sabit düşüncelerimizle de tartışamayız. Bunda en etkili dil gönül dilidir, akıl dilidir. Umuyorum ki bundan sonra bu çaba bu minval üzere yürür ve gelişir."
Özgür Özel: Anaların gözyaşı dinsin diye ne gerekiyorsa yaparız, haftaya Diyarbakır'dayız
Bahçeli: Uzattığım el yanlış yorumlanmasın
Erdoğan: Milyonlarca vatandaşımız sırf anasının dilini konuştu diye ötelendi