AKP hükümetleri döneminde işçi cinayetleri durmak bilmiyor

AKP hükümetleri döneminde işçi cinayetleri durmak bilmiyor
ARTI TV'de yayımlanan 'Söz Sırası' programının konuğu DİSK Genel Sekreteri Adnan Serdaroğlu oldu.

Adnan SERDAROĞLU


ARTI GERÇEK-Kısa zaman dilimi içerisinde emekçiler açısından iki önemli günü üst üste yaşıyoruz. Bunlardan birincisi 3 Mart Kozlu Maden İşletmesi'nde yaşananlardan sonra iş cinayetlerine karşı mücadele günü olarak belirlenmişti. İkincisi ise 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Artık sadece 8 Mart'ta konuşmamamız gereken devasa sorunlar var önümüzde. Kadına şiddet ve cinsel istismar, kadın istihdamının önündeki engeller, çalışma hayatında kadına yönelik her türlü cinsiyetçi ayrımcılık, salgın döneminde artan kadın işsizliğine sebebiyet veren istihdam politikaları, İstanbul Sözleşmesi, 6284 sayılı yasa, ILO 190 sayılı sözleşmenin hükümet tarafından onaylanmaması... Bunlar yıl boyunca konuşulması gereken kadınların yaşadığı önemli sorunlar. 

Biraz 3 Mart'a değinmek istiyorum. Maalesef AKP döneminde işçi cinayetleri durmak bilmiyor. Alınmayan önlemler, artan kar hırsı, cezaların caydırıcı olmaması, suçlu patronların yargılanmaması nedeniyle iş cinayetlerinde çocuk, genç, yaşlı, kadın hatta göçmen işçiler yaşamını yitirdi. Son 19 yılda bilinen 27 bin işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. İş cinayetleri genellikle inşaat ve tarım iş kollarında gerçekleşiyordu. Ölüm nedenleri arasında ise bugüne kadar başlarda yer alanlar göçük, düşme, ezilme ve trafik kazalarıydı. Sadece 2020 yılında en az 2500 işçi iş cinayetinde yaşamını yitirmiş görünüyor. Ancak 2020 yılında gerçekleşene iş cinayetlerinin istatistiki verileri pandemi nedeniyle değişikliğe uğradı. Salgın döneminde en çok iş cinayeti sağlık iş kolunda yaşanırken bunu büro ve taşımacılık iş kolu takip etti. Yani pandemi sürecinde iş cinayetlerinde iş kolu değişikliği belirgin bir şekilde karşımıza çıkmıştır. AKP iktidarı döneminde iş cinayetleri zaman zaman katliam boyutlarına dahi vardı. Cumhuriyet tarihinin en büyük maden katliamı bu hükümet döneminde 2014 yılının Mart ayında Soma'da yaşandı. Kozlu'daki cinayetten çok daha fazla insanın öldüğü Soma cinayeti de 2014 yılının Mart ayında yaşandı. Soma Katliamı'nda 301 madenci kardeşimiz yaşamını yitirirken madenci yakınlarının yapmak istediği hak arama eylemlerine TOMA ve gaz ile müdahale edildi. Hatta o günkü Başbakan'ın danışmanı tarafından madenci aileleri tekmelenmişti. Dava sürecinde defalarca müdahalelerin gerçekleştiğini görüyoruz. Mahkeme heyetlerinin değiştirildiğini görüyoruz. Son olarak bu davalara bakan Yargıtay üyeleri de değiştirilerek sanıklar hakkında verilecek ceza en aza düşürüldü. Baş sorumlular dahil tutuklu sanıkların tamamı bu süreç içerisinde serbest bırakıldı.

Diğer katliamlarda da farklı durumlar önümüze çıkmıyor. Davutpaşa patlaması, OSTİM'de yaşanan patlama, Esenyurt çadır yangını, Torunlar asansör faciası, Konya Ermenek maden faciası ve onlarca katliamın sorumlusu da bugüne kadar cezasız kaldı. İSİG verilerine göre son 19 yılda söylemişti 27 bin işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Coronavirus salgın süreci çalışma yaşamını da alt üst etti. Sağlık çalışanları Covid-19 ile iç içe çalışmak zorunda ve yüzlerce sağlıkçı bu zorunluluk nedeniyle yaşamını yitirdi. Salgından önce en çok iş cinayeti yaşanan iş kolları farklı iken bu istatistiki veriler virüsün Türkiye'de ilk kez görüldüğü mart ayından sonraki süreç içerisinde de değişti. Mart ayından sonra en çok iş cinayeti yaşanan iş kolu arasına sağlık iş kolu da girdi. 

2020 yılında 345 sağlıkçı Coronavirus nedeniyle yaşamını yitirdi. Hepimizin sık sık duyduğu "evde kalın" çağrıları yapıldı. Ancak bu çağrılar işçiler için yapılmadı. İşçiler karantina sürecinde hayatın durmasına rağmen iş yerlerine gidip çalışmak zorunda kaldılar. Market kasiyerleri, kuryeler, PTT işçileri, mobilya ve metal gibi zorunlu olmayan farklı alanlarda çalışan fabrikalar üretime ara vermediler. Virüs görülen iş yerlerinde karantinaya alınması gereken işçiler zorla çalıştırıldı. Bazı fabrikalarda ise işçiler İl Hıfzıssıha Kurulları tarafından kamplara alınıp hasta olup olmamalarına bakılmaksızın kapalı devre sistemle çalıştırıldı ve evlerine gönderilmedi. Salgın sürecinde onbinlerece işçi Covid-19'a yakalanırken en az 850 işçi virüs nedeniyle yaşamını yitirdi. 

Covid-19'un en çok etkilediği sağlık emekçileri oldu. Sağlık emekçileri onlarca sorunla karşılaştı. Mesai saatlerinin uzaması bunlardan biriydi, ek ödemelerin adil olmaması, bazı hastanelerde çıkartılan kumanyaların ne kadar kötü olması... Sağlıkçıların en önemli hayati talebi Covid-19'un meslek hastalığı sayılması yönünde olmuş sağlıkçıların bu önemli talebi görmezden gelindi. 

Bunu o günlerde söylediğimiz gibi bugün de tekrar ediyoruz; iş cinayetlerinde sorun sınıfsaldır. İşçi ölümlerinde işveren yükümlülüğü olduğu mutlaka bilinmeli, iş yerleri denetlenmeli, ağır cezalar uygulanmalıdır, cezalar da caydırıcı olmalıdır. Cezalandırmaya gelince işverenler yerine iş güvenliği uzmanlarını veya alt şirket yöneticilerini cezalandırırsanız bu patronları caydırıcı yapamazsınız. 

3 Mart budur, 3 Mart tüm bunların dile getirildiği gündür. Artık Türkiye'de iş cinayetleri engellensin, yasaklansın ve bunları işleyenler mutlaka ağır cezalara çarptırılsın dediğimiz gündür. 

Öne Çıkanlar