En çok AK Parti seçmenlerinde bunalım söz konusu

En çok AK Parti seçmenlerinde bunalım söz konusu
ARTI TV'de ekrana gelen 'Söz Sırası' programının konuğu insan hakları savunucusu Fatma Bostan Ünsal oldu.

Fatma BOSTAN ÜNSAL


ARTI GERÇEK- Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın aşılarla ilgili olarak gelişmiş batı ülkelerinde 50 sterlin, 100 sterlin, 100 avroya yapıldığını söylemesi, isim de vererek özellikle Almanya demiş olması, Almanya devleti tarafından da yalanlanmıştır, batı basınında da gündeme gelmiştir ve özellikle de orada yaşayan Türkler bunun yanlış olduğunu ifade etmişlerdir. 

Fakat bu ifadelerin bir kere değil birkaç kere daha söylenmesi en çok Recep Tayyip Erdoğan'ı seven, onu destekleyen, ona inanan insanlara zarar vermektedir. Çünkü öyle ya da böyle Türkiye'de yüzde 60-65 civarında insan aşıların bütün dünyada parasız olduğunu biliyor. Hatta ABD'de aşı olanlara hediye değerinde bir takım maddi ödemeler yapıldığını, keza başka ülkelerde de benzer bir durum olduğunu biliyorlar. Böylelikle aslında Recep Tayyip Erdoğan kendi kitlesini gerçeklerden tamamen koparmış oluyor ve hiç kimse de izole bir şekilde yaşamadığı için diğer insanların karşısında artık konuşulamaz hale getirmiş oluyor. 

En basit hususlarda bile aynı fikirde olamamak, bir toplum olarak yaşamayı zorlaştırır. Bu nedenle de en çok Ak Parti seçmenlerinde yeni bir bunalım söz konusu. 28 Şubat sürecinde insanlar nasıl bunalmış ve yurt dışına gitmeyi düşünmüşlerse benzer bir şekilde kendi arkadaşlarımdan bunu hissediyorum. Çünkü son derece bağlı oldukları inandıkları bir siyasi figür var fakat bu siyasi figürün konuştuğu ve rahatlıkla da yanlışlanabilen hususlar nedeniyle böyle düşünen büyük bir toplum kesimi var. 

Bu toplum kesimi bir türlü aynı dili konuşamamakta, belli doğrularda bir araya getirilememektedir. Bu husus son derece tehlikelidir, toplum olmak için de tehlikelidir ve gerçeklerden de teması kopmuş neredeyse şizofrenik bir duruma itilmektedir. Bu yüzden eğer kendi seçmenlerini düşünüyorsa Tayyip Erdoğan, bu tür rahatlıkla yanlışlanabilen bazı hususlardan uzaklaşması gerekiyor. Belki yoruma açık bazı hususlara devam edebilir. Mesela, 'Bütün Avrupa ülkeleri Türkiye'yi kıskanıyor' gibi. Bunlar yoruma açıktır, bunları söylemeye devam edebilir ama herkes tarafından rahatlıkla yanlışlanabilecek olguları, aşının parayla yapılması gibi olguları ifadeden safınazar (vazgeçmek) etmesi gerekir. Zaten yanlış olduğu için safınazar etmesi gerekir ama kendi kitlesini de olumsuz duruma soktuğu için safınazar etmesi gerekir. 

Biraz daha geriye çekilelim ve bunlar neden oluyor ona bakalım. Hocamız Ersin Kalaycıoğlu'nun da Türkiye'de literatüre soktuğu gibi bu durum "Neo-Patrimonyal Sultanizm"e benzemektedir. Yani bunun Türkçesi, belki "Tek adam" diyebiliriz. İçinde yer alan siyasi şahsiyetlerden bağımsız olarak bu siyasi rejim bazı olumsuz sonuçları getirir. Hocamız bahsetmişti çok güzel bir şekilde, kararların geç alınması, yanlış kararlar alınması ve yolsuzluk ve yozlaşmayı getirdi, en sonunda da iktisadi olarak çökmeyi getirdiğini ifade etmişti, bu siyasi rejimin sonucu olarak ve Haiti gibi pek çok başka örnekler de vermişti. 

Türkiye'ye de baktığımızda, aslında bütün bunların ortaya çıkmış olduğunu görüyoruz. Bu yüzden bizim içindeki siyasi figürlerden bağımsız olarak bu siyasi rejime itiraz etmemiz gerekiyor. Çünkü bu siyasi rejim şu anda Türkiye'de Ak Parti seçmenleri dahil herkesin hem ekonomik düzene, hem de siyasi düzene itiraz ettiği bir noktaya getirmiştir. Bugün Türkiye'de yolsuzlukların ne düzeye geldiğini her gün yeniden yeniden öğreniyoruz. Bu yüzden bu siyasi rejimden çıkmanın yollarına bakmalıyız. Bütün Türkiye ve en başta Ak Parti seçmenleri ve olarak bakmalıyız çünkü dediğim gibi onlar daha da zor bir psikolojik ortamdadırlar.  

Ekonominin durma noktasına gelmiş olmasıyla da varolan ekonomik varlıkların satılması gündemde. Dün gördük ki TEİAŞ, yani Türkiye Elektirk İletişim Anonim Şirketi'nin özelleştirilmesi kararı alındı. En son 4 milyar dolar gelir getiren bir şirketin neden özelleştirilmeye ihtiyaç duyulduğu, iktisadi rasyonaliteyle açıklanamayacak bir husustur. Yine Makine Kimya Enstitüsü için de özelleştirmeye kapı açacak şekilde son düzeltmelerin yapıldığını hatırlatmamız gerekiyor. 

Yani kısaca söyleyecek olursak, Neo-Patrimonyal Sultanizm veya Tek Adam Rejimi, Türkiye'yi ekonomik ve sosyal olarak zor durumda bırakmıştır. En sonunda da özelleştirmelerin iyice arttığını görüyoruz. Telekom özelleştirilmesi tecrübesini hatırlayacak olursak Türkiye'nin son derece dikkatli hareket etmesi gerekiyor. Türkiye halkının çok zarar ettiği bir husustur. Bu konuları gündeme getirerek, tartışarak ve hesap vererek yeni özelleştirmelerin kapısında bunlara dikkat etmemiz gerekiyor. 

Öne Çıkanlar