Nereden çıktı bu İnsan Hakları Eylem Planı?

Nereden çıktı bu İnsan Hakları Eylem Planı?
Artı TV'de yayımlanan Söz Sırası programının konuğu İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan oldu.

Öztürk TÜRKDOĞAN


ARTI GERÇEK-İnsan Hakları Eylem Planı Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklandı çok çeşitli değerlendirmeler yapıldı ve bazı sorular soruldu; bu İnsan Hakları Eylem Planı nereden çıktı? 

Öncelikle şunu belirtmek gerekiyor Türkiye çok uzun zamandır Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin izlemesi altında olan bir ülke. AİHM uyarınca çeşitli yükümlülükleri var, AİHM'in aldığı kararları uygulamakla ilgili olarak. Türkiye bu kararları uygulamadığı için zaten bir İnsan Hakları Eylem Planı daha önceden çıkartmıştı. O kararların uygulanmasını sağlamak ve özellikle de AİHM içtihatlarına uygun olarak iç hukukunu sözleşmeye uyarlamak için. 2014'te çıkmıştı ve maalesef 2015'te silahlı çatışmaların yeniden başlamasıyla birlikte bunu gerçekleştiremedi. 2018'de seçimler yapıldıktan sonra eskiden hükümet programı diyorduk şimdi Cumhurbaşkanı programında bunlar taahhüt edilmişti. Esasen bu taahhütler Avrupa Konseyi'ne karşı AB'ye karşı BM'ye karşı çok net taahhütlerdir dolayısıyla bunları ciddiye almak gerekir. İlk etapta şu soru aklımıza geldi; bu vadettiğiniz söylediğiniz insan hakları ile ilgili amaçlarınızı bugüne kadar neden gerçekleştirmediniz? Elbette gerçekleşmesi gerekiyor ama bir yandan da durumun ne kadar vahim olduğunu ortaya koyan gerçeklerdir bunlar. Açıklanan eylem planı asgari olarak Türkiye'nin yapması gerekenlerdir. Halbuki Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi ve AB çok daha fazlasını istemektedir. Önümüzdeki süreç gösterecektir elbette fazlasını isteyeceklerdir. 

İnsan Hakları Eylem Planı'nın zamanlaması ilginçti. Umarım iktidar bu iyi niyet belgesi ortaya koyduğunda bu iyi niyetini devam ettirir ve gerçekten düzeltmeye dair çeşitli adımlar atar. Ama bunun atılabilmesinin ön şartlarından bir tanesi Adalet Bakanlığı'nın iyileştirme iradesi ortaya koyduğu bir yerde İçişleri Bakanlığı'nın buna uygun bir yapılanmaya bürünmesi gerekir. Umarız hükümet bu çelişkiyi görür ve gerçekten bu eylem planını hayata geçirecek bir İçişleri Bakanlığı yapılanmasını gerçekleştirir. 

Süleyman Soylu'nun İHD'yi hedef gösterdiği bir yerde siz bu eylem planını nasıl hayata geçireceksiniz? TTB'yi, Baro'ları, aktivistleri, Demirtaş'ı, Kavala'yı LGBTİ bireyleri sürekli hedef gösterilen bir yerde İnsan Hakları Eylem Planı'nı hayata geçirmek çok da kolay olmayacaktır. 

Dokuz amaç belirtildi. Bu amaçlarla ilgili olarak şunları söyleyebilirim. İktidar daha güçlü bir insan hakları koruma sistemini kuracağını söylüyor ama bunu kamudaki insan hakları mekanizmaları üzerinden yapmayı Vaad ediyor halbuki bunların BM Paris Prensipleri'ne uygun olması, yani özerk olması, bağımsız olması, iktidara karşı güçlü pozisyonda olması gerekir. Mevcut durum böyle değil. İktidar sivil alanı unutmuş bu eylem planında. Sadece bazı konularda, özellikle cezaevlerinin izlenmesi konusunda sivil alanla iş birliği Vaad ediyor. Ama bizim en önemli beklentimiz BM İnsan Hakları Savunucularının Korunması Bildirgesi'ni bu eylem planının içerisine yazması ve buna dair açık bir taahhütte bulunmasıydı. Bunu maalesef gerçekleştiremedi, bu eksiklikleri söylemek gerekiyor.

Yargı bağımsızlığı ve adil yargılanma hakkının güçlendirilmesi bir itiraftır. Demirtaş ve Kavala kararları derhal uygulanmalıdır. Türkiye'nin başına uzun zamandır bela olan özel yargılama sistemleri genelleşmiş durumdadır. Bunlar İhtisas Mahkemeleri değildir, eski Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nin devamı niteliğindedir. Yani Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki yargılama yapılan yerlerle ilgili iktidarın bu tutumunu değiştirmesi ve doğal yargıçlık ilkesine uygun bir yargı yapılanmasına geçmesi gerekir.

Yargının etkinliğinin artırılması konusunda şunu söyleyebilirim; adalete erişim ve adaletin tecellisi için ne gerekiyorsa yapılmalıdır. Taahhüt edilenler yeterli değildir. İfade, örgütlenme ve din özgürlüğü konusunda da şunu ifade edeyim; bu eylem planında Aleviler neden yok? Alevilerin eşit yurttaşlık taleplerinin yerine getirilmesi gerekir. Vicdani ret hakkının artık parayla satılmasından vazgeçilmesi gerekir. Ön önemlisi Terörle Mücadele Kanunu'nun kaldırılması ve terör tanımının belirsizliği sorununa son verilmesi gerekir. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı konusunda, haksız tutuklamayı düzenleyen Ceza Muhakemesi Kanunu baştan yenilenmelidir. Sadece katalog suçların alanının daraltılması değil, tutuklamanın istisna, özgürlüğün esas olduğu gerçeği Ceza Muhakemesi Kanunu'na yazılmalıdır. İşkence ve kötü muameleye karşı etkili soruşturma ve kovuşturma yöntemlerine başvurulmalı insanların sokak ortasında kaçırılması uygulamasından derhal vazgeçilmelidir. Bunları yapmazsanız taahhütlerinize ne kadar uyacaksınız? İnsanların fişlenmesi ve güvenlik soruşturmaları adı altında işe almadaki ayrımcılığa son verilmesi gerekmektedir. 

Söylenecek ve ifade edecek çok husus var. Cumhurbaşkanı bir noktada itiraf etti. "Ancak yeni ve sivil bir anayasa ile bunları yaparız" dedi. Biz de, "Türkiye'nin yeni, sivil en önemlisi demokratik bir anayasaya ihtiyacı var." Demokratik anayasa yapılabilmesinin yolu da iç barışın sağlanması, çatışmaların sona erdirilmesi, kalıcı çatışmasızlık ortamının sağlanması, gerçekten bütün siyasi mahkumların hapisten salınması, HDP üzerindeki tartışmalara son verilmesi, demokratik siyasetin rolünü oynayabileceği rol temizliğinin yapılabilmesi mümkündür. Gerçekten reform yapmak istiyorsanız reform iradesi ortaya koyacaksınız. O iradenin ortaya konulabilmenin yolunun da barıştan geçtiğini vurgulamak istiyorum. 

Sözlerimi toparlarsam; Türkiye'nin her alanda gerçek manada reformlara ihtiyacı var. Bunun için de Türkiye'nin barıştan, demokrasiden ve insan haklarından bir siyasi iradeye kavuşması gerekiyor. Bu yüzden de siyasi ve toplumsal muhalefetin bir araya gelmesi zorunludur, kaçınılmazdır. O zaman göreceksiniz Türkiye başta anayasası olmak üzere bütün mevzuatını demokratikleştirecek belki de İnsan Hakları Eylem Planı o zaman hayata geçecektir.
 

Öne Çıkanlar