Faruk Bildirici, 'TFF'nin bedavacı spor yazarlarını' yazdı
Veyis Ateş ve hadi Özışık hakkındaki iddiaların ardından Türkiye'de gazetecilik yeniden tartışma konusu olurken Medya ombudsmanı Faruk Bildirici, Türkiye Futbol Federasyonu'nun 'bedavacı spor yazarlarını' kaleme aldı.
Medya ombudsmanı gazeteci Faruk Bildirici, Sedat Peker'in açıklamaları sonrası basın mensuplarıyla ilgili ortaya çıkanlara değinirken, Türkiye Futbol Federasyonu'nun Euro 2020 vesilesiyle Roma ve Bakü'ye götürdüğü gazetecilerle ilgili eleştiride bulundu.
Bildirici, kişisel sitesindeki "Futbol Federasyonu'nun Roma ve Bakü gezisine katılan bedavacı spor yazarları" başlıklı yazısında, etik dışı işlerin AKP iktidarından önce de var olduğunu ancak daha da arttığını ve boyut değiştirdiğini vurguladı.
Bildirici, çarpık gazeteciliklere en canlı örneğin futbol medyasının önde gelen isimlerinin Milli Futbol Takımının Avrupa Futbol Şampiyonası maçlarını izlemek üzere Roma ve Bakü’ye, Futbol Federasyonu’nun düzenlediği bedava turlarla gitmeleri olduğunu belirtti.
Bildirici'nin yazısından ilgili bölümler şöyle oldu:
"...Aksine çürümüş medya düzeni bütün hızıyla devam ediyor, güç odaklarıyla içli dışlı ilişkilerde en ufak bir değişim gözlenmiyor. Sadece siyasi alanda değil, dış politikadan mağazine, sağlıktan spora kadar hemen her alanda aynı hızla devam ediyor çarpık gazetecilikler.
En yakın, en canlı örnek de futbol medyasının önde gelen isimlerinin Milli Futbol Takımının Avrupa Futbol Şampiyonası maçlarını izlemek üzere Roma ve Bakü’ye, Futbol Federasyonu’nun düzenlediği bedava turlarla gitmeleri.
14 KİŞİLİK GRUP ROMA'DA
Federasyon, 11 Haziran’da İtalya ile oynanan maç için medyadaki futbol servisi müdürlerinden oluşan 14 kişilik bir grubu Roma’ya götürdü. Özel uçakla gidilen Roma’da, spor müdürlerinin iki gecelik konaklama ve diğer giderlerini de federasyon karşıladı. Sadece gazeteciler değil, bazı kulüp başkanları da vardı federasyonun davetli götürdüğü isimler arasında. Davet organizasyonunu bir iletişim şirketi yürüttü.
Bakü’de oynanan Galler maçı için liste daha geniş tutuldu. Sadece önde gelen medya kuruluşlarının spor servisi müdürleri ile yetinilmeyip spor muhabirleri de eklendi özel uçağa binecekler listesine. Hatta bazı siyasiler, federasyon yöneticileri, alt liglerden kulüp başkanları da davet edildi. Gezi yine iki gecelik tutuldu, davetlilerin tüm masrafları karşılandı.
Futbol Federasyonu, İsviçre ile oynanacak milli maç için de Bakü’ye özel uçak kaldırıyor. Yine çok sayıda spor servisi müdürü, futbol yazarı, kulüp başkanı ve yöneticinin katıldığı bu gezide de iki gece kalınacak. Tabii federasyon dışında Turkcell gibi bazı şirketler de bazı futbol yazarlarını bu gezilere davetli götürdü.
'NE MAÇLARLA İLGİLİ YAZI YAZDILAR NE PROGRAM YAPTILAR'
Gazetecilerin katıldığı geziler gizli olamaz. Çünkü zaten izlemek, yazmak, aktarmak için o geziye gitmişlerdir. Ama Federasyon’un davetlisi olarak bu geziye gidenlerin bir kısmı izledikleri maçlarla ilgili ne yazı yazdılar ne bir program yaptılar.
Asıl önemlisi, Federasyon’un davetlisi olarak oraya gittiklerini yazmadıkları gibi, Federasyon’un özel uçağı ve davetlileri hakkında da haber vermediler.
Mahcup bir edayla hem kendilerinin bedava geziye katıldıklarını gizlediler okurlar ve izleyicilerden, hem de Futbol Federasyonu’nun böyle bir davet için büyük paralar harcadığını gizlediler. Kendilerini bedava tarafından Roma ve Bakü’ye götüren Federasyon’u korudular. Ne gazetelerde ne de televizyonlarda bu gezi organizasyonundan bahsettiler!
Aslında Futbol Federasyonu’nun yurt dışındaki maçlara spor müdür ve yazarlarını davetli götürmesi uygulaması yeni başlamış değil. Yıllardır süregelen bir uygulama. Ama spor medyasından bu uygulamaya itiraz eden, gazetecilik etiği açısından yanlış olduğunu yazan, söyleyen çok az isim çıkıyor.
Bu nadir isimlerden biri de Bilgin Gökberk’ti. 2008 yılında "Euro 2008’e kendi parasıyla giden var mı?" diye yazmış, bu gezilere katılanları "avantacı lavantacı takım" diye adlandırmıştı.
Bilgin Gökberk’in "doğru dürüst yazı yok" sözünün doğru olup olmadığını anlamak için ben de Roma ve Bakü gezileri sonrasında yazılan yazılara baktım. Bir kısmı hiç yazmamış, çoğu yazı da oraya gitmeden televizyon ekranından yazılabilecek türden. Ama en önemlisi, bedava geziye götüren Futbol Federasyonu hakkında en ufak bir eleştirel ifade yok. Halbuki iki maçta da büyük bir başarısızlık yaşandı; bunda Federasyon’un hiç payı yok mu?
Hürriyet gazetesi Spor Müdürü Mehmet Arslan da bırakın Futbol Federasyonu’nu eleştirmeyi, spor yazısını Milli Takımın kıyafet sponsoru olan Damat Tween’in reklamına aracı kılmıştı. Mehmet Arslan’ın 12 Haziran’da yayımlanan ve sayfayı boydan boya kaplayan "Sahada başka kulübede başka rekabet" başlıklı yazısında, iki teknik direktörün kıyafetleri karşılaştırılıyordu. Yazının niteliğinin anlaşılabilmesi için arabaşlıklardan bazılarını aktarayım:
"Şenol Güneş, Robert Mancini’yi gölgede bıraktı; Yok gibi hissettiren elbise; İki alanda da şampiyonluk bizim takımların olmalı; Şenol Güneş siyahı seçti çünkü; Renklerde çok hassas davranılıyor; Kıyafet hazırlıkları haftalar önce başladı; İtalya maçı için 4 farklı kombinasyon hazırlandı."
Bu süslü püslü ifadelerin tamamı, Şenol Güneş’in giydiği Damat Tween marka takım elbisenin, İtalyan teknik direktör Mancini’nin giydiği Armani marka elbiseden çok daha iyi olduğunu anlatmak için sarf edilmişti. Bunun için de markanın yöneticisi Süleyman Orakçıoğlu ile sanatçı Mustafa Sandal’ın da görüşlerine başvurulmuştu. Belli ki, onlar da davetli olarak maç izlemeye gelmişlerdi.
Şenol Güneş’e sorsa alacağı cevap belliydi. Lafı dolandırmadan reklam yaptığını kabul ederdi. İki yıl önce kravatının renginin eleştirilmesi üzerine "Maçla ne alakası var? Rengini de bilmiyorum, Damat'tan giyiniyorum, Damat'ın reklamını yapıyoruz, gönderdiler giydim" demişti.
Üstelik Mehmet Arslan’ın böyle bir örtülü reklam yazısı yazmak için Roma’ya kadar gitmesine gerek yoktu. İstanbul’da televizyon karşısından da yazılabilirdi. Mehmet Arslan’ın Roma’dan yazdığı futbolla ilgili bir yazısını da görmedim. Daha sonra Bakü gezisine de davetli gitti, oradan da başka yazı yazmadı.
Futbol yazar ve yöneticilerinin katıldığı bu tip davetli geziler etik açıdan problemlidir. Çünkü gazetecilik yalın gerçeği aktarma mesleğidir.
Araya herhangi bir çıkar ilişkisi girince aktarılan bilginin nesnelliğine gölge düşer; güvenilirlik, inandırıcılık zedelenir. "Haber değeri" dediğimiz evrensel kavram, bir geziye davet edilmek, ağırlanmak ile eşdeğer hale gelir. Gazeteci, tanıtım aracı konumuna indirgenir. En önemlisi de bu tip bedava geziler, gazetecinin eleştirel bakmasını engeller. Gazeteciyi körleştirir.
Bu yüzden gazetecilerin masrafları başkaları tarafından karşılanan gezilere gitmemesi evrensel bir gazetecilik ilkesidir. Kendi olanaklarıyla gidilemeyecek yerlere başka kurumların aracılığıyla gidilebilir ama o zaman da gezinin bu niteliği, davetli olduğu mutlaka okura/izleyiciye duyurulur."