'Türkiye Libya'da sıkıntıya girebilir'

'Türkiye Libya'da sıkıntıya girebilir'
Libya'da Türkiye’nin eski adamları hasımlarıyla birlikte Türkiye’nin has adamını iktidardan indiriyor.

Libya’da Başbakan Dibeybe’nin yerini alması için Başağa’nın hükümeti kurmakla görevlendirmesi bölünme ve iç savaş gibi kötücül senaryoları tetikliyor. Fakat dünkü bölünme ve saflaşmadan farklı olarak hayli karmaşık bir tablo oluştu. 

Bu durum Türkiye’yi birinci dereceden ilgilendiriyor. Dibeybe rakiplerince Türkiye’ye çok yakın olmakla eleştiriliyordu. Yerine aday olan Başağa da Türkiye’nin adamıydı. 

Ancak Başağa, Halife Hafter ve Akile Salih’le ittifak kurarak bu kararın Temsilciler Meclisi’nden geçmesini sağladı. Yani Türkiye’nin eski adamları hasımlarıyla birlikte Türkiye’nin has adamını iktidardan indiriyor. Karşı karşıya gelen Dibeybe ve Başağa Türkiye’nin güçlü destek gördüğü Mısrata’dan. Artık doğu ve batı karşıtlığı eskisi kadar berrak değil, saflar karıştı. 

Başağa, BM arabuluculuğunda başbakan belirlenirken şansını artırmak için Mısır ve Fransa ile de ilişkiler geliştirmişti. Bir anlamda Türkiye’nin güdümünde olmadığını göstermeye çalışmıştı. Görevi aldıktan sonra ilk tebrik içerde Hafter’in liderliğindeki Libya Ulusal Ordusu’ndan, dışarda Kahire’den geldi. Dibeybe şimdilik direniyor. Türkiye, ABD ve Batılı destekçilerinin tavrı belirleyici olacaktır. 

İki hükümetle Libya bölünmüş günlerine geri dönebilir. Fakat tablo net değil. Bu aktörler tutumlarını değiştirebilir. Türkiye de Mısır’la normalleşme ararken Libya’da da artık dengeler değişmeye başlamışken doğu tarafıyla ilişkiler kurmaya yöneldi. Türkiye'nin Trablus Büyükelçisi Tobruk ve Bingazi’yi ziyaret etti. 

Yani Ankara sanki yağmuru görüp erkenden şemsiyesini hazırladı. Yine de Hafter’in desteklediği bir Başağa Türkiye’nin çok önem verdiği iki kritik anlaşmanın geleceği açısından soru işaretleri barındırıyor. Başağa koltuğunu borçlu olduğu güç dengesini göz ardı ederek Türkiye’nin adamı gibi hareket edemez ki zaten bu çemberden çıkarak liderlik şansını artırdı. 
*
AKP iktidarı caydırıcılık anlamında gücünü abartarak Montrö ve Lozan anlaşmalarını tartışmaya açan bir savrulma yaşamıştı. Fakat kas gücünün karşılığı farklı oldu. Ukrayna’da savaş ihtimali belirince Boğazlar rejiminin ne kadar hayati olduğunu anladılar. 

Aynı şey Ege’de Yunan adalarının silahlanması konusunda Lozan’a yapılan atıfta da görüyoruz. Karşı tarafta Yunanistan ABD ve Fransa ile askeri ortaklığı geliştirince Lozan kıymete bindi. Bu karşıtlığı öngörerek hakim uluslararası sistemi başka bir şeyle ikame etme konusunda ayarsız çıkışlar yapılmamalıydı. 
*
Ukrayna krizinde Fransa, Almanya ve Rusya üçlüsü arasındaki diplomatik trafikten Normandiya Dörtlüsü zemininde sağlanmış anlaşmalara göre çözüm aranması yönünde bir eğilim çıkınca ABD ve İngiltere’den daha agresif tavırlar görüyoruz. Savaşı kışkırtanlar diplomasi zeminini hedef alıyor. 

Macron’un Putin’le görüşmesinde diplomatik çözümün öne açılırken İngiliz Dışişleri Bakanı’nın Moskova ziyareti aksine kışkırtıcı tutumdaki ısrarı ele verdi. NATO’nun Polonya, Romanya ve Litvanya’ya yabancı güç yerleştirmesini gündemlerine aldılar. Haftaya Savunma Bakanları toplantısında bir karar bekleniyor. Bu adımlar Rusya ile diyalog zeminine mayın atmak anlamına geliyor.

 

Öne Çıkanlar