Diyarbakır'ın son bakırcıları

Diyarbakır'ın son bakırcıları
Osmanlı döneminde bakır işletmeciliğinde ikinci kent konumunda olan Diyarbakır'da bugün bu zanaatı sürdürenlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Kayıplarını, zanaatın inceliklerini ve kültürünü Diyarbakır'ın son bakırcıları ile konuştuk.

Remzi BUDANCİR


DİYARBAKIR - Maden bakımından oldukça zengin bir coğrafyaya sahip olan Diyarbakır’da maden işlemesi antik dönemlere kadar dayanıyor. Bölgede bulunan höyüklerde yapılan kazılarda ilk çağlardan bu yana bakır başta olmak üzere pirinç, tunç, demir, altın gibi madenlerinden üretilen eserler bulundu. Bu bulgular bölgede var olan zanaatın sürekliğini gözler önüne seriyor. Diğer madenlerle ilgili kentte üretim olmasa da, bakır ve bakır işlemesi hala varlığını koruyor. Osmanlı döneminde Diyarbakır bakır işlemesinde ikinci kent konumdaydı. Osmanlı döneminde Diyarbakır’da bulunan bakır ustaları Ermenilerdi. 1900’lü yılların başında uygulanan Ermeni tehciri, yaşanan katliamlar Ermeni ustaların yok olmasına neden oldu. Kent zanaatkarlarını kaybetti.

BAKIRCILIĞI SÜRDÜREN BİR KAÇ İŞLETME KALDI

Ancak tüm bunlara rağmen Diyarbakır’da bakırcılık hala varlığını koruyor. Usta sayının parmakla sayılacak kadar azaldığı kentte bakırcılık mesleğini sürdüren sadece birkaç işletme kaldı. Bu ustaların üretim yeri balıkçılar başı ve Çarşıya Şevitî (Yanık Çarşı). Üretilen ürünlerin satışa sunulduğu yer de yine bu bölgeler.

Hasanpaşa Hanın’da bulunan Tanrıkulu Bakırcılık işletmesinin sahibi Mustafa Tanrıkulu bu mesleği sürdüren az sayıdaki ustalardan biri. Tanrıkulu kendilerine gelen ham bakır levhaları işliyor, o levhalara şekil verip birer sanat şahesere dönüştürüyor. Mumluk, çaydanlık, şamdan, kahve fincanları, tabaklar başta olmak üzere akla gelebilecek tüm eşyalar bu ustaların elinden çıkıyor. Bakır levhalar çekiçle dövülüyor, şekiller özel ekipmanla çiziliyor ve saatler süren dövme yöntemi ile son halleri veriliyor. Mağazanın içine girildiğinde yoğun emekle üretilen eşyalar sizi karşılıyor.



MESLEĞİ BABASINDAN ÖĞRENDİ

Bu zanaatı babasından öğrendiğini anlatan Mustafa Tanrıkulu’nun bakırla tanışma yaşı beş. Çocuk yaşındayken babası onu atölyeye getirmiş. Babasının ise bu mesleğe hobi amaçlı başladığını anlatan Tanrıkulu sonrasını şöyle anlatıyor:

“Çocukken başlayınca öğrendim. Bir daha bırakamadım. Şu anda bu işi yapan son aileyiz. Küçükken babam heves etmiş. İş amaçlı yapmamış, hobi amaçlı başlamış. Bizimde dedemizin babasından kalan bir yerimiz vardı. Dört kuşaktır oradayız. Babada heves edince bu iş haline geldi. Babadan oğula devam eden meslek haline geldi”

Mustafa Tanrıkulu


DİYARBAKIR’DA MEVZULAR OLDU, EL SANATLARI BİTTİ

Diyarbakır’da bakır imalatı geçmişe oranla oldukça düşük. Osmanlı döneminde bakır imalatında Diyarbakır’ın önemli bir kent olduğunu hatırlatan Tanrıkulu, kentteki gelişimin önünde en büyük engelin coğrafyada yaşanan olaylar olduğuna şu sözlerle işaret ediyor:

“Osmanlı döneminde Diyarbakır bir numaraydı. Burada mevzular yaşandı. Bu mevzular Cumhuriyetin ilk yıllarında başladı, durmadan devam etti. Neydi bu mevzu? Cumhuriyettin ilk dönemi Ermeni tehciri oldu. O ustalar gitti. Daha sonra tekrar kent toparlandı bu defa 1960’lar, 70’ler ve 80’ler oldu. Mevzu devam etti. Bu defa 1990’lar oldu. Şehir biraz toparlanıyor, bakıyorsun mevzular oluyor, pat o birikim tekrar gidiyor. Onun için sürekli bir birikim aktarımı olmadı”



'OSMANLI DÖNEMİNDE DİYARBAKIR’DA OLAN FABRİKAYI KAPATTILAR'

Diyarbakır bakır ham maddesi açısından oldukça önemli bir kent. Ancak ham maddenin çıktığı bu kentte fabrika yok. Osmanlı zamanında çıkarın ham maddenin Diyarbakır’da bulunan fabrikada işlendiğini hatırlatan Tanrıkulu, yaşadıkları sorunu şöyle dile getiriyor:

“Burada ham madde çıkıyor, buradaki fabrikada eritiliyordu. Her şey burada yapılıyordu. O zaman fabrika bir burada, bir de İstanbul’da vardı. Sonra buradaki fabrika kapanıyor. Şu anda ise burada çıkarılan ham madde Maraş’a götürülüp orada eritiliyor. Tabaka sac haline getiriliyor. Sonra biz sacı Maraş’taki fabrikadan satın alıyoruz. Türkiye’deki tüm bakırcılar oradan alıyor. Asında normalinde ham maddenin olduğu yerde fabrikanın olması daha iyi olurdu. Ama burada yapılmadı”

SON USTALAR 1990’LARDA İŞİ BIRAKTI

Diyarbakır’da bakır ustaları artık kalmadı. Son kuşak ise bu işe ilgi göstermiyor. Kendilerinin bu zanaatı sürdüren son aile olduğunu söyleyen Tanrıkulu ustaların gidişini şöyle anlatıyor:

“Ermeni ustaların gitmesiyle birçok meslek gibi bakırcılıkta bitme durumuna geldi. Zaman içerisinde ustalar bitti. Kimse de devam etmedi. 1980 ve 1990’larda bakırcılık durgundu. Bakırcılık azalınca son ustalarda işi bırakıyor. Son kalan ustalarda yaşlıydı. Onlarda bırakınca bakır zanaatı durdu. Burada usta kalmadı. Dediğim gibi biz son aileyiz. Bizim işletmemiz var ama usta bulamıyoruz. Ustalarımız arasında Suriyeli ve Antepli olan var”



DİYARBAKIR MOTİFLERİ ERMENİ USTALARIN ESERLERİNDE GİZLİ

İşlenen bakır ürünlerde oldukça farklı motifler dikkat çekiyor. Osmanlı, Selçuklu, Şahmaran başta olmak üzere bir çok motif göze çarpıyor. Bunların arasında Diyarbakır’a özgü motiflerin olup olmadığına ilişkin soruya Tanrıkulu, “Genellikle Selçuklu, Osmanlı, Rumi motifler tercih ediliyor. Arz talep meselesi..." diyor ve şöyle devam ediyor:

"Diyarbakır’ın kendine özgü motifleri var. İnsanlar bilmediği için çok talep etmiyor. Diyarbakır yerel motiflerini nereden biliyoruz? Eski Ermeni ustaların yapmış olduğu tabak ve tepsilerde işlediği desenlere baktığımızda onları görüyoruz. Yapıyoruz ama çok talep görmüyor. Dediğim gibi daha çok Selçuklu ve Osmanlı motifleri tercih ediliyor. Hangisi çok satılınca onu işliyoruz. Alan kişide onun Selçuklu ve Osmanlı motifi olduğunu bilmiyor. Şekli hoşuna gittiği için alıyor”

'50 SENE SONRA BU İŞİ YAPAN KALMAYACAK'

Bakır, bakır zanaatı sadece Diyarbakır’da değil, Türkiye’nin genelinde yok olma riski ile karşı karşıya. Bakırcılığın artık hiçbir yerde kalmadığını ifade eden Tanrıkulu mesleğinin geleceği konusunda karamsar:

“Bakırcılık fabrikasyon denebilecek yada kalıp dökülerek yapılacak bir iş değil. Elle yapılır. Makine kullansan bile yine elle yapmak, şekilleri çizmek zorundasınız. Bakır işçiliği çok zor olduğu için kalmadı. Düşünün dünyada bakırcılık kalmadı. Avrupa ülkelerinde kalmadı bu iş. Çok az sayıda ülkede kaldı bakır işleme işi. Türkiye’de Erzincan, Maraş ve Antep’te var. Diyarbakır’da ise biz varız. Mesela Urfa ve Mardin’de insanlar imalat var zannediyor. Ama onlar sadece tabak işliyor. O imalat anlamına gelmiyor. İmalat ham maddeyi sac halinde alarak onu çekiçle şekillendirmek, şekil vermek, desen işlemek ve baştan sonra bir ürün ortaya çıkarmakla olur. Sacı alıp tencere, sacı açıp çaydanlık, fincan yapmakla olur. Burada bizden başka imalat eden yok. Mesleğin yaşatılması için çok çabaladık. Çok genç geldi gitti. Ama kimse kalıcı olmadı. Sanırım çağa uygun değil. Gençler hızlı. Bakır işlemek ise sabır isteyen bir iştir. Tık tık metali dövüp şekil vermek sanırım gençlere göre değil. Daha rahat kazanç peşindeler. Aslında sadece bakırcılık değil, el işi olan tüm meslek alanları bitti. Her şey kalıp, döküm işine döndü. 50 sene sonra tek bir el işi kalmayacak.”



2010’DAN SONRA USTA YETİŞMEDİ

Diyarbakır’da çalışan ustalardan biri de 35 yaşındaki Recep Yiğit .Antepli olan Recep usta, şu anda Diyarbakır’da bakır imalatında çalışıyor. Kendisinin mesleğe çırak olarak Antep’te başladığını anlatan Yiğit, “Mesleğe Antep’te 8 yaşında çırak olarak başladım ve hala yapıyorum. Antep’te güzel bir ustamız vardı. Ben ondan öğrendim. Son nesil gençler bu işe yönelmiyor. 2010’dan sonra usta yetişmedi. Antep’te de kalmadı. Düşünün şu anda en genç usta 35 yaşında. Gençler bu alana yönelmiyor” diyor.

Recep Yiğit

'GENÇLER FABRİKALARA YÖNELİYOR'

"Gençler neden bu alana yönelmiyor? Bakırcılık kazandırmıyor mu?" sorusunun cevabı Yiğit’in anlattığına göre gelişen teknoloji ve insanların üretim alanlarından çekilmesi. Eskiden bir bakır ustasının haftada kazandığı parayı fabrikada çalışan birisinin bir ayda kazanamadığını anlatan Yiğit son dönemde bu durumun tersi yönde değiştiğini anlatıyor:

“Ama şimdi fabrika daha iyi ücret veriyor. O alan kazançlı olunca gençler oraya yöneliyor. Fabrikalara yöneliyor. Düşünün aynı para ama o daha kolay. Makine yapıyor her şeyi. Biz ise bir ürünü ortaya çıkarmak için saatlerce çalışıyoruz. Gençler daha kolay işlere yöneldiği için bu alana ilgi duymuyor.”

Öne Çıkanlar