'Biden ile Putin Suriye'de çözüm için kalın çizgilerle anlaşmışlar'
'ABD'nin Irak'taki muharip güçleri çekme kararının Suriye'deki askeri varlığını etkileme olasılığı tartışılırken Fırat'ın doğusunda Kürtler teklif ve tehditler arasında geleceğini arıyor.'
"ABD Başkanı Joe Biden ile Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin'in 16 Haziran'daki Cenevre buluşmasından sonra bahisler açıldı. İki ülke teknik düzeyde Suriye'yi görüşmeyi sürdürüyor.
Bu diyaloğun ne üreteceği kestirilemese de ABD'nin Irak'taki askeri varlığını eğitmen ve danışmanlarla sınırlardırması Suriye politikasında da değişim potansiyeline işaret ediyor. Rus-Amerikan diyalogunun seyri özellikle Fırat'ın doğusunda fiili özerk yapının geleceğini yakından ilgilendiriyor." diyen Gazeteci Fehim Taştekin'in konuya ilişkin BBC Türkçe'de yayımlanan "Suriye Kürtleri yol ayrımında mı?" başlıklı yazısının bir kısmı şöyle:
ABD ile diyalog sürerken Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, 2 Temmuz'da "ABD'ye güvenmeyin, Şam'la diyaloga girin" anlamına gelen bir çağrı yaptı. Lavrov koşullara bağlı Kürt tavrındaki gel-gitlere gönderme yapıp gerçekçi bir tercih yapılmasını istiyordu:
"Kürt örgütleriyle temas halindeyiz. Bağımsız olmalılar ve tüm sorunları merkezi hükümetle ele almakla ilgilenmeliler. Başkan Trump, tüm birliklerin Suriye'den ayrılacağını duyurduğunda, Kürt liderler hemen Şam'la köprüleri kurmaları için bizden yardım istemeye başladı. Birkaç gün sonra Washington fikrini değiştirdi ve kalacaklarını söyledi. Kürt meslektaşlarımız görüşmelerimize ilgilerini kaybetti. Amerikalıların kendileri için her şeye yeniden karar vereceğini düşündüler. Müzakereleri teşvik etmeye hazırız ancak tarafların tutumlarında tutarlılık olmalı. Amerikalıların açıkça ayrılıkçılığa teşvik ettiği birçok Suriyeli Kürt grup var. Umuyorum ki Şam'la normal ilişkiler arayan Kürtler bu oyunların kışkırtıcı doğasını ve büyük tehlikesini anlar."
TANIMA HAMLESİ VE TEPKİLER
Belirsizlik zemininde Kürtler bir taraftan Lavrov'un çağrısına olumlu yanıt verirken diğer taraftan tersi bir istikametle 18 Temmuz'da uluslararası tanınma kampanyası başlattı.
Suriye Demokratik Güçleri (QSD) Genel Komutanı Mazlum Kobani'in de iştirak ettiği sosyal medya kampanyası sürerken Suriye Demokratik Meclisi (SDM) Eşbaşkanı İlham Ahmed başkanlığında bir heyet Elysee Sarayı'nda ağırlandı.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, IŞİD'e karşı yardımların süreceğini belirtirken kuzeydoğu Suriye'de kapsayıcı bir yönetim için çalışılması gereğini vurguladı. Destek açıklamasının tonu düşüktü. Bu haliyle de Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de yelkenleri indirip AB'yle olumlu gündeme döndüğünden beri ılımlılaşan Türk-Fransız ilişkilerini germeye yetti.
Dışişleri, Fransa'yı "bölücü terör örgütüyle ilişkileri sürdürerek Türkiye'nin milli güvenliğine ve Suriye'nin bütünlüğüne zarar vermekle" suçladı. Daha sonra özerk yönetimin Cenevre'de bir ofis açması üzerine Türkiye, İsviçre'yi de protesto etti. Cenevre ile birlikte özerk yönetimin yurtdışında temsilcilik sayısı yediyi buldu.
Kürtlerin tanınma çabaları Şam'ı da kızdırdı. Suriye Dışişleri, özerk yönetimi, Suriye'ye komplo kuran, zenginliklerini yağmalayan ve topraklarını parçalamaya çalışan işgalci ve sömürgeci güçlere hizmet etmekle suçladı. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi ise "Ulusal çıkarları esas alın, mantıklı konuşun, ciddi diyaloglara katılın, suçlama dilinden uzak durun. Bu tür açıklamalar istikrara katkı sağlamıyor" yanıtını verdi.
KÜRTLER NE DİYOR, NE İSTİYOR?
Kürtler öteden beri Şam'la diyalogla statü kazanmayı umarken Amerikan varlığını çözüme kadar bir garanti olarak görüyor. Şam ise Amerikan varlığını bölünme senaryosu olarak görüp "Kürtler önce ABD ile ilişkiyi kesmeli" diyor. Şimdiye kadar kurulan diyalog özlü müzakere aşamasına asla geçemedi.
Peki, özerk yönetimin önde gelen aktörleri son gelişmeleri nasıl okuyor? SDM Eşbaşkanı İlham Ahmed'in yanı sıra Demokratik Birlik Partisi (PYD) Eş Başkanlık Konseyi üyeleri Salih Müslim ve Aldar Halil, Taştekin'nin sorularını yanıtladı.
Ahmed'e göre mesele artık Esad'ı iktidarda tutmak ya da tecrit etmek değil ülkenin çöküşe gitmesiyle ilgili. Ve devlet yapısının ne kadar korunacağı Amerikan-Rus diyaloğuna bağlı. Ahmed "Uzlaşılan koşulların ne olacağını kestiremeyiz ama Suriye'nin artık merkezi bir devlet olmayacağı açık" diyor. Tanınma kampanyasıyla ilgili de şunu söylüyor:
"Amaç idari sistem olarak kuzey ve doğu Suriye'den Suriye'nin geneline adem-i merkeziyetçi bir devlet inşa etmenin gerekliliğine işaret etmekti."
Ahmed, Avrupa'daki temaslardan beklentileri de "Terörle mücadele üzerine kurulu ilişkilerin tabiatını yavaşça askeri alandan sivil ve entelektüel alanlara doğru değiştirmek" diye izah ediyor.
Salih Müslim ise "Tek bir asker kalsa bile Amerikan varlığı çözüm sürecinde bizim konumumuzu güçlendiriyor. Bunun dışında fazla bir beklentimiz yok" diyor. "Siyasi destek de bekliyoruz ama politikalarımızı Amerika üzerinden yapmıyoruz. Onlara bel bağlamıyoruz. Başından beri rejimle çözüm arıyoruz. Amerikalılar da bunu biliyor ve karşı çıkmıyor. Sonuçta çözümümüz rejimle olacak" diye ekliyor.
Müslim'e göre ABD'nin bölgede kalma gerekçesi Kürtlere endeksli değil ve Irak'tan muharip güçlerini çekse de Orta Doğu'yu bırakmayacak ve Irak-Şam İslam Devleti'ne (IŞİD) karşı savaşta destek sürecek. Bu durumdan yararlanmaya çalıştıklarını belirten Müslim, Amerikan-Rus diyalogunun olası etkilerini dışlamıyor:
"Biden ile Putin Suriye'de çözüm için kalın çizgilerle anlaşmışlar. Detaylarını bilmiyoruz. Muhakkak bir şeyler yapacaklar."
Müslim, Rusya kanalıyla neden çözüme gidemediklerini şöyle izah ediyor:
"Ruslar bizi koşulsuz rejimin kucağına atmaya çalışıyor. Bu çözüm değildir. Çünkü rejimin mantelitesi değişmedi. Ayrıca Kürtleri köşeye sıkıştırıp bazı haklar vererek meseleyi kapatacağını düşünüyorlar. Bu sadece Kürt meselesi değildir. Burada halklarla birlikte inşa edilmiş bir proje var. Demokrasi Suriye'ye gelirse Kürt sorunu da çözülür.
"Özerklik tecrübesi var, 7 kantondan bahsediyoruz. Rakka olsun Deyr el Zor olsun, bunlar da özerkliğin bir parçasıdır. Buralarda çoğunluk Araptır. Kürt meselesinden bahsederken buraları ne yapacaksınız? Kürtlerle Araplar arasında çelişki yaratıp savaş çıkarmak istiyorlar. Projemiz bütün Suriye'ye uygundur. Suriye 'Amerikalılara teması kesin' diyor. Kendi merhametine kalmamızı istiyorlar. Biz evin içerisindeyiz. 'Gelin birlikte nasıl yaşayacağımız konusunda anlaşalım. Sonra Amerika düşmanımız, Rusya dostumuz ise ona göre birlikte hareket edelim."
İLGİ VAR TANIMA YOK
ABD, Türkiye'nin itirazlarını geriletmek ve bölgeyle ilişkileri kolaylaştırmak için koşulları değiştirmeye çalıştı. Amerikalılar, PYD çizgisinin çatı kuruluşu TEV-DEM (Demokratik Toplum Hareketi) ile Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) arasında birliğin tesisi için ağırlık kullandı. ENKS'nin katılmasıyla özerk yönetimdeki PKK ilintisinin geriletileceği hesabı yapıldı. Fakat plan yürümedi. Hatta Paris'teki ziyarete ENKS'nin de katılması öngörülmüştü. Bu konu Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani'nin 30 Mart'taki Elysee ziyaretinde kararlaştırılmıştı. Fakat PYD birlik sağlanmadan Elysee nezdindeki kredisini ENKS ile paylaşmak istemedi.
ABD beri taraftan Batılı ortaklarını ilişkiler konusunda teşvik ediyor. Son zamanlarda dikkat çekici bir trafik oluştu.
20 Nisan'da İsveç Savunma Bakanı Peter Hultqvist video konferans yoluyla Mazlum Kobani ile görüşüp bölgeye desteğin süreceğini söyledi. Türkiye buna da sert tepki gösterdi. 25 Mayıs'ta Fransa'dan farklı kurumlardan 5 kişilik bir heyet, 5 Haziran'da Hollanda Dışişleri'nden bir heyet, 22 Haziran'da Katalonya'dan bir heyet, 14 Temmuz'da Finlandiya Dışişleri'nden bir heyet ve 16 Temmuz'da Belçika'dan bir heyet Kamışlı'daydı. 3 Haziran'da özerk yönetim temsilcileri, 13 Batılı ülkeden dışişleri yetkililerinin katıldığı bir zoom toplantısıyla sorunları tartıştı. Tüm bu temaslarda görüşülen konular arasında Yarubiye kapısının açılması, Türkiye'nin Haseke'nin suyunu kesmesi, Türkiye ve desteklediği silahlı grupların Afrin, Tel Ebyad ve Serekaniye'deki saldırıları ve ihlalleri vardı.
KİLİT DENKLEM
Bu temaslara rağmen Kürt meselesindeki çıkmazı garantileyen temel faktörler inatçılığını koruyor. Kürtler Amerikan varlığını Türkiye ve Suriye yönetimine karşı bir güvence; Şam yönetimi özerk yapıyı 'bölücü' ve Suriye'nin zenginliklerinin gasbeden bir proje; İran ve Rusya Amerikan varlığını başat sorun; İsrail, Amerikan varlığını Suriye içinde Hizbullah ve İrani unsurlara yönelik korsan saldırılar için bir güvence; Türkiye özerklik projesini "terör koridoru" olarak görüyor. Amerikan çekilmesini mümkün kılacak bir Kürt açılımını Şam'ın direnci ve Ankara'nın tehditkâr tutumu karşılıyor. Rusya da Kürtleri kazanmak ile Türkiye'yi kaybetmemek arasındaki sıkışmışlığı aşamıyor.
Bütün bunlar Kürtleri içine alacak bir çözüm planı için uyuşmaz koordinatları tanımlıyor. Bir süreden beri Kürtlerin temin edilmesi, İran nüfuzunun sınırlandırılması, İsrail'i Golan'dan rahatsız eden kanalların açılmaması ve Cenevre sürecinin ilerletilmesi konusunda Rus rolüne güvenme gerekliliğini hisseden bir Amerikan yaklaşımı kendini belli ediyor. Ama bu al-ver henüz test sürüşünün çok başında.