‘Bölgenin kaderini Türkiye’nin yaklaşımları belirleyecek’
Türkiye’nin Suriye’deki askeri rolünün giderek zayıflayacağını belirten Suriyeli muhalif siyasetçi Hüsam Eluş, İdlib’e dönük operasyonların ise kısıtlı bir biçimde süreceği inancında.
Suriye'nin İdlib kentine ilişkin gündeme gelen tartışmalara ilişkin konuşan Suriyeli muhalif siyasetçi ve Komünist Emek Partisi eski üyesi Hüsam Eluş, Astana üçlüsü arasında çelişkilerin olduğuna işaret ederek, Türkiye’nin bölgeye müdahale gerekçelerini giderek yitirdiğini, önümüzdeki dönem ise Kuzey Suriye’nin tamamından çıkarılmasının gündeme geleceğini söyledi. ANHA’ya konuşan Eluş, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyi ile doğusunda mücadeleyle elde edilen kazanımların tasfiyesi için çabaladığını da belirterek buna karşı ise ancak ulusal demokratik birlikle durulabileceğini, söyledi.
"SURİYE’NİN KADERİNİ SAVAŞ BELİRLEMEYECEK"
Putin ile Erdoğan zirvesinden sonra İdlib’de yaşanması olası gelişmeleri değerlendiren Eluş, Astana tarafları arasındaki ilişkilerin yaşananlardan nasıl etkileneceğine dair de konuştu. Putin ve Erdoğan zirvesinden sonra Suriye krizinin yeni bir boyuta evrildiğini ifade eden Eluş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Rusya, İran ve Türkiye bir kutubun temsilcisi olan garantör ülkeler olarak bir araya geldiler. Şunu diyebiliriz ki görünürde bir kutup olarak duran bu üçlünün arasında da durum oldukça çelişkili. İran söylediği kadarıyla terörü bitirmek ve bunun savaşını vermek istiyor. Bununla beraber rejim de kendi çizgisinde kalacak. Siyasi bir rejim olarak kendi çizgisini korumak isteyecektir haliyle. Bu sebeple terörü bitirmek rejimi korumak anlamına da gelmektedir. İran’ın sloganının ve stratejik hedefinin bu olduğunu belirtebiliriz.
Putin, Suriye’de yeni bir kutup oluşturarak, varlığını ispatlamak ve ABD’nin dünya tablosundaki etkisine karşı kendisinin ve müttefiklerinin de içinde yer aldığı yeni dünya kutupları oluşturmak istiyor. Bununla beraber teröre karşı savaşmak istediğini de deklere ediyor. Bana göre bu kutupta yer alan ülkeler Beşar Esad rejimi gibi bir rejim istemiyorlar.
Garantör ülkelerin üçüncüsü olan Türkiye, Suriye krizinin başından bu yana müdahalelerde bulundu ve bu hatta hep yeni yeni senaryolar üretti. Türkiye’nin bölgede kötü bir rolü var. Önce Müslüman Kardeşler’e destek verdi. Türkiye’nin amacı siyasi İslam’ı kurmaktı. Bu projesi başarısız oldu ve sonrasında askeri müdahaleye yönelerek Suriye’de bazı bölgeleri işgal etti. Son olarak kendi planlarını gerçekleştirmek için Afrin’i işgal etti. Türkiye’nin Suriye’de Kürt halkına karşı savaşmaktan başka amacı yok.
Suriye’de son üç ay içinde yaşanan gelişmeler Suriye’nin geleceğinde iz bırakacak. Benim gördüğüm kadarıyla radikal İslami örgütlere karşı Suriye bölgelerinde ve ülkenin güneyinde kazanılan zaferler yeni gelişmelere neden olacak. İlk olarak silah, savaş, talan ve katliamlar Suriye’nin geleceğini belirlemeyecek. Suriye’nin geleceğini belirleyecek olan siyasi, barışçıl ve demokratik görüşmelerdir. İkincisi, ENKS’nin rolü azalacak ya da diyebiliriz ki rolü kalmayacak. ENKS, SUK ve Riyad blokunun hiçbir rolü kalmamıştır. Şimdiki gibi siyasi kuyrukçu olarak da varlıklarını sürdürmeyecekler. Suriye’de çözüm için hiçbir siyasi etkileri kalmayacak. Burada yurtseverlerin ve demokratların rolü ortaya çıkıyor. Bu rolde askeri çözüm değil, siyasi, demokratik ve ademi merkeziyetçi çözüm esas olacaktır."
"TÜRKİYE YAŞADIĞI KRİZİ BÖLGE ÜLKELERİNE YAYIYOR"
Türkiye’nin Suriye’de teröre karşı mücadele eden ülke olarak görünmek için çabaladığı, Heyet Tahrir El Şam’ın Türkiye tarafından terör örgütü olarak ilan edilmesinin bu politikanın bir parçası olduğu yönündeki yorumları da değerlendiren Hüsam Eluş, Türkiye’nin bölgedeki şiddet olaylarının ve cihat yanlısı radikal grupların etkilerinin artmasında rolünün olduğunu savunarak Türkiye’nin IŞİD ve El Nusra’yı desteklediğini söyledi. Bu desteğin Suriye’deki krizi büyüttüğünü belirten Eluş, "Türkiye, yaşadığı iç krizi çevre ülkelere yaymak istiyor. Bu yüzden Suriye’ye müdahalelerde bulunuyor. Türkiye’deki ekonomik kriz ve Türk lirasının değer kaybının sebebi AKP ve Erdoğan’ın bu politikalarıdır" dedi.
"PUTİN TÜRKİYE’NİN ABD’YE YANAŞMASINI ÖNLEDİ"
Astana sürecine katılan üç ülkenin Suriye’nin durumuna yönelik etkilerini değerlendiren Eluş, Putin’in son hamlesinin Türkiye’yi ABD’nin etkisinden kurtararak yanında tutma amaçlı olduğunu belirterek "Rusya ve Türkiye arasındaki çelişki Tahran toplantısında ortaya çıktı. Askeri seçenek, sadece İdlib’de değil, Kuzey Suriye’nin tamamında Türkiye’nin varlığını bitirecek bir seçenekti. Zira Rusya, Suriye bayrağının tüm Suriye’de dalgalanmasını istiyor, rejimin kalmasını istiyor. Bu da Türkiye’nin çıkarlarına terstir" dedi.
İdlib’e dönük müdahalenin zamana yayılarak devam edeceğini belirten Eluş, şunları söyledi:
"Bana göre İdlib müdahalesi belirli aşamalarla olacak. Birincisi Lazkiye ve İdlib arası bağlantının koparılması ve Hama-Halep yolunun açılması. Eğer böyle olursa, tahmince Hama-Halep yolu 15-20 km’lik hat boyunca Suriye halkının güvenliği için açılacak. Ayrıca unutmamak gerekir ki Lazkiye yolu aktif bir yoldur."
Putin Erdoğan zirvesinden sonra yapılan anlaşma ile Türkiye’ye yeni bir görev verildiğini savunan Eluş, bu görevin de radikal cuhatçı grupları birbirleriyle çatıştırmak olduğunu söyledi. Eluş, Putin’in Türkiye’yi radikal grupları silahsızlandırmak için de görevlendirdiği kanısında. Türkiye’nin bölgedeki askeri rolünün de bu son gelişmelerle gerilediğini ifade eden Eluş, Suriyeli devrimci muhaliflerin de siyasi diyalog çabalarını artırması gerektiğinin altını çizdi.
"ÇALIŞIRSAK, SİYASİ ÇÖZÜM BU TOPRAKLARDA GELİŞİR"
Suriye’nin kuzeyi ile Rojava'da yaşama geçirilen Demokratik Özerk Yönetim modelinin Suriye’nin diğer bölgelerinde de uygulanabilecek gelişmiş bir model olduğunu belirten Eluş, İdlib’in geleceğine ilişkin ise şunları söyledi:
"Belli ki dönemsel anlaşmaların süresi sınırlı. Türkiye’nin yaklaşımları bölgenin kaderini belirleyecek. Son aylarda yaşananlar ağır silahların geri çekilmesi ve Heyet Tahrir El-Şam ya da diğer adıyla El-Nusra ve diğerlerinin çatıştırılması şeklinde oldu. Son aylarda ayrıca siyasi anlaşmaların başladığı bir atmosfer de oluştu. Şuna inanıyorum ki çalışırsak siyasi çözüm bu topraklarda gerçekleşecek. Sadece İdlib’de değil Suriye’nin doğusu ve kuzeyinde; Afrin, Bab, Cerablus ve Azez’de de gerçekleşecek. Hepimiz Suriyeliyiz. Hepimizin bir masa etrafında toplanıp tehditlerden uzak bir şekilde ülkemizin barış ve demokrasisi için geleceğini konuşmalıyız. Rejim askeri mücadeleyle elde ettiğimiz kazanımları tasfiye etmek istiyor. Ancak biz ulusal demokratik birlikle bu kazanımlarımızı siyasi ve kalıcı kazanımlara dönüştürebiliriz." (DIŞ HABERLER SERVİSİ)