Mevduatın ancak yüzde 6.9'u kur garantisi kapsamında
ARTI GERÇEK - Dünya gazetesi yazarı Alaattin Aktaş, bugünkü yazısında, "Dolar kuruna endeksli TL mevduat uygulaması biraz ölü mü doğdu? Mevcut durumda dolar kuruna endeksleme olanağından mevduatın ancak yüzde 6.9'u yararlanabilecek. Vatandaş mevduat vadesini 3 ayın ötesine uzatmadığı sürece dövize endeksleme söz konusu olmayacak. Sırf Merkez Bankası faizini düşük tutabilme uğruna nelere katlanıyoruz. Bankada hiç mevduatı olmayanlar, döviz artışından daha az faiz kazanan mevduat sahiplerinin eksiğini Hazine yoluyla kapatmış olacak. Diyelim bu uygulama çok yerinde ve doğru. İyi de dolar 18'i aşana, euro 20'ye ulaşana kadar niye bekledik?" dedi.
Aktaş, yazısında şu değerlendirmelere yer verdi:
"Söz konusu uygulamadan yalnızca gerçek kişiler yararlanabilecek. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın dün yaptığı açıklamaya göre bu uygulamadan yararlanabilmek için mevduat hesaplarının 3, 6, 9 ya da 12 ay vadeli açılması gerekiyor. Bu hesaplara uygulanacak en düşük faiz oranı da Merkez Bankası'nın politika faiz oranı olacak. O oran da mevcut durumda yüzde 14 düzeyinde.
Uygulamadan yararlanmada hesap vadesi çok önemli. 3 ayın altındaki vadelerde tutulan mevduat, bu uygulamadan yararlanamayacak.
MEVDUATTA VADE DAĞILIMI NASIL?
BDDK’nın ekim ayındaki durumu gösteren son verilerine göre gerçek kişilerin bankalardaki mevduatı 1.1 trilyon lira. Bu mevduatın 234.2 milyarı vadesiz tutuluyor. Mevduatın 154.2 milyarı bir aya kadar, 648.1 milyarı 1-3 ay arası, 44.5 milyarı 3-6 ay arası, 11.6 milyarı 6-12 ay arası, 20.5 milyarı da 12 aydan uzun vadeli.
Şu durumda 1.1 trilyon liralık mevduatın yalnızca 3 aydan uzun vadeli tutulan 76.5 milyarı bu olanaktan yararlandırılmış olacak. Bu tutarın toplam mevduata oranı da yalnızca yüzde 6.9. Yani mevcut durumda mevduatın yüzde 93.1’i kapsam dışında kalıyor.
VTANDAŞ VADEYİ UZATIR MI?
Bu uygulamayla nelerin amaçlandığı belli:
- Vatandaş tasarruf tercihini TL’den yana kullansın ve "Kur daha fazla artarsa TL’de durmakla zarar ederim" kaygısını yaşamasın.
- Döviz cinsinden tasarruf etmiş olanlar TL’ye geçsin.
Hala TL mevduatta olanların bu olanaktan yararlanmak için ciddi bir vade kaydırması yapması gerekiyor. Gerçek kişilerin mevduatının zaten beşte biri, yüzde 21’i vadesizde tutuluyor. Bu mevduatı değil üç aydan uzun vadeye, bir ay vadeliye bile kaydıramazsınız.
Bir aya kadar vadelinin payı yüzde 14, üç aya kadar vadelinin payı ise yüzde 58. Ancak, üç aya kadar vadeli dediğimizden üç aya yakın bir vade anlamı kesinlikle çıkmaz. Bu hesaplar genellikle 32 gün vadeli ve bir ay aşıldığı için de üç ay vadeli sınıfına giriyor.
O zaman da işte geriye yalnızca mevduatın yüzde 6.9’u kalıyor. Daha kısa vadeli mevduattan üç ayın üstündeki vadeye ne kadar kayma olur? Kestirmek zor ama herhalde bu olanaktan yararlanacak mevduatın payı toplamda yüzde 20’leri, 25’leri ancak bulur.
Peki döviz cinsinden tasarruf etmiş olanlar TL’ye geçer mi? Çok zor. Bu uygulamadan yararlanmak için kendinizi en az üç aylığına bağlayacak ve vade bitmeden para çekmek isterseniz tüm faiz hakkınızdan feragat etmiş olacaksınız. Dövizde ihtiyacınız kadarını her zaman satabilirsiniz. Dolayısıyla döviz hesaplarında bir çözülme zor.
Yastık altındaki altının da satılması ve TL mevduat olarak değerlendirilmesi isteniyor, umuluyor ama orada bir hareket beklemek büyük iyimserlik olur.
NİYE ŞİMDİ?
Yıllardır en büyük "düşmanımız" dış güçlerdi. Tabii ki yoktu öyle bir güç ama gururumuzu da okşamıyor değildi bu.
"Öyle güçlüyüz ki herkes bizimle uğraşma gereği duyuyor."
Ama gördük ki dış güçler meğer yokmuş!
Olsalardı yeni uygulama açıklanır açıklanmaz döviz böylesine düşer miydi? Dolayısıyla bu yeni uygulamanın en güzel yanı, yıllardır öcü gibi gösterilmeye çalışılan dış güçlerin aslında var olmadığını görmemiz oldu.
Geçelim dış güçler safsatasını... Bu uygulama açıklanır açıklanmaz madem döviz böylesine düşecekti, bunu sağlamak elimizdeydi, neden dolarda 18’leri, euroda 20’leri görene kadar bekledik?
Fiyatların bünyesine bu yüksek kur girdi. Dövize çok duyarlı olan akaryakıt gibi ürünlerin dışında kalan ürünlerin fiyatları kur düştü diye gerilemez. Bu ürünlerin çoğunda üretim zaten görece yüksek kurdan yapıldı ya da hammaddeler, ara mallar yüksek kurdan alındı. Dolayısıyla kur düştü ama o yüksek kurun maliyetlere olan etkisini henüz tam anlamıyla yaşamış da değiliz.
Sahi, madem bu adımı atacaktık, niye bu kadar bekledik? Yoksa önceki gün birden mi aklımıza geldi?"