Acarsoy Tekstil’de kadın işçiler beş aydır direniyor: Haklıyız ve pes etmeyeceğiz

Acarsoy Tekstil’de kadın işçiler beş aydır direniyor: Haklıyız ve pes etmeyeceğiz
Acarsoy Tekstil’de Öz İplik-İş Sendikası’na üye oldukları için işten atılan dört kadın işçinin eylemleri beşinci ayına girdi.

Bursa Demirtaş Organize Sanayi Bölgesinde bulunan Acarsoy Tekstil'de Öz İplik-İş Sendikası'na üye oldukları için işten atılan dört kadın işçinin fabrika önündeki direnişleri yaklaşık beş aydır devam ediyor.

Çalışanlarının yüzde 70’inin kadın olduğu fabrikanın işvereni, 10 Mart'ta sendikal mücadele yürüten bir kadın işçiyi "performans düşüklüğü" gerekçesiyle işten attı. İşten atıldığı gün, fabrika önünde direnişe başlayan Selinay Yılmaz ve Öz İplik-İş Sendikası'na üye kadınlar, 26 Mart'ta fabrika önünde bir basın açıklaması yaptı. Açıklamaya destek veren üç kadın işçi de aynı gün işveren tarafından işten atıldı. İşten atılan işçilerden Dilek Ümit Dündar, Öznur Mataracı, Selinay Yılmaz ve Emel Didir, 26 Mart'tan bu yana fabrika önündeki direnişlerini sürdürüyor.

Acarsoy Tekstil Fabrikası önünde yaklaşık beş aydır kesintisiz direniş sürdüren işçilerden Dilek Dündar ve dört kadının direnişine destek veren Feminist İsyan Kampanya Grubu’ndan Rojda Aksoy işçi kadınların direnişine anlattı.

     

Mezopotamya Ajansı’nın haberine göre fabrikada 2019 yılının Aralık ayında ham elyaf iplik eğirme operatörü olarak işe başlayan Dilek Dündar, iki yıl emek verdiği iş yerinden çıkışının izin günündeyken yaşandığını aktardı. Öz İplik İş Sendikası’na üye oldukları için işten çıkarıldıklarını vurgulayan Dündar, "iyi niyet kurallarına uymadıkları" "çalışma arkadaşlarına psikolojik baskı uyguladıkları ve tehdit ettikleri" iddiasıyla işten çıkarıldıklarını belirtti.

‘AĞIR ÇALIŞMA KOŞULLARI VE BASKILARA RAĞMEN İHTİYACIMIZ OLDUĞU İÇİN ÇALIŞTIK’

 Ağır koşullarda çalışma yürüttüklerini vurgulayan Dündar, "Ağır çalışma koşulları ve baskılara rağmen ihtiyacımız olduğu için çalıştık. Baktığımız makine sayıları fazlaydı. Özellikle performans ve randıman baskısının yanı sıra rahatsızlanan veya eşi, çocuğu hasta olan arkadaşlarımızın makinasına da biz bakmak zorunda kalıyorduk. Bu süre içerisinde iş yükümüz iki kat daha artıyordu. Öyle zamanlar oldu ki su içmeye bile vakit bulamıyorduk, dudaklarımız kuruyordu. Çalıştığımız yer çok sıcak bir ortam. Sıcaklık 45 ile 50 dereceyi buluyordu. Ağır çalışma koşullarından dolayı Skolyoz hastalığına yakalananlar oldu. Bu anlamda tedavi bile olamayan kadın arkadaşlarımız oldu. Birçok kişi mesleki hastalıklara yakalandı. Bütün bu zorlu koşullara karşı sendikalaştık ve işten atıldık" ifadelerini kullandı. 

‘MOBBİNG, TACİZ RUTİN HALE GELDİ’

Fabrikada, 450’ye yakın çalışan olduğunu aktaran Dündar, 170’nin kadınlardan oluştuğunu ifade ederek, fabrikada erkek egemenliğinin hakim olduğunu aktardı. Dündar: "Kadınların çoğunlukta olduğu bir iş yerinde her bölümde kadın lavabosu bulunmuyor. Bir bölümde lavabo arızalandığında, lavabolar yoğunluktan kullanılamaz hale geliyor. Lavabolarda bir sıkıntı olmasa bile lavaboya gitmemek sıkıntı oluyordu. Bazen biz lavabodayken kapılar çalınıp dışarı çıkmamız söyleniyordu. Bunu bizzat ben de yaşadım. İşten çıkarılmadan önce bir kadın arkadaşımı gönderip tuvaletten çıkmamı istediler. Benimle birlikte işten ayrılan arkadaşım lavabodayken bizzat erkek usta kapıyı anahtarla tıklayıp dışarı çıkmasını isteyerek tacizde bulundu. Yani mobbing, taciz rutin hale geldi."

‘GÖLGESİNDE DURDUĞUMUZ BİR CEVİZ AĞACI VARDI ONU BİLE KESTİLER’

Mart’tan bu yana fabrika önünde dört kadın olarak direnişlerine devam ettiklerini söyleyen Dündar, "Direnişimizin sürdüğü zaman zarfında işverenin birçok engellemeleri ile karşı karşıya kaldık. Direnişimizin sürdüğü fabrikanın karşısında boş bir arsa vardı. Kalabalık bir topluluk bizi ziyarete geldiği zaman araçlarını oraya park ediyorlardı. Fakat patronlar o bahçeyi demir saclarla kapattı. Bize sadece kaldırım kaldı. Gölgesinde durduğumuz bir ceviz ağacı vardı onu bile kestiler. Sonrasında çalışan arkadaşlarımızla göz teması kurmamızı engellemek için Acarsoy’daki duvarın etrafındaki tel örgülere yapay çimler eklendi. Ağaç kesildi, şemsiyeleri açtık. Direndiğimiz yer kapatıldı biz kaldırımların üzerinde devam ettik. Bu gibi engeller bizi durduramadı durduramaz da" şeklinde konuştu. Direnişleriyle tüm kadınların sesi olmaya çalıştıklarını ifade eden Dündar, sonuç alıncaya kadar direnişlerinden vazgeçmeyeceklerini belirtti. Dündar, "İşçiler birlik olursa patronların gücü bize yetmez. Haklı olan bir mücadelede insanların pes etmemesi gerektiğini düşünüyorum. Özellikle kadınların emeklerinin peşinden gitmesini istiyorum" dedi.

'HAKKIMIZI ALANA KADAR DİRENECEĞİZ'

 Dündar, direnişlerinin sivil toplum örgütleri ve kadın örgütleri gibi birçok kesim tarafından desteklendiğini de aktardı. İşe tekrar iade edilene kadar mücadelelerine defam edeceklerinin altını çizen Dündar, "İşimizin geri verilmesi, sendikal haklarımıza saygı gösterilmesi ve çalışma koşullarının iyileştirilmesini istiyoruz. Hakkımızı alana kadar mücadelemize devam edeceğiz çünkü haklıyız ve pes etmeyeceğiz" sözleriyle patronlara son mesajını verdi.  

‘BU MAĞAZALARDA KADINLARIN EMEĞİ VAR’

Yoksulluğa Karşı Feminist İsyan Kampanya Grubu’ndan Rojda Aksoy da sürecin başından beri dört kadın işçinin yanında yer aldıklarını söyledi. Direnişte olan kadınların sesini daha fazla duyurmak için büyük firmalara Türkçe, İngilizce dilde mailler atarak baskı oluşturmaya çalıştıklarını söylen Aksoy sözlerini şöyle sonlandırdı: "Bir yandan firmalara mail atarken, diğer yandan da dijital medyada çeşitli görseller hazırladık ve sosyal medya üzerinden paylaştık. Son olarak 8 Ağustos’ta Acarsoy Fabrikası’nın mağazalarına girerek tüm ürünlere ‘Bu üründe fabrikanın önünde direnen dört işçinin emeği var’ yazılı kartlar astık. Sadece dört işçinin değil, zor koşullarda çalışan kadınların emeğinin olduğunu biliyoruz. Tüketici olan kişilere de bu süreci göstermek, buna dair bir farkındalık oluşturmak istedik."

Öne Çıkanlar