DİSK'ten 'Artık yeter' mitingi: İşçi sınıfının kırmızı çizgisi 5 bin 200 TL
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'nun (DİSK) gün geçtikçe yakıcılaşan hayat pahalılığı gündemi, insanca geçinebilecek bir asgari ücret talebi ve hakları için İstanbul’un Kartal ilçesinde düzenlediği 'Artık Yeter' mitingine çok sayıda siyasi parti, sivil toplum örgütü temsilcileri ve sendika ile binlerce yurttaş katılıyor.
Miting alanına giriş yapılan Neyzen Tevfik Caddesi boyunca yüzlerce metrelik kuyruk oluşurken, mitinge gelen yurttaşlar, art arda gelen zamlara karşı tepkilerini dile getiriyor.
Mitinge katılan Meryem Munzur, "80 yaşındayım. Bu karanlık bitsin diye buraya geldim. İnşallah hepsi biter. Yeter artık" dedi.
‘ZAM, ZAM, ZAM… OYNATMAYA AZ KALDI’
Zamlar karşısında artık delireceğini söyleyen ve kafasına 'Zam zam zam, oynatmaya az kaldı' yazılı kask takarak mitinge gelen 61 yaşındaki emekli Durmuş Karataş Duvar'a konuşarak, şunları dile getirdi:
"Oturdum düşündüm birkaç gün. Biz halkın sorununu, zamları nasıl dile getirebiliriz diye. Bu kafama taktığım aklıma geldi. Gerçekten oynatmaya az kaldı. Böyle bir zam uçurumu, böyle bir zengin fakir uçurumu dünyanın hiçbir yerinde yok. Ben emekli olarak artık dışarı çıkamıyorum. Cama çıkıyorum, acaba oksijen vergisi, oksijen harcı alacaklar mı diye aklımdan geçiyor. Bu hale getirdiler bizi."
EMEKÇİLER, SİYASİ PARTİLER VE STK'LARDAN ORTAK YÜRÜYÜŞ
Saat 12.00'de Savarona Caddesi'nde toplanan DİSK üyesi işçiler, 13.00'te Kartal Meydanı'na doğru yürütüşe geçti. Kortej halinde yürüyen işçileri, siyasi parti ve kitle örgütleri takip etti. Yürürken "Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz", "Zafer direnen emekçinin olacak", "Ankara duy sesimizi, bu gelen işçinin ayak sesleri", "Genel grev, genel direniş", "Geliyor geliyor, genel grev geliyor" sloganları atıldı.
DİSK'in çağrısıyla gelen yurttaşlar saat 13.30'da mitingin alanına giriş yaptı. Miting alanında sık sık çalınan Kürtçe şarkılar eşliğinde de halaylar çekildi.
ÇERKEZOĞLU: EKONOMİK KURTULUŞ SAVAŞI DEDİKLERİ BİZE KARŞI SAVAŞ
Mitingde kürsüye çıkan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu şunları söyledi:
HER GÜN YOKSULLAŞIYORUZ: Ekonomik krizin ve pandeminin ağır yükünü biz taşıyoruz. Her sabah yeni zamlara uyanıyor, her gün yoksullaşıyoruz. Ülkeyi yöneten beylere göre her şey yolunda. Zamlara yeter diyoruz, TÜİK çıkıyor enflasyon yüzde 21 diyor. İşsizliğe yeter diyoruz işsizlik azaldı diyorlar. Geçinemiyoruz diyoruz, şahlanıyoruz diyorlar. Şimdi bu meydan yanıtlasın.
EKONOMİSİ ŞAHLANAN BİR TANE İŞÇİ VAR MI?: Enflasyonun yüzde 21 olduğuna inanan var mı? İşsizliğin azaldığını gören var mı? Emekliye müjde verip duruyorlar, düne göre daha iyi yaşayan emekli kardeşim var mı? Ekonomisi şahlanan bir tane işçi arkadaşım var mı? Hakikat bu meydanda. Biz sizin gibi para makinelerinde dolar saymıyoruz. Biz Türkiye işçi sınıfı Türk Lirası kazanıyoruz. Türk Lirası değer kaybettikçe her gün daha da yoksullaşıyoruz. Biz sizin ayrıcalıklı 3-5 müteahhit şirketiniz değiliz. Ülkeyi yönetenler Türk Lirasının değer kaybetmesi ile övünüp buna "kurtuluş savaşı" diyorlar. Lafı eğip bükmeden söyleyelim. Bunların Kurtuluş dedikleri koltuklarının kurtuluşu. Savaş dedikleri bize karşı savaş! Ucuz emeğe dayalı Çin modeli sevdasıyla çıktıkları bu yolda asgari ücret bugün Türkiye’de Çin’den bile düşük. Açık açık söylüyorlar. Türk Lirası değer kaybedince ücretler azalacak diyorlar, rekabet gücümüz artacak diyorlar, yabancı sermaye Türkiye’ye akacak diyorlar. Bu ülke, bu halk, bu ülkenin işçi sınıfı satılık değildir. Uluslararası pazarlarda kelepire satılığa çıkarılacak şahsa ait bir mal değildir. Yabancı sermaye için, petrol prensleri ve kralları için "kelepir emek kelepir memleket" diye tezgâh açanlara direneceğiz! Çin modeli midir, Bengladeş modeli midir nedir, kuracakları kölelik düzeninde işçilerin haklarını savunmasına yer yok, demokrasiye yer yok, adalete yer yok.
YOKSULLUK SINIRI 5 BİN 200 TL: Adalet yoksa demokrasi olur mu? Bu adaletsiz düzeni değiştirmek hepimizin boynunun borcudur. Türkiye’deki en büyük adaletsizlik de asgari ücrettir. Şimdi hafta içi asgari ücret görüşmeleri var. Buradan bir kere daha altını çize çize ifade ediyoruz. Bugün için işçi sınıfının kırmızı çizgisi 5 bin 200 TL’dir. TÜİK hesaplamaktan kaçınmış ya biz kaçınmadık. Dört kişilik bir hanede iki kişi çalışırsa, ancak 5 bin 200 lira ile yoksulluk sınırı aşılmaktadır. Asgari ücretin ve tüm ücretlerin asgari ücret tutarı kadar bölümünde vergi ve kesintiler kaldırılarak tüm ücretlere 1000 lira iyileştirme yapılmalıdır. Devlet sorumluluk almalı tüm çalışanlara 1000 lira ek destek sunmalıdır. En düşük emekli aylığı asgari ücret düzeyine çekilmelidir. Elektrik, su, doğalgaz faturalarındaki ve temel tüketim maddelerindeki vergiler sıfırlanmalıdır. Ama tüm bunlar acil önlemlerdir. Asıl olan şudur. İşçi sınıfının yaşadığı gelir kaybını telafi etmesinin en önemli yolu, sendika ve grev hakkıdır. Bu hakların kullanımı önündeki tüm yasal ve fiili engelleri kaldırılmalıdır. Onlar kaldırmazsa, işçi sınıfı direne direne o engelleri kaldırmayı bilecektir.
TÜRKİYE ŞAHISTAN SATILIK BİR ÜLKE DEĞİLDİR: Yoksulluğa ve emeğimizin ucuzlatılmasına teslim olmayacağız. Kara kışı işçi baharına çevireceğiz! Çünkü bu ülke, bu halk, bu ülkenin işçi sınıfı satılık değildir! Bir daha söylüyoruz. Türkiye işçi sınıfı uluslararası ucuz emek tezgahınızda satılacak bir mal değildir. Emeğiyle, doğasıyla, insanıyla Türkiye uluslararası pazarlarda şahıstan satılık bir ülke değildir. O tezgahları bozmak boynumuzun borcudur. 1 Ekim’den beri meydan meydan, iş yeri işyeri söylediğimizi burada hep beraber tekrarlayalım. Biz çalışıyoruz… Biz üretiyoruz… Türkiye büyüdüyse payımızı istiyoruz.