Hendek'teki 7 işçinin öldüğü patlamayla ilgili davada 'fıtrat' savunması: Bu işin doğası böyle

Hendek'teki 7 işçinin öldüğü patlamayla ilgili davada 'fıtrat' savunması: Bu işin doğası böyle
5’i tutuklu olan 7 sanık hakkında 2 yıl 8'er aydan 22 yıl 6’şar aya kadar hapis cezası isteniyor. Duruşmaya yarın devam edilecek.

ARTI GERÇEK- Sakarya’nın Hendek ilçesinde Büyük Coşkunlar Havai Fişek fabrikasında yaşanan patlamada 7 işçinin yaşamını yitirdiği, 128 kişinin yaralandığı olayla ilgili açılan davanın ikinci duruşması bugün görüldü. Sanıkların savunmaları tamamlanmak üzereyken yaşanan tartışma nedeniyle duruşma sonlandırıldı. Duruşmaya yarın kaldığı yerden devam edilecek. 

Büyük Coşkunlar Havai Fişek fabrikasında yaşanan patlamada 7 işçinin yaşamını yitirdiği, 128 kişinin yaralandığı olayla ilgili açılan davanın ikinci duruşmasına Sosyal Haklar Derneği avukatları da müdahil oldu. Duruşmanın ilk günü CHP Grup Başkan Vekili ve Sakarya Milletvekili Engin Özkoç ve bir çok STK takip edildi.

Sakarya 1’inci Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada 5’i tutuklu olan 7 sanık hakkında 2 yıl 8'er aydan 22 yıl 6’şar aya kadar hapis cezası isteniyor.

Hendek'teki fabrika patlamasında yakınını kaybeden Hatun Tepeçınar, duruşma öncesi yaptığı açıklamada, "Hâkimlerimiz bizi fazla süründürmeden cezalarını versinler" dedi.

"Allah kimseye böyle bir acı yaşatmasın. Biz burada adalet için toplandık. Gerçek adaleti istediğimiz için buradayız. Suçlular hak ettikleri cezayı almalı. Acılarımız her gün kat be kat artıyor. Suçlular gerçek cezalarını alana kadar buradayız. İşçilerin emekçilerin hiçe sayıldığı bir ülkede yaşıyoruz. Biz böyle bir ülke istemiyoruz. Hâkimlerimiz bizi fazla süründürmeden cezalarını versinler" dedi.

'TÜRKİYE İŞÇİ SINIFININ HAYATI HİÇE SAYILMASIN DİYE BURADAYIZ'

Davayı takip eden Avukat Can Atalay duruşma öncesinde, "Bu memlekette insanların hayatı hiçe sayılmasın diye buradayız. Ekmeklerini kazanmaya çalışırken insan hayatları önemsiz görülmesin diye buradayız. Türkiye işçi sınıfının hayatı önemsiz görülmesin diye. Bu ülke feraha çıkacaksa ancak emeği ile geçinen yurttaşların hakları hukukları sayılırsa mümkün olur diyerek buradayız" ifadelerini kullandı.

'BU FABRİKA DAHA ÖNCE 6 KEZ PATLADI'

Ailelere destek için Sakarya Adliyesine gelen DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, duruşma öncesi yaptığı basın açıklamasında, "Bu fabrika daha önce 6 kez patladı. Ancak farklı isimler altında üretime yine devam etmişti. Üretim zorlamasıyla, özellikle pandemi koşullarında daha fazla üretim yapılsın diye oradaki insanların canlarının hiçe sayıldığını gözlemlemiştik" diye konuştu.

Çerkezoğlu konuşmasının devamında, "Bugün de buradayız, ailelerimizle birlikteyiz. DİSK olarak, Soma’dan Hendek'e kadar iş cinayetlerine karşı adalet arayışımız devam edecek. Ülkemizde emekçilerin, işçi sınıfının insanca yaşayabildiği ve iş cinayetlerini durdurabildiğimiz, eşitliğin, adaletin olduğu bir hayatın kurulması için mücadelemiz devam edecek" dedi.

Saat 10.00'da başlaması planlanan duruşma bir saat gecikmeyle yapılıyor. Duruşmaya tutuklu sanıklar Yaşar Coşkun, Asiye Angın, Hasan Ali Velioğlu, E.Ö. ve A.B, tutuklu bulundukları cezaevinden SEGBİS sistemi ile bağlanırken tutuksuz sanıklar A.R.E.C. ve Ahmet Çelebi ile avukatlar da mahkeme salonunda hazır bulundu. 

'PATRONDAN SABOTAJ İDDİASI'

Fabrika sahibi tutuklu sanık Yaşar Coşkun, mahkemedeki savunmasında, fabrikada iş cinayeti yaşanmadığını, fabrikalarına sabotaj düzenlendiğini öne sürdü. 

Yaşar Coşkun, devamında şunları kaydetti:

"Biz yaklaşık 50 yıllık bir aile firmasıyız. Çalışanlarımızla aile gibiydik. Hakkımızda basında yalan yanlış haberler yapılıyor. Burası Avrupa standartlarında bir fabrikadır. Türkiye’de patlayıcı madde imal etmek kolay değil. Fabrikamız Bakanlık tüzüklerine tamamen uygundu. Hem 50 yıllık emeğimizi hem de çalışma arkadaşlarımızı kaybettik. Basında sanki sürekli bizde iş kazası oluyormuş gibi yalan haberler çıkıyor. Bizde son kaza 2011’de olmuştur. 2014’teki bize göre iş kazası değil, çünkü fabrikanın çalışmadığı Pazar günü gerçekleşti.

‘BEN İLK GÜNDEN BERİ BU OLAYIN SABOTAJ OLDUĞUNU SÖYLÜYORUM’

"Bana teröristmişim gibi muamele yapılıyor, iş cinayeti deniliyor. Halbuki ben saygın bir iş adamıyım. Türkiye’nin gelişmesi için elinden geleni yapmış bir firmanın ortağıyım. Bizim ne kadar düzenli olduğumuzu Türkiye’de herkes bilir. Ben ilk günden beri bu olayın sabotaj olduğunu söylüyorum. Bizim fabrikamızda kaza ilk defa olmadı, biz kazanın nasıl olabileceğini anlayabiliriz.

"Sayın İçişleri Bakanımız da bana sordu ‘bu olay nasıl oldu’ diye. Ona da anlattım sabotaj olduğunu düşünüyorum dedim.

"Türkiye’de havai fişek işinden anlayabilecek bilirkişi yoktur. Bu işten anlayan bizden başka çok kimse yoktur. Bu yüzden bilirkişi raporundaki hususlara da itiraz ediyorum. Bilirkişiler nasıl bu fabrika mevzuata uygun değil, diyor. Bizim fabrikamız sürekli denetlenirdi. Öyle olsa 16 sene nasıl çalışacaktı bu fabrika. Bizim fabrikamız aynı zamanda sefer görev emri olan bir fabrikadır. Savaş çıksa, devlet burada cephane üretir.

"Raporda kaçak yapı deniliyor. Doğru üç tane kaçak yapı var ama toplamı 30-40 m2’dir. Aşırı yoğunluk olmuştu, bu yoğunluğu azaltmak için bunu inşa etmiştik. Ruhsatını da alacaktık ama bu olay olunca alamadık.

‘RAPORLAR İŞ BİLMEYEN KİŞİLER TARAFINDAN YAZILDIĞI İÇİN HEP ABARTILI YAZILMIŞ’

"Bu raporlar dediğim gibi iş bilmeyen kişiler tarafından yazıldığı için hep abartılı yazılmış. Bu fabrika sürekli denetlenir, ruhsatı da üç senede bir yenilenir, Türkiye’de, dünyada bilinen bir fabrikadır burası. Sığınak yapmak için ruhsat aldık, zorunlu olmadığı için yapmadık. Yaptığımız iş nedeniyle, iş sağlığı ve güvenliği uzmanı A sınıfı olmak zorundadır. Türkiye’de A sınıfı uzman az olduğu için B sınıfı uzman çalıştırıyorduk.

‘BELGELER KAYBOLDULARSA DA BİZİM KUSURUMUZ YOK’

"Bizde her şey belgelidir. Ancak şöyle şeyler oldu; patlamadan sonra savcılıktan geldiler, Ankara’dan geldiler. O belgelere, her şeye el koydular. Kayboldularsa da bizim kusurumuz yok.

"Ben cezaevine girene kadar MÜSİAD başkanıydım. Böyle saçmalık mı olur? Cumhurbaşkanı beni neden aramış diyorlar. O olmasaydı, ben o fabrikayı söndürebilir miydim, bu iş dışarıdan göründüğü kadar basit bir iş değil.

"Tutuklanana değin MÜSİAD başkanlığını yapan, saygın bir iş adamıydım. Fabrikam kapandı. Mağdur edildim. Benim dışarıda olmam lazım. İşlerimi toparlayabilmem için, diğer işçilerin işsiz kalmaması için. 50 seneyi aşkın süregelen bir firmanın 4. Kuşak ortağıyım. Türkiye’yi bu firma sayesinde biz tanıttık.

"Normalden fazla üretim olduğuna ve malzeme biriktiğine ilişkin iddialar gerçeği yansıtmamaktadır. Patlama bu malzemelerin bulunduğu yerde olmamıştır, misket bölümde olmuştur. Patlamanın biriktiği söylenen malzemelerle ilgisi yoktur.

"Ben çoğu denetimde fabrikada olmam. Genelde bu işlerle ilgilenen biri var, o ilgilenir. Bizim fabrikayı denetlemeye gelenlere şuraya bak buraya bak deme şansımız yok. Denetleme için gelirlerken bize haber verilmiyordu ancak sadece Çalışma Bakanlığı’ndan çok fazla evrak işi olduğu için önceden haber veriyorlardı.

"Bizim yanlış bir iş yapma şansımız yok. Çünkü biz dünyaca tanınan ve Türkiye’yi temsil eden bir firmayız. Bu nedenle yaptığımız işte dikkatli olmamız gerekir. Ben MÜSİAD başkanı olduktan sonra kurul toplantılarına katılamamaya başladım. İş güvenliği ile ilgili kayıtları ben görmedim, bilmiyorum."

Fabrikanın diğer sahibi Ali Rıza Coşkun’un savunması şu şekilde oldu:

"Herkese başsağlığı diliyorum. Savcılığa verdiğim ifadeyi tekrar ediyorum. Zaten oğlum ilgileniyor. Dolayısıyla söyleyeceğim çok bir şey yok. Fabrikaya çok gitmem. İşleyişi çok takip etmiyordum. 2014’te akrabam Ahmet’i Çinli ustabaşının yanına verdim işi öğrensin diye. O da altı senedir onun yanında çalışıyordu. Biz keşke barut üretebilseydik. Daha önce oğlum Çin’e gitti araştırdı ama bizim fabrikamız yeterli değildi. Barut üretsek havai fişekle uğraşır mıyım?"

‘BU İŞİN DOĞASI BÖYLE’

Ali Rıza Coşkun’un avukatı Mehmet Mangıroğlu ise patlamaya ilişkin ‘bu işin fıtratında var’ savunması yaptı. Mangıroğlu, "Herkese başsağlığı diliyorum. 30 yıldır bu firmanın hukuk müşaviriyim. Ne yazık ki bu işin doğası böyle" dedi.

KAN PARASI TEKLİF ETMİŞLER

Müvekkilini savunmaya devam eden Mangıroğlu, "Geçtiğimiz otuz yılda da böyle olaylar oldu. Biz 2014’te de hayatını kaybeden işçinin ailesine uzlaşmak için 250.000 TL teklif etmiştik. Ancak ailenin aklını çelenler kabul ettirmedi. Bu nedenle hukuk ve ceza davaları açıldı" ifadelerini kullandı.

Baba ve oğul Coşkun’un savunmasının bitmesinin ardından sanık Hasan Ali Velioğlu’nun savunmasının alınmadan önce mağdur ailelerin Avukatı Evren İşler Coşkun’ların duruşma salonundan çıkarılmasını talep etti.

Av. Can Atalay, "Sayın başkan burada sanık müdafinin beyanını alacak bir durum yok. Bir çıkar ortaklığı olabilir. Duruşma salonunda sanıklardan birisi kendisinden sonrakileri uyardı. Sanık müdafileri diğer sanıkların beyanını etkileyecek belge sundular. CMK 200 çok açık. Müdafi sanığın iç dünyasını bilemez. Sanık müdafinden beyan alınamaz" dedi.

Mahkeme heyeti, sanık Ali Rıza Coşkun ve Yaşar Coşkun’un salondan dışarı çıkarılması talebini somut bir delil olmaması gerekçesiyle reddetti.

Sanık Hasan Ali Velioğlu savunmasında, "33 senedir burada çalışıyorum. Ali Rıza bana oda verdi pazarlama işine bak dedi. Pazarlama, alım satım işlerine bakıyordum. Çin mahallesi bölümünde benim işim yoktu. Orayla Ahmet Çelebi ilgileniyordu. Barut üretimi hiç yapılmadı. Benim üretim ile ilgili bilgim yoktur. Zaten Ali Rıza bana senin müdürlüğün şakadan dedi. Benim müdürlüğüm yok, çalışanım ben" dedi

Sanık Asiye Angın ise, "Fabrikada çalışmaya 2013 yılında başladım. 2014 yılında fabrikada meydana gelen kazadan sonra beni mesul müdür olarak atadılar. Ancak bu, kağıt üzerinde bir görevlendirmedir. Ben eskiden ne yapıyorduysam işime aynen devam ettim" şeklinde konuştu.

‘BÖLÜMÜ BENİM DENETLEMEM YASAKLANDI’

Angın, savunmasının devamında fabrikada barut üretimi yapıldığını doğrulayan tek sanık oldu. Angın, görevini yaptığı bir bölümde denetim yapılmasının nasıl yasaklandığını, "Fabrikada Hasan Ali Velioğlu’ndan haberiz kuş uçmazdı. Her şey ona haber verilir, onun talimatıyla iş yapılırdı. Barut üretimi yapıldığını, denemeleri gördüm. Ne kadarlık bir üretim yapıldığını bilmiyorum. Üretilen barut, yeşil depoya konuyordu. Çalışmaya ilk başladığım tarihlerde, mevzuata aykırı ve aşırı üretim yapan işçileri uyardım. Bunun üzerine işçiler beni Hasan Ali Velioğlu’na şikayet ettiler. O günden sonra bahsi geçen bölümü benim denetlemem yasaklandı" şeklinde anlattı. 

Angın, "Müfettişler geldiğinde Çin Mahallesi’ne girilmiyordu. Çünkü Çin Mahallesi bilinmiyordu, bilinmesi istenmiyordu" dedi.

Müşteki avukatları, sanık avukatlarından Abdürrahim Burak'ın ikame edilmemiş delil üzerinden sorguda soru sorulmasına itiraz etti. Salonda yaşanan tartışmaların ardından duruşmaya ara verildi.

SANIK BOZKURT: UYARILAR DİKKATE ALINMADI

İş Güvenliği Uzmanı Aslı Bozkurt, patlamanın nedeninin üretim sırasında işçilerin yanında fazla malzeme bulunması olduğunu, uyarılarının dikkate alınmaması nedeniyle istifa ettiğini söyledi. İşçilere ürün yetiştirilmesi konusunda uyarılar yapıldığını belirten Bozkurt, "İş sağlığına değil güvenliğe önem veriliyordu" dedi. Bozkurt, şöyle konuştu:

"Fazla ürünlerle çalışma hususunda defaatle uyarılarımı yaptım. Ancak Ali Rıza Bey, "İSG uzmanları bilmez, yasal sınır olan 1 kg ile iş yürümez. Şimdiye kadar bu şekilde iş yürüttük" demiştir. Bu doğrultuda, İSG defterine durumu yazdım. Uyarılar yapıldıktan sonra makul süre içerisinde gerine getirilmezse İSG defterine yazılır. Bununla birlikte, İSG uzmanı Bakanlığa bildirim yükümlülüğünü yerine getirmiş sayılmaktadır. Bu nedenle sorumluluğum bulunmamaktadır. Uyarılarımın dikkate alınmaması nedeniyle istifa ettim. Gerekçemi istifa dilekçeme açıkça yazmadım. Ali Rıza Bey, yıllık iznim ve ihbar süresi nedeniyle 30.06.2020 tarihinde işyerindeki sorumluluğum sona ermiştir. Patlama bu tarihten sonra gerçekleşmiştir. Patlamanın temel nedeni üretim sırasında işçilerin yanlarında fazla malzeme bulundurmasıdır. Kişisel koruyucuların eksik olduğunu ve tam kullanım sağlanmadığına ilişkin uyarımı Hasan Ali Velioğlu’na yaptım. Sürekli ürün yetiştirmesi için tüm işçilere baskı yapıyorlardı. Her işçinin ne kadar ürettiğini tespit edebiliyorlardı ve işçiler bu baskıyı bir şekilde bertaraf ederek üretime devam ediyorlardı. Bu baskı genelde Hasan Ali Bey tarafından gerçekleşiyordu."

Sanıkların savunmaları tamamlanmak üzereyken yaşanan tartışma nedeniyle duruşma sonlandırıldı. Duruşmaya yarın devam edilecek. 

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar