Kanlı 1 Mayıs'ın tanığı: O anları hiç unutamıyorum
Türkiye’de işçiler ilk olarak 1906 yılında alanlarda 1 Mayıs Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü’nü kutladı. Bu tarihten beri çoğu zaman yasaklı olsa da işçi sınıfı her zaman bugünde alanlarda olarak gününe sahip çıktı. Müdahale ve yasakların gölgesi altında olan 1 Mayıs binlerce işçinin katılımı ile 50 yıl sonra Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) öncülüğünde 1976’da Taksim’de mitingle kutlandı. Bir sonraki yıl 1 Mayıs kutlamalarına hummalı bir çalışma yapan DİSK öncülüğünde, 1 Mayıs 1977’de çeşitli illerden İstanbul’a gelen yaklaşık 500 bin kişi Taksim Meydanı'nda yapılacak olan mitinge katıldı. Saat 19.00 sularında dönemin DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler’in konuşmasını yaptığı esnada kitlenin içinden iki el silah sesi duyuldu. İlk silah seslerinden sonra Sular İdaresi binasının üstünden ve Intercontinental Oteli'nden de ateş açılmaya başlandı.
34 KİŞİ YAŞAMINI YİTİRDİ
Silah sesleriyle paniğe kapılan işçiler, sağa sola kaçışmaya çalışırken polis alana girerek ses bombaları ve panzerlerle kalabalığa müdahale etmeye başladı. Alandan bir an önce çıkmak isteyen kitle Kazancı Yokuşu'na doğru yöneldi. Burada önlerine çıkan bir kamyonun yolu tıkaması sonucunda gerçekleşen yığılma nedeniyle birçok kişi ezilerek yaşamını yitirdi. Saldırı sonucu 34 kişi yaşamını yitirirken, yüzlerce kişi ise yaralandı. Bu 1 Mayıs tarihe "Kanlı 1 Mayıs" olarak geçti.
'FAİLİ MEÇHUL' KALDI
Olaylardan sonra 470 kişi gözaltına alınırken, gözaltına alınanların hepsinin "olayla bağlantısı kurulmadığı" için serbest bırakıldı. Emniyet veya devlet yetkililerinin yargılanmadığı dava zaman aşımına uğrayarak düştü. Bugüne kadar katliamın failleri bulunmadı, olay aydınlatılmadığı için Kanlı 1 Mayıs’ta hayatını kaybedenler "faili meçhul" olarak tarihe geçti. Her sene 1 Mayıs yaklaşırken Kazancı Yokuşu başında yapılan anma ile burada hayatını kaybedenler anılıyor. Kanlı 1 Mayıs’ın tanıklarından Yunus Uysal (76) ile 1 Mayıs’a gelinen süreci, 1 Mayıs gününü ve sonrasını konuştuk.
Uysal, 12 Mart ile birlikte Türkiye siyasi arenasında büyük baskıların olduğunu söyleyerek, sendika ve siyasi partilerin kapatıldığını anımsattı. Çalışmak için girdiği fabrikada işverenin kurdurduğu sendikanın olduğunu belirten Uysal, "Görev bilerek işçilerle birlikte örgütlenmeye başladık. Maden-İş Sendikası’na üye olduk. Ve çoğaldık. Disiplini bozmayarak çalışmalarımıza devam ettik. Verdiğimiz direnişle birlikte fabrikamıza sendika girdi" dedi.
'İKTİDARI SALLIYORDU'
Aynı dönemlerin sendikal barajın getirildiği günler olduğunu anımsatan Uysal, " ‘Barajı aşamayan sendikalar toplu sözleşme yapamaz’ diye karar aldılar. DİSK’e bağlı sendikalar buna karşı çıktı. İşçilerde özel sektöre bağlı çoğu fabrikalarda sendikalı olmasa bile bizim düşüncemizdeki insanlardı. Birlik beraberlik içerisindeydik. Sendikalizmin iktidarı salladığını hissediyorduk. Maden-İş Sendikası kendi kolunda birinciydi. DİSK’te 870 bin üyesi vardı o dönem" diye belirtti.
'O ANI UNUTAMIYORUM'
Uysal, 1977’nin 1 Mayıs öncesinde DİSK’e çağrıldığını ve "Bizlere yardımcı olacaksınız. Görev alacaksınız" denildiğini aktararak, "Beni kürsü güvenlik bölümüne seçtiler. O gün geç saate kadar yatamadım. Sabah 5’te kalktım. Sendikalar alana giriyordu. Hava çok güzeldi. Sevinçten patlıyoruz. Alan doldu taşmaya başladı. Ama hala alana gelenler vardı. Pek çok sendika alanlara girmemişti. Bir bayram havası vardı. Kemal bey konuşmaya çıkmadan büyük sloganlar atılıyordu. Sular idaresinin üzerinden o an bir ses geldi. Silah sesi geldi. Ne oluyor diye baktık, kitle de dalgalanmaya başladı. Sonra yeniden silah sesleri geldi. Bir arabadan ateş ederek gittiler. Sonrasında bir panzer ile resmen insanların üzerinden geçtiler. Gözlerimle gördüm. O anı hiç unutamıyorum. Bağrışmalar vardı, pankartlar devriliyordu. Sahneyi yeniden yaşıyorum resmen, halen duygulanıyorum" ifadelerini kullandı.
1 MAYIS’LAR YASAKLANDI
Kanlı 1 Mayıs sonrasında uzun bir süre Taksim’in hatta tamamen 1 Mayıs’ların yasaklandığını söyleyen Uysal, "78’de Ecevit iktidarı ile birlikte sendikalar 1 Mayıs’ı sürekli istediler. Sıkıyönetim bitene kadar hiçbir ses çıkmadı. Sendikalar ve partiler kapalıydı. 86’dan sonra işçiler yavaştan örgütlenmeye başladı, DİSK yeniden açıldı. 77’den sonra ilk kez 86 1 Mayıs’ına katıldım. O günlerde çok şey yaşadığımız için ağlamakta sevinçte bizim için basit bir şey oluyordu" diye belirtti.
'1 MAYIS ALANI TAKSİM’DİR'
"Taksim’in 1 Mayıs alanı olduğunu söylüyorduk" diyen Uysal, "Taksim Meydanı bizim için 1 Mayıs alanıydı. Burada canlarımızı kaybettiğimizi, onlar adına bir anıt yapılmasını önerdik. İlgili kurum yaptığımız başvurulara rağmen bunu gerçekleştirmedi" dedi.
'AYNI HEYECANI YAŞAYAMADIM'
Uysal, 1977 1 Mayıs’ında yaşanan coşkunun sonraki 1 Mayıs’larda yakalanamadığının altını çizerek, "Kaçırmadan 1 Mayıs’lara gidiyorum. O heyecanı hiç yaşayamadım. Türkiye’de işçi sınıfı gerçek partisine hala ulaşamadı, bu beni üzüyor. Tekrardan aynı coşkunun yaşanabilmesi için Türkiye’deki siyasi hareketlerin bölünmüşlüğünün bitmesi gerekir. İşçi sınıfının sendikalarının iktidarı grevlerle, direnişlerle, 1 Mayıs’larla işçi sınıfının mücadelesiyle yenerse ancak sermaye sınıfına dur diyebilir. Ancak o zaman 1 Mayıs’lar özgürce kutlanabilir. Şimdi 1 Mayıs’lara gidiyoruz, 22 tane barikattan geçiyorsun. Sanki ben oraya zarar vereceğim. Ben oraya coşku ile bağırmaya taleplerimi dillendirmeye geliyorum. Girerken aradığın için moralim bozuluyor. Biz kendi güvenliğimizi işçi sınıfının örgütlü mücadelesi olarak alırız" diye belirtti.
"Bu seneki 1 Mayıs bizim gücümüzden kaynaklanan bir şey olmadığı için devlet çarkı Maltepe’yi gösterdi. Orada yapıyoruz" diyen Uysal, "Zaten bir tarafımız kırık, 1 Mayıs alanı Taksim’e gidemediğimiz için. Birliktelik olmadığı için aynı heyecanı yaşayamıyorum. Ama zaten gitmeme şansımız yok. Ben 76 yaşındayım oraya gitmesem olmaz. Bu yaşam, ekmek su gibi bize gerekli" şeklinde konuştu. (MA / Kadir Güney)