Migros İcra Kurulu Başkanı Tort: Gülabi abi sembol oldu, işe dönmesini isteriz
İstanbul Esenyurt’taki Migros deposunda çalışırken yüzde 8’lik "sefalet zammı"nı kabul etmeyince işten çıkarılan Depo, Liman, Tersane ve Deniz İşçileri Sendikası (DGD-SEN) üyesi işçiler, Migros’un sahibi Tuncay Özilhan’ın Beykoz’daki evinin önünde protestolarını sürdürdüğü esnada polisin müdahalesiyle, ters kelepçe takılarak gözaltına alınmıştı.
Migros depo işçisi Gülabi Aksu'nun polis aracındaki kelepçeli hali ise sosyal medyanın gündemine oturmuştu. Migros'ta işçilerle patron arasında yaşanan sorunun çözüme kavuştuğunu dün hem sanatçı Haluk Levent hem sendika tarafından duyuruldu.
Habertürk'te Ebru Baki ve Yavuz Barlas'ın programına konuk olan Migros İcra Kurulu Başkanı Ömer Özgür Tort, konuya ilişkin açıklamalarda bulundu. Tort, "Esenyurt dağıtım merkezimizde yoğun bir diyalog sonucu sorunun çözülmüş olması hepimizi memnun eden bir sonuçtur. İşçilerimiz, çalışanlarımız memnun. Dönmelerini bekliyoruz" dedi.
Tort'un açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
'TATLIYA BAĞLANDI'
Bizi üzen, bu kadar çalışan odaklı bir şirketin çalışan gündemiyle tartışmaların göbeğinde olması. Ama bizi tekrar mutlu eden de bunun tatlıya bağlanmış olması. Bizim çiftçilerimiz var, kooperatiflerimiz var, üreticilerimiz var. Birçok paydaşımız var, koskocaman bir aile burası. 55 bin kişi barındırıyor. Tabii ki Esenyurt depo da bunlardan birisi. Bu dağıtım merkezimiz 530 kişiyi çalıştıran bir merkez. Bunun şekline benzer yapıda 26 tane dağıtım merkezimiz var ülke çapında. Esenyurt bölgesi bizim Batı Marmara diye nitelendirdiğimiz, Trakya'dan İstanbul'a kadar hizmet eden bir dağıtım noktası. Tabii bu kurgunun içerisinde bu lojistik merkezinin, özellikle içinden geçtiğimiz ekonomik koşullar, gıda tedarikinin kritikliği göz önüne alındığı zaman çok daha hassas.
'YÜZDE 54'LÜK BİR GELİR ARTIŞI YAPILMIŞTI'
Sürecin başlangıcında doğal olarak çalışan arkadaşlarımız farklı talepleri olabiliyor. Tabii oradaki iş ortağımız da bunun paralelinde yaklaşık yüzde 54'lük bir gelir artışını aslında bu arkadaşlarımıza yapmıştı. Yüzde 8 değil. Bu ne yazık ki çok yanlış bir bilgilendirme haline geldi. Açıkçası bilmiyoruz yüzde 8'in nereden çıktığını. Ama genel kurgu itibariyle baktığımız zaman, prim sisteminin de parçası halinde toplam gelir artışı bu tartışmaların öncesinde yüzde 54 olarak yapılmıştı. Bu rakamın düşük olduğuna itiraz edildi. Önemli olan şu, çalışan hakları hepimizin çok saygı duyduğu bir konudur. Migros 50 senedir sendikalı çalışan bir şirket. Türkiye'de çok nadirdir. İşçi haklarıyla eleştiriliyor olmak bizim için şu ortamda aklımıza gelecek en son yorum şekli.
'DAĞITIM MERKEZİNİN ÇALIŞMASI ESAS'
Çalışanların istekleriyle ilgili süreçten bağımsız, bu dağıtım merkezinin çalışması esas. Olayın başlangıç noktasında iş ortağımız bize 3 Şubat tarihinde iş durduruldu bilgisini verdi. İş durdurulması tabii ki bir eylem şeklidir ama iş durdurulması bir takım karşılıklı diyaloglarla süratle ortadan kaldırılmalı. Eylemin her türlüsüne saygımız var. Ama bu kadar stratejik bir yerin çalışamaz hale getirilmesi bizim yönetebileceğimiz bir konu değil. Çünkü işin doğasında hem mağazalarımıza hizmet etmek var hem de binlerce ürünün ziyan olması noktasına kadar giden bir durum var. O malların dağıtılamamış olması son derece sıkıntılı bir tablo.
'DEPO 6 GÜN ÇALIŞMADI'
Birkaç defa arkadaşlarımızla iş ortağımız yapmış olduğu görüşmeler var, sözlü uyarılar var. Bir an önce işinize dönün. Tartışmak, hak aramak başka bir şey, işi durdurmak başka bir şey. Bunun ötesinde yazılı ihbarlar var. Tam 6 gün çalışmadı depo. Ne yazık ki en son noktadır iş akdini feshetmek. İş ortağımızın, bizlerin de bilgisinde tabii ki, "Artık bu depoyu çalıştıramıyorum" noktasına geldiği bir yapı. Çalışmamanın ötesinde bir başka arkadaşın çalışmasını engellemek de var. Böyle olduğu zaman ne yazık ki yapılacak son noktaya gelindi. Eğer iş durdurursan yapacak çok fazla bir şey yok. O deponun önce çalışmasını sağlamak lazım. Depo çalıştığı sürece zaten o diyaloglar sürekli açık tutuldu. İşten çıkış noktasının ertesi günü tüm çalışanları işine tekrar davet ettik. İşten çıkarılan 180 kişiden 70'i geri döndü.
'ÖZGÜRLÜK ALANI BAŞKASININ SOSYALLİK ALANINDA BİTER'
Tabii ki empati yaptık. Hangimiz ister ki böyle bir görüntü. İnsanların, çalışanların en demokratik hakkıdır tepki vermek. Ama iki şey birbirine karışıyor. Birincisi, burada konuştuğumuz yapı bir demokratik hak evet ama sizin hakkınız başkasının çalışmasını engelleyecek bir hak olmaz. İkincisi, hepimizin özgürlük alanları var. Çalışan olarak da işveren olarak da. Özgürlük alanı başkasının sosyallik alanında biter.
'ÇALIŞANLARIN İSTEDİĞİ YÜZDE 80'LERE VARAN BİR ARTIŞ'
İş ortağımızdan bize gelen bilgileri de değerlendirdiğimizde toplam tablo yüzde 80'lik bir artışa tekabül ediyor. Çalışanların istediğinin yüzde 80'lere geldiği bir yapı. Bugün ortaya çıkan ücretlerin daha da öteye götürülmesini herkes ister. Ama bir ekonomik rasyonalitenizin olması lazım. Bugün enflasyonla mücadele ediyoruz, mal tedarikinin aksamamasıyla mücadele ediyoruz. 55 bin kişilik bir aileden bahsediyoruz, mağazası, deposu, üretim merkezi, ofisi, hepsi bu yapının bir paydaşı. Hepsinin hakkını gözetecek dengeyi kurmak da bizim görevimiz.
'GÜLABİ ABİ SEMBOL OLDU, İŞE DÖNMESİNİ İSTERİZ'
Prim sistemini daha sadeleştiren bir sisteme getirerek çözüme ulaştık. Gelir artışı sağlamanın kriterleri daha basit hale geldi. Zaten basit olan bir sistem daha da basitleşti diyelim. İş akdi feshedilenlerin hepsini kapsayan bir çözüm oldu. Çalışanların hepsinin dönmesini isteriz. Gülabi abinin de dönmesini isteriz tabii, sonuçta sembol oldu. Hepsi bizim personelimiz. İş akdi feshini ertesi günü bu çağrı zaten yapılmıştı."