Koray Düzgören
Erdoğan'ın A,B,C planı savaş mı?
Son günlerde Erdoğan, özellikle yabancı medya ile konuşurken bir lafı sık sık tekrarlıyor.
"Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanıp milletvekili seçiminde çoğunluğu kaybederseniz ne yaparsınız?" sorusuna, "Elbette bizim de A, B, C planlarımız var" diye cevap veriyor.
Bu planların ne olduğunu tabii anlatmıyor.
Ama medyada bu konuda bol bol spekülasyonlar, tahminler yapılıyor. Genel kanı, Erdoğan'ın bu sözleri seçmeni korkutmak amacıyla söylediği noktasında birleşiyor.
Londra'da Bloomberg TV'de katıldığı programda, "7 Haziran'da sistemi tıkamak isteyenlere karşı 1 Kasım seçimlerine gidildiğini" hatırlatmıştı.
Bu sözleri her ne kadar, "Anayasa değişikliğiyle getirilen fesih yetkisini kullanıp yeniden seçime gidilebileceği" mesajı olarak görülse de yeterince tatmin edici bulunmadı. Çünkü Anayasa'da yapılan son değişikliklere göre böyle bir durumda kendisi de 5 yıllık cumhurbaşkanlığı süresinden feragat edip seçime girmek zorunda kalacak.
Seçim tarihi hızla yaklaştıkça AKP'nin sonuçlara ilişkin tedirginliği ve telaşı da büyüyor. Tabii işin içinde iyimser beklentiler de var ama genel yaklaşım, AKP'nin Milletvekili seçiminde çoğunluğu kazanmasının giderek zora girdiğini gösteriyor. Kamuoyu yoklamaları da bu gidişatı doğrular nitelikte.
Ortaya çıkan iyimser belirtiler ve kamuoyu yoklamalarının ötesinde ilan edilen aday listeleri de bu genel havayı destekleyen ipuçları veriyor.
Bu beklentilere ve varsayımlara rağmen yine de büyük bir bilinmezlik söz konusu.
Birçok soru işareti havada uçuşuyor.
Bu belirsizliğin nedenini, Erdoğan'ın seçim sonuçlarını gönül rızasıyla kabul edip etmeyeceği konusundaki kuşkular oluşturuyor.
Erdoğan seçim sonuçlarını kabulleneceğini Londra'da medyaya açıklamış olmasına rağmen kamuoyu bu A,B,C planları konusunda huzursuz.
Birçok kişi, -bunların arasında ben de varım- bu A,B,C planları açıklamalarının seçmeni tehdit için söylenmiş laflar olduğuna inanıyor.
Nitekim Erdoğan da Londra'da yaptığı A,B,C planları açıklamasının hemen sonrasında, "Dereyi görmeden paçayı sıvamak olmaz" demişti. "Seçim sonuçlarını görelim bakalım" diye de eklemişti.
Yani, "Hele bir seçim akşamı sandık sonuçlarına bir bakalım. Gidişat istediğimiz gibi olmazsa ona göre bazı adımlar atarız" demek oluyor bu sözler.
Bu konu gündeme geldiği zaman merak ettim. Geçmişte böyle durumlar söz konusu olduğu zaman Erdoğan ne demiş, nasıl davranmış bir baktım arşivlere.
Erdoğan'ın hemen her konuda aynı lafları söylediğini gördüm.
Her konuda bir A,B,C planı olduğunu belirtmiş.
Peki sonrasında böyle A,B,C gibi bazı planları ortaya çıkarmış mı? İşte o konuda pek somut bir şey bulamadım.
Demek ki, 'Dereyi görmeden paçayı sıvamadığı'na ilişkin yaklaşım daha geçerli.
Erdoğan için yakınları, onu iyi tanıyanlar başka bir özelliğini daha dile getiriyorlar.
"Kesin olarak kazanacağını bilmeden herhangi bir seçime girmez" diyorlar.
Ve şimdiye kadar girip de kazandığı seçimleri ve referandumları sıralıyorlar.
16 Nisan referandumunu da bu listeye dahil ediyorlar kuşkusuz.
Yani kaybettiği halde kazandığını ilan ettiği bir seçim sayılabilir. Demek ki önceden, kaybetse de nasılsa kazanacağını bildiği bir seçim olduğu için bu referanduma girmişti. Aksi olsa girmezdi.
ERDOĞAN'IN 24 HAZİRAN SEÇİMLERİ RESTİ
Şimdi geldik 24 Haziran ikili seçimine...
Bu iki seçim hem Türkiye hem de Erdoğan için yaşamsal öneme sahip.
Erdoğan baskın bir seçimle bütün muhalefete meydan okudu. "Hem beni hem de göstermelik yetkilerle yetinecek Meclis'imi seçeceksiniz" dedi.
Şimdi baştaki soruyu tekrarlarsak:
Erdoğan cumhurbaşkanlığını kazansa bile Meclis seçiminde çoğunluğu kaybederse buna razı olur mu?
Daha öncesinde başka bir soru:
Cumhurbaşkanlığı seçiminde ikinci tura çıkacak çoğunluğu sağlayamazsa -ki kamuoyu yoklamaları, muhalefetin örgütlenme çalışmaları ve memleketin genel havası bunu gösteriyor- bu sonucu tanır, ikinci tura devam eder mi?
Üçüncü soru ise herkesin kafasındaki kuşku:
Erdoğan ikinci turda kaybederse iktidarı bırakır mı?
İngiltere'de, "Bırakacağım" dedi. Acaba bu konuda hayli huzursuz ve tedirgin olan uluslararası sermayeye güvence vermek amacıyla mı bunu söyledi?
Çünkü artık kimse, Erdoğan'ın gönül rızasıyla, sorunsuz iktidardan çekileceğini ya da demokratik kurallara ve hukuk devletine dönüş yapabileceğine ihtimal vermiyor.
SEÇİMDEN ÖNCE SAVAŞ SENARYOLARI
Son iki gündür adayların da kesinleşmesi ile seçimin olası sonuçlarına ilişkin normale yakın tahminler ve beklentiler ön plana çıktı. Sanki herşey normalmiş gibi tahminler yapıyoruz. Şu parti şu kadar, bu parti bu kadar milletvekili çıkarabilir, şu adaylar kazanır, şunlar kazanamaz diye analizler döşeniyoruz.
Cumhurbaşkanı adaylarından birinin herhangi bir suçlama olmaksızın rehin alınıp zindana atıldığı, muhalefete genel bir medya yasağının uygulandığı ve en önemlisi OHAL'in bütün ağırlığı ile sürdüğü bir ortamda, üstelik seçimin belirsizliği üzerine de kafa patlatıyoruz.
Hatta bir savaş beklentisi içinde olanlarımız dahi var.
Erdoğan'ın kamuoyu desteğinin giderek azaldığına ve büyük bir ekonomik krizin ülkeyi teslim alma aşamasına geldiğine ilişkin kesin kanıya vararak seçimden vazgeçebileceği bile konuşuluyor.
Üstelik bunun gerekçesi de hazır. Türkiye'nin sınırlarının hemen ötesinde bir savaşa girmesi ihtimali hiç de uzak değil.
Zaten kamuoyuna açıklanmasa da bir savaş, Irak sınırının 20-30 kilometre civarında sürüyor. Türkiye Güney Kürdistan'ın bir bölgesini Kandil'e operasyon yapabilmek amacıyla iki aydır işgal etmeye çalışıyor. PKK ise bu işgal girişimine karşı direniyor. Kanlı bir savaş devam ediyor.
Belki de AKP-MHP-Devlet Koalisyonu seçim öncesinde Kandil'e bayrak dikme hayalini gerçekleştirmek için bu savaşı genişletmeyi amaçlıyor. Belki de böylece ekonomik krizin etkilerini halka unutturarak seçimleri kazanabileceklerini dahi hesap etmiş olabilirler.
Tabii bu onların hesabı. Evdeki hesap Kandil Dağı'na uyar mı, orası belli değil.
Ayrıca Irak'ın seçim sonrası oluşan yeni siyasi dengeleri buna izin verir mi?
Bu gerçekleşmese dahi savaş, seçimden kaçış için bir bahane olarak kullanılabilir mi?
Erdoğan'ın A,B,C planı bunlar olmasın?
Görüldüğü gibi, çok bilinmeyenli bir sürü denklem ve soru işareti kafaları kurcalıyor.
Türkiye seçime gidiyor ama her an her şey olabilir.