Almış eline tarifeleri, dünyayı haraca keser
Her şey zıddıyla birlikte var olur. Trump’ın yeni-korumacı politikaları, bir kutupta ABD ile Rusya’yı yakınlaştırırken, karşıt kutupta da küresel üretim ve ticaret düzeninin muhafazası zemininde AB, İngiltere, Kanada ve Çin’i yakınlaştırıyor.
ABD başkanı Donald Trump, sözde “Özgürlük Günü” dediği 2 Nisan’da kameraların karşısına elinde gümrük tarifesi listesiyle çıktı ve yeni haraç oranlarını açıkladı. Böylece, kendince, küreselleşme çağını kapatıp korumacılık çağını başlattı. ABD’nin dış ticaret açığı verdiği, böylece sınai hamallığı sırtlarına yıktığı ülkelere özellikle yüksek tarifeler açıkladı. Çin’e uygulanacak %54’lük gümrük tarifesi, küreselleşmeyi sona erdirme kastının açık bir ispatı oldu. Trump’ın Avrupa Birliği’ne %20 tarife açıklarken, Rusya’ya tarife koymaması NATO’nun ekonomik temellerini de sarstı.
Trump’ın tarifeleri Dünya Ticaret Örgütü’nü fiilen işlevsizleştirdi. Elbette DTÖ bir anda lağvedilmeyecektir ancak BM gibi, varlık – yokluk sorunu yaşayacaktır. Oysa DTÖ ilkeleri temelinde serbest ticaret Amerikan tekellerinin neredeyse 50 yıllık temel parolasıydı. Türkiye de dahil pek çok ekonomi dünya pazarına ve ihracata yönelik üretime göre yeniden yapılandırıldı. Türkiye’de 24 Ocak 1980 kararları ve bunları uygulamak için yapılan 12 Eylül darbesi ekonomiyi baştan aşağıya değiştirerek ihracata yönelik üretime uyarladı.
İşte Trump şimdi bu çağı kapatıyor – ya da kapatmaya kalkıyor. Sadece dünya ticaretini daraltmakla kalmıyor, yurtdışında üreten ABD firmalarını tarife sopasıyla döverek ABD’ye geri taşınmaya zorluyor. Örneğin Apple artık Çin’de üretip ABD’ye taşıyacağı iPhone’lar için %54 gümrük vergisi ödeyecek. Bu sebeple Trump’ın tarifeleri ilkin Amerikan tekellerini vurdu. Borsada bir günde 2,5 trilyon dolarlık erime yaşandı. Ama bu tarifeler ticareti durduramayacağı için, esas darbeyi tarifelerin tüketici fiyatlarına yansıması ile birlikte ABD halkı yiyecek. Elbette hiçbir büyük Amerikan tekeli Trump öyle istiyor diye üretimi bir çırpıda ABD’ye taşımayacak. Nihayetinde bu, Trump’ın son dönemi ve 4 yıl, bu çapta bir değişimi sağlamak için çok kısa bir süre. Bu sebeptendir ki Trump, tarifelerle birlikte, Amerikan anayasasına aykırı bir şekilde “3. dönem başkanlık” niyetini de dile getirdi.
Trump’ın tarifleri, ABD’nin dünya kapitalist üretimindeki hâkim konumuna dayanıyor ve apaçık bir soygun niteliğini taşıyor. Üniversite gençliğinin “tüketim boykotu” çağrılarına karşı “Yaşasın ticaret!” nidalarıyla seferber olan AKP iktidarının Trump’ın dünya ticaretine trilyonlarca dolar zarara verecek tariflerine gıkını bile çıkartmaması ise ibretliktir!
Korumacı politikaların, küreselleşmenin eski merkezi Washington’da (bir süreliğine de olsa) hakim olması, emperyalist güçler arasında yeni bir saflaşmaya yol açıyor. Dünyanın yeniden paylaşılmasını talep eden iki gücü, ABD ve Rusya’yı “anti-küresel” ve “anti-liberal” zeminde nesnel olarak yan yana getiriyor. İmamoğlu’nun tutuklanmasından önce Trump-Erdoğan arasında gerçekleşen 16 Mart tarihli telefon görüşmesine bakılırsa Türkiye de bu zemine yerleşmeye hazır ve nâzırdır. Neoliberalizmin zıddı olan yeni-korumacılık, kapitalizmin varoluşsal krizine ilerici bir çözüm içermiyor. Daha ziyade, bu krizin görünümlerine karşı reaksiyoner politikalardan oluşuyor. Ve en az neoliberalizm kadar işçi sınıfına ve sosyal haklara düşman politikalar izliyor. Neoliberalim Reagan ve Thatcher’ın işçi sınıfı hareketine (sendikalara) saldırılarıyla başlamıştı. Yeni korumacılık da faşist Elon Musk’ın çetelerinin Amerikan federal kamu kurumlarında estirdiği terörle başladı. ABD sanayi sermayesini yeniden ABD’ye çekmeye gümrük tarifeleri yetmez, işçi ücretlerinin düşürülmesi, sosyal hakların yok edilmesi, ekolojik koruma programlarının iptal edilmesi de gerekir.
Her şey zıddıyla birlikte var olur. Trump’ın yeni-korumacı politikaları, bir kutupta ABD ile Rusya’yı yakınlaştırırken, karşıt kutupta da küresel üretim ve ticaret düzeninin muhafazası zemininde AB, İngiltere, Kanada ve Çin’i yakınlaştırıyor. ABD’nin emperyalist küreselleşmenin merkezi ekonomisi olmaktan “istifası” dünya kapitalizminde parçalanma, dağılma eğilimini hızlandırıyor. Emperyalizm, Lenin tarafından tanımlandığı klasik biçimine rücu ediyor. Sınıfsal ve sosyal mücadelelerin yeniden yükseldiği, yeni bir dönem başlıyor.