Avrupa’da dolaşan hayalet: Sarı Yelekliler
İlda ALÇAY SEPETOĞLU
Fransa’da eylemler hız kesmeden sürüyor. 4. haftasına giren eylemlerde onlarca kişi yaralandı, gözaltına altındı. Fransız basını cumartesi günü 89 bin polisin görev aldığını duyurdu. Buna karşılık eylemlere katılımsa hayli yüksek. Resmi rakamlara ve basında yer alan haberlere göre ilk haftaya oranla azalış olduğu gözlemlense de eylemcilerin kararlılıkları ve geri adım atmayacağı net olarak anlaşılıyor. BBC’nin yaptığı açıklamada 17 Kasım’da 282 bin kişi, 24 Kasım’da 166 bin kişi, 1 Aralık’da 130 bin kişi ve 8 Aralık’da ise 125 bin kişi eylemlere katıldı.
MACRON HÜKÜMETİ GERİ ADIM ATTI
Fransa’da eylemler sürerken, Macron hükümeti çeşitli görüşmeler ve çağrılarla süreci noktalamaya çalışıyor. Geçtiğimiz günlerde hükümet cephesinden gelen açıklamalarda, akaryakıta ek vergi zammının askıya alındığı ilan edildi.
Peki, sokaktakiler kim?
Hükümetin geri adımları olmasına rağmen hala sokakları terk etmeyen eylemcilerden biri şöyle diyor: Sanki biz maymunuz da önümüze fıstık atıyorlar. Her toplumsal hareket gibi "gilets jaunes" yani Sarı Yelekliler de aniden belirmedi. Bu eylemler için uzun zamandır Macron hükümetinin politikalarına karşı öfke biriktiren ve rahatsızlık duyan insanların patlaması, "kendini hatırlatma" eylemleri denebilir. Eylemlerde kullanılan sarı yelek de bunun en iyi sembollerinden. Herkesin arabasında bulundurması zorunlu olan ve yolda fark edilmek için kullanılan sarı yelek, bu kez hükümete karşı kullanılan eylem repertuarının bir parçası oldu.
Eylemcilerin kim olduğu konusu hala biraz tartışmalı. Bir yandan sosyologlar ve siyaset bilimciler eylemleri gözlemliyor, bir yandan da gazeteciler her gün yeni haberler yapıyor. Radikal sağ tabanın yüzde 82-85, sol tabanın yüzde 75-77 arasında destek verdiği bir eylemsellik sözkonusu denebilir. Bu sebeple başta Macron da dâhil olmak üzere pek çok kesim tarafından eylemler sağ bir hareket olarak değerlendiriliyordu. Öte yandan, durumun bu şekilde yansıtılması, krizle başetmeyi kolaylaştırıcı bir etmen olarak da ileri sürülmüş olabilir. Nitekim hem Fransa başbakanı Édouard Philippe hem hükümet sözcüsü Benjamin Griveaux eylemleri, "Cumhuriyete saldırı" olarak nitelendirdi.
Peki, Sarı Yelekliler kim? Net bir cevap vermek şu an için pek mümkün görünmüyor. Öte yandan kalıplaştırıcı cevaplara ihtiyacımız var gibi de durmuyor. Nitekim eylemcilerin pratikleri de bunu işaret ediyor. Çünkü harekete hiçbir parti veya sendika öncülük edemiyor. Homojen olmamaları çarpıcı bir nokta. Katılımcılar hangi siyasi yapıdan olursa olsun, sadece yurttaş olarak kendilerini hatırlatma çabası içerisindeler. Çarpıcı noktalar ise Fransız sosyologlarının analizleriyle ortaya çıkıyor. Eylemcilerin pek çoğu siyasetle bugüne kadar hiç teması olmamış, oy verme davranışını dahi gerçekleştirmemiş kesimleri de barındırıyor. Dolayısıyla, sokağın müdavimi olmayan kesimlerin sokağın aktörleri haline geldiği görülüyor.
Birdenbire nasıl ortaya çıktılar?
Şüphesiz ki toplumsal hareketler bir gece aniden ortaya çıkmıyor. Macron iktidara geldiği günden beri aslında toplumda önemli bir kesim huzursuzdu. Ülkenin pek çok yerinde grevler, üniversitelerde yürüyüşler, sendika ve siyasi partilerin eylemleri mevcuttu. Öte yandan yurttaşların en büyük tepkisi milletvekili maaşlarının yüksekliği, belirli toplumsal kesimlere (ekonomik açıdan gücü elinden bulunduran sermaye gruplarına) tanınan ayrıcalıklar ve Macron’un büyük şirketlere yaptığı vergi indirimine yönelikti. 1 milyon 300 bin Euro’nun üzerinde varlığı olanlar için konulmuş Servet Vergisi'nin kaldırılması, dar gelirli kesimlerin ve öğrencilerin bel bağladığı kira yardımlarının kesilmesi gibi pek çok karar ve uygulama, sürecin biriktiricisiydi denebilir. Böyle bir ekonomik ve siyasal atmosferde eylemciler, özellikle facebook grupları ve diğer sosyal medya araçları üzerinden örgütlenerek sokağa çıktılar.
Talepleri neler?
Fransa’da siyaset yapma biçimi olarak sokağın kullanılması yeni bir durum değil. Tarih boyunca siyasi iktidarlara karşı sesini yükseltme, itiraz etme ve hak arama alanı olarak sokak, yurttaşların durakları olmuştur. Bu sebeple SarıYelekliler'in benzeri sayılabilecek pek çok hareketle ortak yönleri vardır. Öte yandan siyaset bilimci Prof. Dr. Ayşen Uysal’ın belirttiği gibi bu eylemlerin ayrıştırıcı bir yanı da var. Fransa’da şiddet eylemlerinin aktörleri, Fransızların "kırıcılar" olarak adlandırdığı kesimler ve anarşistler tarafından gerçekleştirilir. Bu eylemlerde ise protestocuların büyük çoğunluğunun da bu repertuardan yararlandığını görüyoruz. Yani şiddet, kendini ifade etme ve 'varım' diyebilmenin bir aracı olarak ortaya çıkıyor.
"Barikatlar sokağı kapatır ama yolları açar"
Eylemcilerden birinin taşıdığı pankartta "Barikatlar sokağı kapatır ama yolları açar" yazıyor. Başlangıcı akaryakıt fiyatıyla ilgili olsa da hareket, bize aslında yurttaşların temsili demokrasiden ve siyasal sistemden şikâyet ettiklerinin işaretini de veriyor.
Sarı yelekten "Gezi" çıkar mı?
Fransa’da eylemler sürerken Türkiye’de ise Gezi eylemleri üzerinden çeşitli analizler yapılmaya başlandı. Gezi sürecinde protestocuların özgürlükler talebiyle sokağa çıktığı, ekonomi temelli bir hareket olmadığı, bu sebeple Fransa’daki hareketten farklı olduğu söylemleri oldukça yaygın. Her iki hareketin de şüphesiz pek çok ortak yönü var. Fransa’da "kentli ve çeper" olarak iki ayrım yapılıyor. Bu, çeper olarak kabul edilen "ötekilerin" (sokaktakilerin, banliyölerde ve yakın kırsal yerleşimlerde yaşayanların), "kentli olana" karşı isyanını ima ediyor. Yani kentte yaşayan kesimlere karşı bir öfke olarak adlandırılıyor. Fakat bu tip indirgemeci yaklaşımları Sarı Yelekliler kabul etmiyor. Nitekim hedeflerinde sadece Macron hükümeti, mevcut politikalar ve bunlardan nemalanan ayrıcalıklı kesimler var. En temel talepleri de düşük ve orta gelirliler üzerindeki vergi yükünün daha zengin tabakalara kaydırılması.
Benzer bir durum Gezi için de geçerliydi. Yaşam hakkı/alanı savunusuyla başlayan eylemler, siyasi iktidara karşı biriken öfkenin patlamasına dönüşmüştü. Ekonomik, siyasal ve özgürlükler alanında değişiklikler isteyen çeşitli toplumsal kesimlerin hedefinde yine dönemin siyasi iktidarı vardı.
Eylemler arasında bir diğer benzerlik ise sosyal medyanın etkin kullanımı. Eylemciler buluşma yer ve saatini buradan belirliyorlar. Bugüne kadar sokak siyasetine başvurmamış tüm ‘ötekiler’ burada buluşuyor. Kurulan forumlar ve ortak karar alabilme deneyimleri ise uzun süre incelenmesi gereken siyasal davranış biçimleri olarak ortaya çıkıyor. Aslında her iki toplumsal hareket de farklı dayanışma pratikleri, şiddet eylemleri, dikkat çekici duvar yazılamaları ve pankart sloganları açısından benzer repertuarlara işaret ediyor.
Eylemler nerede son bulur?
Eylemcilerden biri hükümetin taleplerini yerine getirmediği ya da verdiği sözleri tutmadığını gördüğü anda 6 ay sonra da sokağa çıkacağını söylüyor. Bu noktada uzun vadeli tahminler yapmak zor görünse de bugün Belçika, Hollanda gibi çeşitli Avrupa ülkelerinde destek eylemlerinin başladığı haberleri geliyor.
İnternette sık dolaşan bir videoda, işsizlikten şikâyet eden yurttaşa karşı Macron, "Şimdi karşı caddeye geçsem sana iş bulurum" diyor. Diğer videoda ise bir kadın şöyle soruyor: "Elysee Sarayı'na yemek takımı almak ve havuz yapmak dışında paraları nereye harcıyorsunuz? Fransa nereye gidiyor?"
Fransa’da başlayan Sarı Yelekliler'in direnişi üzerinden 68 hareketine pek çok atıf yapılıyor. Tüm dünyada benzer eylemlerin olacağına, yayılacağına dair fikirler mevcut. Aslında tüm bu gelişmeler kapitalist ekonominin açmazlarının ve krizinin bir işareti olarak da okunabilir. Dar gelirli grupların, yok sayılan kesimlerin birikmiş öfkesi... Bu sebeple hareketin nereye varacağı konusu şimdilik tartışmalı. Şimdilerde son bulsa dahi tamamen sönümleneceğini ileri sürmek zor görünüyor.