Başkalarının ibadethanesini kendi ibadetiniz için dönüştürdüğünüzde yapılamayan ibadetler ne olur?
Kemal BOZKURT
Gökkuşağı renkleri iktidar tarafından her yerde LGBTi olarak kodlanıyor ve propoganda olarak görülüyor. Bunun için durmadan tivitler de atılıyor. Propagandanın ardından gökkuşağının yasaklanması için yasa teklifi de gelebilir yakında. Fakat burada iktidar açsından düşünülmemiş bir durum var. LGBTİ’lerin siyasi başarısını istemeden de olsa onaylamış oluyorlar. Her gökkuşağında LGBTİ görmek bunun kanıtı. Hemen her siyaset, kurum sembolü olan renk veya şekil görüldüğünde akla kendisinin gelmesi için çok ciddi bütçeler harcıyor, devasa kampanyalar yapıyorken sadece varolarak, onur yürüyüşüyle bunu başarmak cidden zor bir iş…
Bu renkler yasaklanamaz elbette ama bir dönem Kürt nüfus yoğunluklu illerde olduğu gibi sarı-kırmızı-yeşil trafik lambaları yeşil yerine maviye çevrilebilir. O dönem de çevirmeler, devşirmeler dönemiydi tıpkı bugün gibi. Sadece renkler değil insalar da devşirildi. Devşirip çevirmede zirve olan bu dönem devşirilen sanatçıların, kiliselerin, politikaların da dönemi. En son kendi elleriyle imzaladıkları İstanbul Sözleşmesi'nden de elini çeviriyor iktidar. Çevirenin çevirilmesi… O elini çevirirken anlaşma yürürlükte olduğu haliyle dahi kadın cinayetleri artarak yükseliyorken, en son Pınar Gültekin’in cinayeti ile toplum iyice infilal ile ayağa kalkmışken, bunalmışken…
İstanbul Sözleşmesi yürürlükteyken dahi bunlar oluyorsa ya olmadığında?
Renkleri yasaklasınız da mesela sadece beyazı seçseniz de içinde yine her rengin olduğunu bilmelisiniz. Siz o renkleri görmeyince o renkler olmamış olmuyor ki. Aksine içinde her renk olduğu için beyaz, ak oluyor. Zifiri karanlık mı istiyorsunuz o da ançak ışıksızlıkta olur ki ışık, enerji için ne çok savaşlar dönüyor değil mi?
Ayasofya’yı da çevirdiğinizde yine onun aslında kilise olduğunu istemeden söylemiş olursunuz. Dün yine bir haber düştü ''Ayasofya’nın kıblesinde problem varmış, ona göre yapılmamış….''
Fakat binalar insanlar gibi devşirilemez. Ya onu yıkmanız gerekir ya da perdelerle gerçeğini örtmeniz. Kimi insan inkâr eder ama hiçbir bina inkâr etmez ne olduğunu...
Ayasofya'da istemediklerinizi perdeyle örtmek, altında başka bir hakikatin olduğunu ilan etmektir aynı zamanda. Hakikat istediğiniz gibi olsa örtmezdiniz çünkü...
Ancak istenmeyen hakikati yapanlar örtmeye gerek görmediğiniz yerleri de yapanlardır. O ikonaları, resimleri yapanlar, el süremediğiniz harcı da kardı, taşı da koydu... Esas İkona da Ayasofya'nın kendisidir bu haliyle.
Ve zaten bu ülkede en büyük sorunlardan, eleştirilerden biri de hakikatin hep perdelenmek istenmesi, örtülmek istenmesiydi.
Konstantin’in yaptığı şehri anlatmak için Konstantinopolis dendi Istanbul’a. Ki Rumlar da Stinpolis derlermiş. Şehre doğru anlamında. ( Böylece 'Polis'in de şehir demek olduğunu öğrenmiş, tüm dünyada ortak bir kulllanım olarak nereden geçtiğini de bilmiş oluyoruz. ) Yokluktan sebep Sinop’un dağ köyünden kopup Istanbul’un varoşlarına yerleştiğimiz 70’li yıllarda tüm varoş ''Şehre gidiyorum'' derdi İstanbul’a gitmeye. Bilirdik aslında Istanbul’da olmadığımızı. İstanbul’a gidiyorum diyenler de genellikle Aksaray, Sirkeci, Eminönü’yü kastederdi.
Şimdi adı değiştirilse de durum değişiyor mu? Kaldı ki Konstantin, Bizanslı mimarlar, işçiler bu kadar güzel bir şehir yapmasa almak ister miydiniz yine de? Onlar bu güzelliği hangi dine inanarak yaptı? İstanbul'dan gayrı nehir kenarında başka şehir mi yoktu? Yeryüzünde binlece şehir varken neden İstanbul bu kadar mesele oluyor hiç düşünmediniz mi?
Bir başkasının ibadetini, onun ibadethanesini camiye çevirerek, dönüştürerek engellediğinizde onun ibadeti de size geçer mi? Bence öyle olmaz, aksine sizin ibadetinizi de alıp götürebilir bu haksızlık. İyi ama haksızlık üzerine ibadet olur mu? En büyük iddialardan biri de ''Dinde zorlama yoktur''sa hele bir de… Çok değil 10 sene önceye kadar aynı iktidar 'Medeniyetler İttifakı' diyorken bir diğerinin yine yok sayılması yine aynı iktidarla oluyor.
Bir varoluş olarak yer mi yoktur ibadet edecek her dine? Yokmuş gibi diğerinin ibadethanesini devşirmek nedir o halde? Siz demiyor musunuz önemli olan bir arada bulunmak ve mekanın temiz olması, kişinin temiz olması diye?
Bunlardan gayrı olarak detay gibi gözüken ama esaslı sorunlardan biri olan diğer mesele ise ‘’Dinde protokol olur mu?’’ meselesi kimin sorunu? 'Olmamalı' demek başka gerçek başka değil mi?
‘’Kılıç hakkı’’ gibi güce dayalı ilişkilerin en büyük handikapı gücün mutlaka bir gün biteceğini de anlatmasıdır. Güç bitmese el değiştirmese dünya ilk kurulduğu gibi kalırdı, kalmaz mıydı? Geçtim pagan dinleri semavi ilk din kalır ve yenisi gelemezdi öyle değil mi?
Tüm bu propagandaya rağmen günlük yaşamda pek de Ayasofya konuşan yok. İbadetinin koşullra uygun her yerde aynı sevapa sahip olacağını düşünen rasyonel AKP seçmenleri de dahil buna. Hatta mütevazi ibadethaneleri yeğlediğini, dinin ticaretin vesilesi yapılmasına kızgın olduğunu söyleyenler de var. Yıllardır Ayasofya'yı cami yapmak isteyenlerin kendi açılarından bir başarı söz konusu ancak günlük yaşamda etkisinin bu kadar az-hiç olması ise tam tersi bir durumu anlatıyor. İktidar seçmeni olup kayıtsız kalan o kadar çok insan var ki...
20 milyonluk şehirde (Turlarla başka şehirlerden gelenler de dahil) belki 50 bin belki de 100 bin kişinin (500 bin olsa da...) Ayasofya'ya gitmesi ise durumun zayıflığını da gösteriyor.
Bana kalırsa müze yapılarak ''ne sana ne de bana!'' denmesi de doğru değildi ama ''sadece bana'' denmesi müze olmasından daha iyi bir durum asla değil elbette. Ayasofya artık insalığındır ve her ibadetin yapılabileceği olgunluktadır...
Dilerim Batı bugünlerde bizim gibi düşünmez ve kendinden gayrıların ibadethanelere el sürmez…