Küresel Ağlar ve Yankı Odaları
Özgür TABUROĞLU
Koloni-sonrası zamanlarda beliren ve “küresel apartheid” şeklinde isim verebileceğimiz bir yapılanma, bütün ülke bürokrasileri ve diplomasileri üzerinde, yalıtılmış bir örgüt olarak tarif edilebilir. Kamerunlu düşünür Achille Mbembe, bu şekilde adlandırmasa da, küresel apartheid’ı şöyle tarif eder: “Safları sıklaştırılmış bir güç, bağı güçlendirmekten çok ayıran bir güç -tamamen kendine dönük, dünyanın geri kalanından ayrılmaya çalışan ama bir yandan da tüm dünyaya egemenlik kurma iddiasında bulunan bir kopuş ve yalıtım gücü.” (2020: 10)
Bu küresel ağın üyeleri genellikle finansman işleriyle uğraşırlar; sermaye onlar etrafında yoğunlaşır. Komplo teorilerinin olağan şüphelisi bu özneler, yakın ya da uzak coğrafyalarda mevcut diplomasileri, bürokrasileri, kurumları, devlet yapısını ve bütün bunlarla bağlantılı şiddet ağını altyüklenici olarak kullanırlar. Temelde yaptıkları o kurumsal tertibatın memurlarının geçim ve iaşe kaynağını sağlamaktır. Yani kendilerine yeniden bir mülki idare tesis etmeden, memurluk alanları, diplomasiler ve benzeri süreçler oluşturmadan hazır bürokrasileri her alanda kullanırlar. Tüm gezegene yayılmış bu küresel güç, geniş bankacılık ve finansman ağları üzerinde buluşan bir zenginler kulübü gibi de anlaşılabilir. Kapalı devre apartheid türünden oluşumların büyük bir modelidir. Yerel kapsamda bile onun küçük benzerlerine rastlanabilir.
Bu yapı küçük veya büyük boyutlu başka apartheid’lardan oluşur. Onlar arasındaki çatışmalar ve uzlaşmalar güncel dünya sahnesine ekonomik ve siyasal anlamda şekil verir. Genellikle iki apartheid, yani kapalı devre egemenlik yapısı karşı karşıya gelir. Onları, temsil ettiklerini söyledikleri topluluklar veya halklardan bağımsız, kendi çıkar ilişkileri içerisinde devinen kurumsal, finansal ve şiddet içeren yapılar gibi düşünebiliriz. Bu yapıyı işletenler sağlam güvenlik duvarları ardına yavaş yavaş konumlanırlar. Süreç içerisinde kimi zaman terörist ilan edilen teşkilatlardan yardım alır ve onların saldırılarından bir çeşit tatbikat gibi faydalanırlar. Tesis güvenliğinin sınandığı bu tatbikatlar sayesinde kendi noksanlıklarını görerek apartheid yapısını güçlendirirler. Onlar gibi uluslararası ağlar üzerinde hayat süren terörist, mülteci ve sistem karşıtı faillerin içeri sızma girişimleriyle güvenlik duvarlarının nasıl daha mukavim kılınacağı konusunda veriler toplarlar. Bu verilere göre iç içe duvarlar oluşturma gereksinimi de ortaya çıkabilir. Böyle duvarlar alçaktan yükseğe doğru sıralanır. Apartheid’ın maddi veya sanal yerleşkesini doğru yaklaştıkça surlar daha da yükselir. Duvarlara tek taraflı açılan kapılar yerleştirilir.
Şiddet Çevrimi
Küresel apartheid’ın küçük ve türdeş olmayan birimleri birbirine bir ağ yapısıyla bağlanır. Altyapısı bankacılık ve finansman ağlarından oluşan bu tertibat, görünür egemenlik ilişkilerinin, devletlerin, meşru görünen siyasal yapıların art alanında işler. Apartheid bu tahkimatı sınamak ve geliştirmek için bazı sızma testlerine, terörist saldırılara başvurur. Sözgelimi İsrail devleti böyle bir ağ içerisinde çok işlevli bir hizmet sunar. Güvenlik zafiyetini tespit edip duvarın ötesine geçen her saldırı bu yapıların ağ üzerindeki dağılımını yeniden düzenler. Bir yerde birkaç duvar patlatılırken çok sayıda başkası yeniden yükselir ve aynı ağa kapalı devre yeni egemen yapılar eklenir. Bu şiddet çevrimi söylem düzeyinde karşı olduğu ilişkileri yeniden üretmek konusunda imkânlar yaratır. Hep bahsi geçen terör örgütlerinin büyük sermaye grupları ya da başka finansman kaynakları tarafından desteklenmeleri bu işlevi daha anlaşılır kılar. Bu şiddet çevriminin çok yönlü tarafları arasında organik bir bağ bulunur. İstihbarat örgütleri de böyle bir yapının elemanı olabilir. Yani istihbarat teşkilatıyla terör örgütü simetrik bir yapılanma içerisine girebilir. Spielberg’in Münih (2005) filmi bu simetriyi etkileyici biçimde anlatır; her ne kadar Filistin değil de Mossad tarafından bakarak olayları yansıtsa da. İstihbarat teşkilatının militanı bir devlet memuruna dönüşür. Yani Adolf Eichmann gibi sıradan kötülüğün bir memuru olur.
Yeni Medyanın Saldırgan Sakinleri
Yeni ve sosyal medyaların aşırı iletken zemininde bir çeşit apartheid yapısına sahip terör örgütlerini oluşturmak kolaylaşır. Belli bir dava ve temsil edilecek topluluk bulan girişimciler, mühimmat elde etmek için devletlere uğramadan doğrudan bu şiddet ve finansman ağına başvurabilir. Çünkü aynı ağ üzerinde hareket edebilmek, var kalabilmek için asıl sermaye biraz da şiddetle sarmalanmış finansman yapılarıdır. Bütün olarak örgüt de değil, onun bir hücresi, sözgelimi bir bomba yapmanın reçetesinin kolayca ele geçirebilir, aynı bombayı taşıyacak kişiye hızlıca yeni medyanın etkileşimli iletişim ağları üzerinden erişilebilir.
Böyle ağlar hem özgürleşmenin hem de mahkûmiyetin zemini sayılabilir. Küresel apartheid yapısı içerisinde yerel unsurlar küçük büyük birer yankı odası olarak ağa kaydolurlar. Bu kayıt sayesinde herkesin herkese erişebileceği yatay bir düzlem oluşur. Dolayısıyla herhangi bir eylemi üstlenebilecek, yürütebilecek, icra edebilecek, tasarlayabilecek o yankı odasının üyesine bir internet araştırmasıyla ulaşmak artık mümkündür. Önemli olan doğru anahtar kelimeleri arama satırına girmektir. Çok uzun araştırmalar, pahalı istihbarat çabaları içerisine girmeden, doğaçlama yollardan bile etkileri yüksek bir saldırı planlanabilir. Zaten istihbarat teşkilatı da aynı mecrada kayıtlı başka bir yankı odasında hazır beklediğinden bu planlara eskisi kadar zorlanmadan ulaşır. Yine Spielberg’in filminde, henüz yeni medya gibi bir mecranın olmadığı zamanlara ait bu istihbarat oyunları etkileyici biçimde tasvir edilir.
Her türden apartheid’ın iletişim altyapısını oluşturan yankı odaları arasında beklenmedik yakınlıklar, empati kanalları açılabilir. Bunlar kolaylıkla bir araya gelebilir. Örneğin Romanya'dan bir paintball cemaati Ortadoğu'da terörist kamplara katılmak için yola çıkabilir. Bu yeni coğrafi ve siyasal tasarım içerisinde kimse kendi ülkesine, devletine, örgütüne mahkûm gibi davranmaz. Yeni ve sosyal medyanın iletişim altyapısı içerisinde sadece zihinsel değil aynı zamanda fiziksel hareketliliğin de zemini oluşur. Orada duvarlar son derece alçak da olabilir. Üstelik bu durum bir zafiyet değil, hesaplanmış bir güvenlik stratejisi gibi de düşünülebilir. Sonuçta apartheid sakini kendi meşruiyeti ve yaşam tarzının idamesi için başkalarıyla faydalı etkileşimler içerisinde olmalıdır.
Duvarın Ötesi ve Berisi
Yeri geldiğinde açılan, saydamlaşan ama temelde kapalı devre siyasal, ekonomik, toplumsal, kültürel boyuttaki bu yapılanma, daha sağlam bir tahkimat için dış güçler gibi bir muhayyel düşmana ihtiyaç duyar. Duvarın ötesindeki ve berisindekileri belirlemek için bu düşman yoksa bile yaratılmalıdır. Bilim-kurgu eserlerde böyle yüksek duvarlı teşkilatların yamaçlarındaki kalabalıklar tasvir edilir. Apartheid üyelerinin güvenliği için duvar diplerindeki sakinlerin zayi olacağı eylemler hesapta olmayan hadiseler değildir. Belli aralıklarla nasıl ki güvenlik teşkilatları, askeri yapılar, ordular, polis vesaire bazı tatbikatlar yapıyorsa, bu yapılanma da düzenli olarak benzer şekilde kendi sınır güvenliğinin sağlamasını yapar. Bir sonrakinde daha aşılamaz olacak bir duvar tasarımı üzerinde böylece çalışma imkânı bulur. Artan emniyet tedbirleri başka eylemlerin hazırlığındaki terörist kadar yurttaşların da içeriye girip çıkmalarında zorluklar yaratır. İçeride kimin bulunacağına yönelik bir karara esas oluşturan gerçek veya sanal saldırılar, sızma girişimleri, anarşist eylemler, terör saldırıları veya gündelik bir cürüm de olabilir.
Böyle hadiseler kimin içeride veya dışarıda kalacağına, kimin mülteci, anarşist, terörist, sistem karşıtı ilan edileceğine yönelik bir kararın oluşturulması için istisnai, olağanüstü bir hal yaratır. Bu olağanüstü koşullar istisnai olarak adlandırılsa da hesap edilmeyen durumlar değildir. Tam da küresel apartheid işleyişinin, yapısının doğal bir devamı da olabilir. Antonio Negri ve Michael Hardt’ın İmparatorluk (2000) eserinde dile getirdikleri gibi, içeridekilerin sağlığı, güvenliği, esenliği için belli aralıklarla bu istisna durumlarının yaratılması ve daimî kılınması gerekir. Böylece gerçekten içeride yaratılmak istenen saflık yavaş yavaş artar. Her olağanüstü durum yeterince saf olmayan, ortama uymayan bazı sakinlerin dışarıda bırakılmasına neden olur. Yani sınır boylarında, duvar diplerindeki şiddet ve sızma girişimleri, böyle bir saflaşmaya, biyopolitik bir kapanıma yol açar. Küresel apartheid’ın karşısında olduğunu söylediği durumun daha da sağlamlaşmasına, konsolide olmasına yardım eder.
Kaynakça
- Mbembe, Achille (2020). Düşmanlık Politikaları, çev. Ayşen Gür, İstanbul: İletişim.
- Negri, Antonio ve Hardt, Michael (2000). İmparatorluk, çev. Akın Emre Pilgir, İstanbul: İletişim.