Halep Ermenileri: Gidenlerden Çok Kalanların Hikayesi

Halep sadece bir şehir değil. Halep, bizim köklerimiz, bizim tarihimiz. Orada kalan her bir Ermeni, hepimiz adına, Halep adına direniyor.

Halep Ermenisi, Almanya’da yaşayan dostum Sevag ile uzun bir telefon konuşması yaptık. Halep’i, oradaki son durumu, Halep Ermenilerinin halini sordum ona. Halep düştü mü, Halep halkı kaçtı mı? Katliam yaşandı mı? Kiliseler açık mı?

Sakin ve üzgün bir sesle anlatmaya çalıştı Sevag.

Bir sabah kalkıyorsunuz ve o sevdiğiniz şehir artık size ait değil. O sokaklarında yürüdüğünüz, o taş duvarlarına yaslanıp bir nefes aldığınız, her köşesinde bir hatıranızı bıraktığınız Halep. Şimdi yıkık, dökük, paramparça.

Halep, Ermeniler için İstanbul gibi, Dikranagert gibi, Harput, Van gibi kadim bir memleket. Bir zamanlar Osmanlı’dan kaçıp buraya sığınan atalarımızın toprağına harç olduğu Halep’ten ne kaldı geriye? Hala ibadetine devam edebilen birkaç kilise. Seksen binli nüfustan yedi sekiz bine düşmüş bir cemaat. Bütün bu toz, bu duman arasında hâlâ yaşamaya direnen insanlar.

Bir şehir, binlerce kayıp…

Halep’te yaşayan Ermeniler, hepimizin hikâyesini anlatıyor aslında. Kaçıp kurtulanlar ve orada kalıp mücadele edenler. İkinci Dünya Savaşı’ndan kaçanlar, Osmanlı’dan canını zor kurtaranlar, şimdi başka bir savaşın ortasında. Göç yollarına düşenler ise çoktan Ermenistan’a, Avrupa’ya ya da mecburen Lübnan’a vardı. Ama kimse orada kalmanın ne anlama geldiğini anlatmıyor bize. Hayatta kalmaya çalışanların sessizliği çok ağır geliyor.

Sevag’ın atası Antep’li. 1915’te Halep’e varmış. Burada hayatta kalmış, çocuklarını okutmuş, evlenmiş, yeni bir hayat kurmuşlar. Bir asır sonra onların torunları yeniden kaçmanın eşiğinde. Tarih mi tekrar ediyor yoksa biz mi aynı acıları hep yaşamakla lanetlendik?

Kilise çanları sessizleşiyor Halep’te. Surp Kevork Kilisesi’nde, taş duvarların arkasında artık sadece sessizlik var. Kiliseler, okullar, kültür merkezleri. Bir zamanlar şehrin kalbinin attığı yerler şimdi terk edilmiş. İçlerinde İsa Mesih’e dua eden birkaç kişi, ayakta kalmaya çalışan bir avuç insan. Savaşta büyümüş bir nesil. Ne kendi dilinde şarkılar söyleyebiliyor ne de geleceğe dair hayaller kurabiliyorlar artık.

Kimse konuşmuyor Halep’teki Ermeniler’i. Öyle çok da umursamıyorlar açıkçası. Dünya, büyük devletlerin masa başında yaptığı pazarlıklarla meşgul. Kimse o küçücük mahallelerde sıkışmışlara, yerinde kalmışlara bakmıyor. Gidecek yerleri yok. Kalanların hikâyesi gidip de unutulanlardan daha ağır.

Unuttuğumuz için biraz utanmalı mıyız?

Halep sadece bir şehir değil. Halep, bizim köklerimiz, bizim tarihimiz. Orada kalan her bir Ermeni, hepimiz adına, Halep adına direniyor.

Gözünüzü kaçırmayın. Orada hâlâ ışığı sönmemiş bir mum yanıyor

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi