Catilina'ya karşı dört konuşma / Günümüze uyarlama denemesi
Taner ADAY
M.Ö. 82 yılında, eski Roma'da iktidar kavgası öyle bir hâl almıştı ki, bir iç savaş kaçınılmaz gözüküyordu. Sonunda da Pompeius ile Sezar arasındaki iktidar kavgası ile tam bir iç savaşa dönüştü.
İşte bu çatışma ortamında, tarihçiler açısından neredeyse Pompeius ile Sezar'dan daha ilginç bir insan vardı: Catilina. Politik komploculuğun, darbeciliğin en ustaca örgütlenmesi konusunda bir kavram haline geldi Catilina. Tarihçiler hala tartışıyor. Onun örgütçülüğü konusunda hemen herkes aynı kanıda. Öyle ki, Cicero'ya, yaptığı konuşmalarla, onu politika sahnesinden sildiği için kızanlar bile var. Tarihçi Sallus'un onu olabildiğince tarafsız anlattığı da, üzerinde anlaşmaya varılan bir nokta.
Bu kısa yazıda, Cicero'nun, Senato'da ona karşı yaptığı dört konuşmanın ikincisinden bir bölümü aktarıp, okuyanlara bugüne ilişkin olasılıklar, benzeşmeler konusunda anımsatma yapmak istiyorum.
Önce iki konuya daha değinmek yararlı olabilir. Bu iç savaş ortamında tarihe 'Spartaküs Ayaklanması' diye geçen 3 gladyatör ayaklanması da gerçekleşti. İç savaşın taraflarından Pompeius tarafından bastırılan ayaklanmalar (M.Ö.73-71)
Diğer bir konu da, aynı bugünkü gibi, "doğuda" büyük bir savaş yaşandı. O dönemin "emperyalisti" Roma İmparatorluğu, bugünkü Harran ile şimdi AKP Hükümeti tarafından suya gömülen Zeugma'da, Parther (Farsiler) diye bilinen, bir İran halkına karşı tarihinin en büyük yenilgisini tattı. Farslar, bu zaferden sonra Roma'ya yürüselerdi imparatorluk çökebilirdi. Neylersin ki o zamanlar iletişim, haberleşme bu kadar yaygın değildi! Bir de Farsiler için Roma önemli değildi.
Bu iç savaşta, Sezar'a maddi destek sağlayıp, onun iktidara gelmesinde önemli bir rol oynayan Marcus Licinus Crassus, Roma Ordusu'nun, Perslilere karşı Harran'da aldığı yenilgide kumandandı. Oğlu ile birlikte, tarif edilmez zenginliğe ulaştılar. O karmaşada, yenilgisini unutturmak için, Kudüs'teki tapınağı yağmalayıp 10.000 altın ve gümüş para ile Roma'ya döndü. Sezar'ı destekledi.
Başa dönecek olursak: Konu bir iç savaş ile dışarda (Orta Doğu'da) sürdürülen bir savaşın sonuçlarına ilişkindir.
İşte bu koşullarda, hırsızlık, entrika, dolandırıcılık, iktidar hırsı, cinayetler, yalan propaganda...her şey, adeta "gelenek" haline gelmişti. Cicero, bu ortamda kendi inandığı Cumhuriyet ilkelerini amansızca savunuyordu. Onun istediği, yasaların işlediği, korunduğu koşullara geri dönülmesi idi. Sonuç Sezar'ın diktatörlüğü oldu!
Elimizde kalan ise, son derece öğretici yazılar, konuşma metinleri...
Cicero, bu konuşmasında 5 gruba yönelik değerlendirmeler yapar.
1. gruptakiler, toprak ağalarıdır. Onları, "Zengin olduklarından sayılırlar; ama niyetleri ile yaptıklarından dolayı bütünüyle arsızdırlar." diye tanımlar. Onların ikiyüzlülüklerini teşhir eder. Bu savaşta kaybedecek olanlardan olduklarını da vurgular.
2. gruptakiler ise, normal koşullarda hiçbir önemli devlet görevine gelemeyen "okumuş" orta sınıfların üyeleridir. Bunların bu karmaşa ortamında, böyle bir göreve gelme hayali kurduklarına dikkat çeker. (Bkz. Feyzioğlu, ile etrafındakiler)
3. gruptakiler daha ilginç. Bunlar, sömürgelerden gelen, oralardaki konumlarından dolayı, ummadıkları anda, ummadıkları kadar zengin olanlardır. Kriz bölgelerindeki Catilina gibi Valiler, bunlardan iş alanlar (TOKİ görevlileri, Ağaoğlu, Milletin anasını ... diyen daha niceleri) Onlara diktatörden uzak durmalarını öğütler. Bunlar için kullandığı söz ilginç. "Halkın çektiği acılar öyle derin izler bıraktı ki, böylelerini sadece insanlar değil; hayvanlar bile kabul etmeyecektir." (Age. Sy. 27)
İşte sözünü ettiğim bu dört konuşmadan ikincisinin adı geçen bölümü:
"Beşinci grup, katiller ile haydutlar, bir sözcükle tanımlamak gerekirse hepsi de her alanda kıyımcı/canidirler. Onları, Catilina'nın yanından ayrılmaya çağırmıyorum. Çünkü bir yandan onu bırakamıyorlar; diğer yandan, hırsızlıklarının yıkımı altında kalacaklarını biliyorlar. Öyle çoklar ki, onları alabilecek bir hapishane bile yok.
Ama bu son grup, salt sıralamaya göre değil, yaşam tarzı ile davranışları ile de Catilina'ya benziyorlar. Bunlar onun elitidir. O onları kucaklıyor, seviyor. Kaşağılanmış, (Cicero burada taranmış yerine bu sözcüğü seçmiş. Aşağılamak için olsa gerek. T. Aday) parıldayan saçları, sakalsız; yada düzeltilmiş sakalları ile, uzun kollu, yere kadar uzanan tunikeleri ile (Arapların giydiği uzun gömlek gibi giysi), Toga değil de (Romalıların örttükleri harmani) pelerin gibi örtülere sarılmış bu insanların yaşamlarındaki tek uğraşıları, tüm dikkatleri, sabahlara kadar süren davetlere katılmaktan ibarettir.
Bu güruhta, bütün kumarcılar, bütün namussuzlar, bütün pislikler ile utanmazlar bulunur. Bu narin, nazik, şık oğlanlar (Cicero gene aşağılamak için mecazi konuşuyor. T. Aday), salt sevmeyi, sevilmeyi, dans etmeyi, şarkı söylemeyi değil, kama kullanmayı, zehir karıştırmayı da iyi bilirler. Bir gün kaçmazlarsa, bir gün öldürülmezlerse, bilin ki, Catilina ölse bile, bu topluluktan bir Catilina Devleti doğacaktır.
Peki ama, bu sefiller ne istiyorlar? Yoksa cariyelerini de yanlarına almayı mı? Üstelik şimdi bu gecelerde onlarsız nasıl yaparlar? Apennin'e (İtalya'nın ortasındaki 1500km sıradağlar) ile Kar'a, Kırağı'ya nasıl dayanacaklar? Davetlerde çıplak dans etmeye alıştıklarından, kışı da böyle kolay atlatacaklarına inanmak zorundalar.
''Ah, Catilina'nın bu orospulardan oluşan korumaları (Cicero gene imalı, onun etrafındakileri böyle tanımlıyor. T. Aday) ile çevrili iken süren bu savaş, ne kadar korkutucu!'' (Age. S.27-28)
Önümüz kış. Soğuklar başladı. Demokrasi güçleri, Diktatörün en zayıf yanının, kendisini güçlü gösteren saldırıları olduğunun bilinciyle, daha fazla çoğalmalıdır.
Bu devrilecek olan ilk diktatör değildir. Onun sonu da ötekiler gibi olacaktır. Ancak, ondan sonra kurulacak olan demokratik düzen de, ona karşı savaşım içinde şekillenecektir. Bu savaşı, salt askeri yöntemlerle sürdürmek isteyenler de "kaybedenlerin" sırasında yer alacaklardır.
Kazanan, toplu direnişi, geleceğin demokratik iktidar biçimlerini, şimdiden örgütleyerek yürüyenler olacaktır.