Covid-19, Eğitim, Okuryazarlık
Reha ÜLKÜ
Dünya Sistemi’ci ustalarımız, epey diğer ana parametreler gibi yazı parametresini de tarih için nedense gözardı edegelmişler.
Tarihöncesi ile tarihi birbirinden süreksiz-kesintili ayrılan iki dönem sayanlardan değiliz. Çünkü Neolitik Devrim, ilk ve son dalgaları arasında 11 bin yıl olan upuzun bir süreç olagelmiş. Bu süreçte epey toplum, avcılıkla tarımcılık arasında gidip gelmiş.
(Genel kavramlar, bir devrimin 11 bin yıl sürmeyeceğini varsaysa da Neolitik Devrim, hala tarihin ilk ve tek gerçek devrimi durumunda. Fransa Devrimi kültürü % 10 dönüştürdüyse, Neolitik Devrim en az % 50 dönüştürdü. Burada maddi uygarlık olarak etten tahıla geçiş varken, manevi uygarlık olarak devlet ve yazı devreye girdi. Yazının icadı 5 bin yıllık olsa da, global okuryazarlık denemesi ancak 1945 ertesinde denenebildi. 75 yıllık süreç global nüfusun ancak % 50’sini etkin okuryazar yapabildi. 1980 liberalizmi diğer birçok şey gibi, bu okuryazarlık kültürünün de yıkımını getirdi.)
Herkesin ümmi olduğu bir Dünya Sistemi ile, herkesin üniversite mezunu düzeyinde eğitimli olduğu bir Dünya Sistemi, birbirinden çok çok farklı işler, işledi de. Demokrasinin en eğitimli ülkelerde olması raslantı değil.
Daha da önemlisi, yazılı kültür ile sözel kültür birbirinden bambaşka şeyler. Bunu folklor ile sosyoloji ayrımından izleyebiliyoruz. Dünya Sistemi’ciler bunu pek ayırsayamamışlar.
Liberalizmin makro eksi zekalılaşma ve eksi bilgilileşme getirmesi olarak andığımız şey, okumuş yazmışlarda okuryazarlık yerine sözlü kültürün, dolayısıyla ümmiliğin (ve göçmenlerin) sevilmesi olarak tezahür edegeliyor son 30 yıldır. Bunun Orta Çağ demek olduğuna, onu savunanlar ayamıyor. Buna bilimkurgu yazarı Ursula K. Le Guin dahil. Yazı omurgalı bir kültür demektir, sözellik omurgasız bir kültür demektir.
Okuryazarlığın ve eğitimin bu gerilemesinde tümüyle iktisadi nedenler rol oynadı. Devlet, finanse etme açısından, vatandaşlarının okuryazar olmasındansa, her mahallede bir milyoner olmasını tercih etti.
Tüm makro-global olumsuz panoramanın üzerine, bir de Covid-19 salgını ve yaygın eğitimin durdurulması geldi.
3 ay sonra, yakın gelecekteki olaı sonuçlar da ortaya çıkmaya başladı:
"Dünya Bankası’nın "Covid 19’un eğitime olası etkileri’’ başlıklı raporuna göre, önümüzdeki süreçte 7 milyon öğrencinin okulu bırakabileceği belirtildi.
…
… nisan ayında 1.6 milyar öğrenci okuldan uzak kaldı. Mayıs ayında bazı ülkelerde okulların açılmasıyla sayı 1.2 milyara düştü.
Öğrenme kayıpları, düşük öğrenme seviyeleri, okullaşma süresinin kaybedilmesi ve okul bırakma olasılığı, zaman içinde küresel ekonomi için 10 trilyon dolarlık kazanç kaybına dönüşebilir.
Düşük ve orta gelirli ülkelerde çocukların yüzde 53’ü "eğitim yoksulluğu’’ içindeydi ve 10 yaşına kadar basit bir metni okuyamıyor ve anlayamıyordu."
( https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/dunya-bankasindan-salginin-egitime-etkileri-raporu-1746447 )
İşin diğer bir ekonomik yönü de şu:
Ümmi göçmen bir Suriyeli, 8 yıllık eğitimli bir Türk’ün yerine, asgari ücretin yarısına çalışıyor. Yani, liberalizmin görünen kazancı burada: Her zamanki gibi daha çok sömürü.
Eğitim ve sağlık, 75 yıldır temel insan hakları arasında sayılıyordu ama artık böyle değil. Hindistan, Afrika ve Latin Amerika, giderek daha çok okulsuzlaşacak. Türkiye’deki 7,5 milyon üniversite öğrencisi sosyal moloz yerel olgusu, globalleşecek.
Covid-19, diğer birçok manevi uygarlık öğesine yaptığı gibi, bunu da 2 ayda bitiriverdi.
Bunun yakın gelecekte tersine döndürülmesi bir hayal.
Bu arada sanıldığının tersine, 1. Dünya için de okulsuzlaşma çok önemli dert. ABD’deki Afrolar’ın durumu bunu açımlıyor.
7,5 milyar ümmi; diktatörlük, sürü psikolojisi, şu bu demek. Orta Çağ demek. Kampüslerin önce duvarsızken, sonradan duvarlılaştırılması demek. Bilginin ve gerçeğin çölü demek.
Nasıl ki iklim değişiminde herkes ısınmaya bakarken ve yanılırken, asıl sorun yeni bir donma çağı ise; Bilgi Çağı’nda da asıl dert, bolluk değil, bilgi çölleşmesi. Bilgi kaynağı olarak internet de çökecek ve sıfırlanacak orta vadede. Yıkım, domino taşları kuralıyla işler çünkü. O nedenle, acilen bilginin desentralizasyonu gerekli:1 milyon kitaplı tek kütüphane yerine, 10 bin kitaplı 100 kütüphane gibi.
Uzaktan bilgisayar başındaki eğitimi; kurumsal-dışı, bireysel-içi, genel değil, özel eğitim, üniversiteden önce, kütüphaneci (Asimov ve Vakıf’ı anlamında) sayıyoruz.
Yani, olumsuz etkenlerin hepsi o kadar toptan kötü değil. İnsan türü, zaten bilgiye kapalı bir tür. Tarihte bilgisel olarak yapılan her şeyi, hepi topu milyonda bir dilim, yani kabaca yüz bin kişi yapmış.
Zaten Asıl veya Yeni Orta Çağ veya Covid-19, bu gerçeğin üzerine bindiği için, bu kadar yıkıcı olabiliyor.
Olsun.
Yıkım ve felaketten öğrenme zamanı. Zorunlu eğitimin rönesansı bitti, Covid-19 sayesinde, eğitimsizliğin engizisyonu ve Orta Çağ’ı zamanı başladı.
O zaman Kara Veba vardı, şimdi Covid-19 var. İkisi de Çin’den çıkma. Karşılaştır-karşıtlaştır.
Not: Şarlman’ın ilk ve premature rönesansı zamanında bir danışman varmış (deyim tarihçilerin). 800 gibi, Avrupa’ın tümü manastırlarına yazı yazıp, ellerindeki tüm elyazmalarını parayla çoğalttırıp kopyalarını dağıtmış. Bugün Annales Okulu da, Dünya Sistemi de, Wallerstein da, o sayede var. 1.200 yıllık veri tabanı, ‘Feodal Toplum’u yazdırdı, yani Orta Çağ tarihini.
İsteyen benzerini dener, isteyen ‘Fahrenheit 451’ (herkes bir ve yalnız bir kitap) projesiyle yetinir.