'Dokuz yüz savaşçı'
Michel REIMON
Kürtler IŞİD'i yendi. Avrupa şimdi onları hiçe sayıyor. Bu korkak ilkesizlik ileride önümüze yüksek bir fatura çıkaracaktır. Suriye'nin kuzeydoğusunu Kürtler, Hristiyan ve Ezidi müttefikleriyle birlikte kontrol ediyorlar. IŞİD'i şehir savaşında ağır bedeller ödeyerek bu kadınlar ve erkekler mağlup ettiler. Ve bunu yaparken binlerce esir ele geçirdiler, bunların 900'ü AB ülkelerinden gelen IŞİD savaşçıları.
Birkaç gün önce gerçekleştirdiğim ziyaret sırasında Kuzeydoğu Suriye özerk bölge yönetimi ile aramızda bağlantı kuran Muhammed, "Aralarında mavi gözlü, sarışın adamlar var. Tamamen beyinleri yıkanmış ve cihat hayalleri kuruyorlar" diye konuşmuştu. Kendisi bu adamların bazıları ile bizzat konuşma fırsatı bulmuş. "'Cennet'ten bahsediyorlar ve IŞİD için savaşmak ile iyi bir şey yaptıklarına gerçekten inanıyorlar. Akılları o kadar dönmüş ki söz geçirmek çok zor. İnancını sonradan değiştirmiş olan Avrupalılar gerçekten en kötüleri. Tam fanatikler."
Tabii ki bu kadar çok islamcıyı bu istikrarsız bölgede tutmak yüksek maliyetlerin yanı sıra aynı zamanda büyük bir risk teşkil ediyor. Dolayısıyla bölgedeki özerk yönetim bu savaşçıları geldikleri Avrupa ülkelerine iade etmeye çalışıyor. Ancak AB hükümetleri parmaklarını bile kıpırdatmıyorlar. 'Dışişleri bakanı' Aldar Halil'in söylemlerine göre AB reaksiyon bile göstermiyor. Bu tutumun hesabı ileride sorulacak gibi görünüyor.
Suriye'deki savaş hala acımasızca devam ediyor, ancak fiilen de olsa kesin sonucu belli. Gücünü yeniden sağlamlaştıran Esad rejimi ülkenin büyük bölümünü yönetiyor. Kürtler birçok azınlık ile ittifak kurarak ülkenin kuzeydoğusunda söz sahibiler. Kuzey batı ve bazı çöl bölgeleri islamcıların kontrolü altında, ancak kazanamayacaklar. Savaş sonrası düzeni Esad ve Kürtler kendi aralarında müzakere edecekler.
Türkiye’nin islamcı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bunu kabul etmek istemiyor. Kürt bölgelerini istila ve fethetmekle tehdit ediyor.
Şimdiye kadar Kürtlerle birlikte savaşan Amerikan askerlerinin bölgedeki varlığı Erdoğan’ı geri tutuyordu. Donald Trump, "IŞİD yenildi" diyerek, Amerikan askerlerini en hızlı şekilde geri çekeceğini Noel'den kısa süre önce açıkladı. Bu kararı müttefiklerine danışmadan verdi. Bütün bölge şaşkınlık içindeydi ve Erdoğan’ın cevabı gecikmedi. NATO müttefiklerinin geri çekilmeleri ile Türkiye'nin bırakılan bölgelere gireceğini söyleyen Erdoğan, kararlı olduğunu sürekli dile getirdi.
Bu işgalin öncüsü muhtemelen düzenli Türk birimleri değil, islamcı örgütler, paralı askerler, düzensiz ve resmi olmayan komandolar olacak. Peki ya sonra? Kürt olan ve bana aracılık yapan Muhammed, "İnsan haklarına saygı duyacağız" diyor. "İslamcı örgütler hapishaneleri ele geçirirse, mahkumları canlı olarak geride bırakacağız, savunmasız AB vatandaşlarına katliam yapılmayacak, bunu garanti edebilirim" diyor.
Bu, AB'den gelen 900 IŞİD savaşçısının, kısa süre sonra islamcı milisler tarafından kurtarılacağı ve karanlığa karışabilecekleri anlamına geliyor. O zaman bu kişiler Kürtlerden daha çok bizim sorunumuz olacak. Çünkü bu insanlar Ortadoğu'da değil, Avrupa'da radikalleşti. Savaşa gittiklerinde zaten islamcıydılar ve Avrupa’da hala iyi bağlantıları var. Sonrası bu işte.
Suriye'de 7 yıldır devam eden bir savaş var. Suudiler, İranlılar ve Türkler farklı grupları finanse ederek birbirleriyle savaştılar. Putin, Esad'ı kurtardı. Amerikalılar Kürtleri eğittiler ve IŞİD'e karşı desteklediler, şimdi ise ilgileri azalıyor. Ya Avrupa? Fransa ve İngiltere'nin bölgede Amerikalılar ile birlikte çalışan küçük askeri birlikleri var, o kadar. Peki ya politik faaliyetler? Neredeyse sıfır. İlgi oranı? Sıfır bile değil.
Hayır, tam olarak öyle değil. Savaştan dolayı kaçmak zorunda bırakılan mültecilerin oldukları yerde kalmaları isteniyor. Dolayısı ile Erdoğan’la mülteci anlaşması yapıldı, milyonlar verildi kendisine ve o da bölgeden kaçanların sıkça kullandığı Balkanlar güzergahını kapattı. Bu yüzden Avrupa hükümetlerine baskı yapıyor. "Eğer bana karşı diklenirseniz mülteciler gelecek, o yüzden ağzınızı kapayın" diyor.
Ve Avrupa ağzını kapatıyor, her anlamda. Türkiye’den daha çok, bir tek kocaman bir diktatörlük olan Çin gazeteci içeri tıkıyor. Ardından Erdoğan'ın uşakları geliyor, cezaevlerinde 168 medya çalışanı bulunuyor. Son zamanlarda Avusturyalı gazeteci Max Zirngast'ı da tutukladılar. Lütfen sinirlenmeyin.
O, 900 Avrupalı IŞİD savaşçısı kayıplara karıştıklarında bu korkak ilkesizliğimizden dolayı önümüze ağır bir fatura çıkarılacak. Ne yapabiliriz peki? Bizim ona olan ihtiyacımızdan daha fazla Erdoğan’ın Avrupa’ya ihtiyacı var. Tekstil endüstrisine, Avrupa'daki Türk toplumunun para transferlerine, turistlere, semt projelerine ve ayrıca mülteci anlaşması fonlarına ve ticaret anlaşmalarına ihtiyacı var. Erdoğan bütün bunları kaybedecek, eğer gerçekten söylediklerini yaparsa.
Avrupa'nın Kürtlerin sırtını sıvazlayarak, "IŞİD'i yendiğiniz için teşekkür ederiz" diyerek arkasını dönmesi yetersiz. Kuzeydoğu Suriye'nin özerk bölgesi tüm Ortadoğu'daki tek demokratik, laik, etnik açıdan çoğulcu politik projedir. Bu bölgeyi Erdoğan'ın önüne yem olarak atarsak kaybederiz. Sadece biz kaybederiz.
Belki de Kürtler ve müttefikleri savaşı kazanacak. Bir Hristiyan belediye başkan yardımcısı kadın bana, "Erdoğan ile Esad arasında seçim yapmak zorunda kalırsak Esad'ı seçeriz. Erdoğan bizi katleder, Esad yaşamamıza izin verecektir. Bu yüzden onunla birlikte son mermiye kadar savaşacağız" demişti.
Putin gülüyor. Avrupa yine onun önünde eğiliyor.
* Michel Reimon / Avrupa Parlamentosu'nda Avusturya 'Yeşiller-Özgür Avrupa İttifakı' partisi temsilcisi