Dünya ve Türkiye tarımında kullanılan herbisiti roundup ne kadar zehirlidir?
Son aylarda tarım ürünleri gündemden düşmüyor. Nasıl düşsün insan sağlığına nasıl oynadıklarını bir kaç haberin patlak vermesiyle gündeme bomba gibi düşen tarım ilaçlarının, önce toprak, suyu nasıl zehirlediğini şöyle böyle biliyorduk ama son olarak da insanlar üstünde nasıl zehir yaydığına hep birlikte şahit olduk. Dünyada kullanılan herbisitlere bir baksak şöyle diyesimiz geliyor;
"Oradan bir tombul taş alabilir miyim? "
Ama sonra ya taş da zehirliyse diyip vazgeçip besinsiz besinlerden yemeye başlıyoruz. Bakalım dünyadaki araştırmalar nasıl tehlikeyi açıklıyor..
Dünyanın en çok kullanılan herbisiti Roundup’ın etkin bileşeni olan glifosat, aynı zamanda muhtemelen en tartışmalı maddelerden biridir. 2017 Kasım ayında Avrupa Komisyonu uzun tartışmaların ardından glifosatın AB ülkelerindeki tarımcılıkta kullanılma lisansını 5 yıllık bir süre için uzattıktan sonra Avrupa’da toplu protestolar patlak verdi.
İstenmeyen vejetasyonu yok etmek için çiftçiler kırk yılı aşkın bir süredir glifosat bazlı herbisitler kullanıyorlardı, fakat bu herbisitlerin 2015’te Dünya Sağlık Örgütü Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC) tarafından "muhtemel kanserojen" olarak tanımlanıp kırmızı eti de içeren bir kategoriye eklenmesi, kullanımı hakkında büyük tartışmalara yol açtı. Bundan önce Avrupa Gıda Güvenliği Kurumu (EFSA) ve ABD Çevre Koruma Ajansı (EPA) gibi araştırma kurumları tarafından verilen, glifosatın insan sağlığı için kanser riski taşımadığı yönündeki kararlar uygulanmaktaydı.
Bu küçük molekülle ilgili yapılan araştırmaların siyasete alet edildiğine hiç şüphe yoktur. Çevreci aktivistler glifosata maruz kalmanın kanserden çölyak hastalığı ve otizme kadar her şeyle bağlantılı olduğunu öne sürerlerken, endüstri-destekli görüşlerse herbisitin istenmeyen hiçbir etkisinin olmadığında ısrarcılar.
Peki, bilim bu tartışmada nerede duruyor?
Geçtiğimiz on yıl içerisinde dünya çapında tahmini olarak 6,1 milyar kilogram glifosat kullanıldığı dikkate alındığında glifosatın tarım işçilerine, tüketicilere ve çevreye olan risklerini anlamak son derece önem kazanır.
GLİSOFATIN LABARATUVARDA TESPİT EDİLEN ETKİLERİ
Glifosat, 1974 yılından beri, herbisit formülasyonundaki etkin bileşen olarak satılan küçük bir bileşiktir. Özellikle bitkilere özgü protein sentezi, dolayısıyla büyüme için gerekli olan enzimatik bir yolu engellemek üzere tasarlandığından hayvanlar üzerinde hiçbir etkisi olmadığı söylenerek pazarlanmaktadır.
Düzenleme kurumları glifosatın hedef-dışı canlılar üzerindeki olası etkilerini yıllardır değerlendirmektedir. Calgary Üniversitesi’nden nörobilimci Deborah Kurrasch’ın belirttiğine göre, ancak son zamanlarda yapılan değerlendirmeler, glifosatın karsinojenisite (Ç.N. kanser üretkenliği) ve genotoksisite (Ç.N. hücre içindeki genetik bilgiye zarar verme) özellikleri üzerine yoğunlaşmış gibi görünmektedir. Kurrasch, glifosatın başka zehirli etkileri olabileceğine dair bilimsel literatürde son on yıl içerisinde kanıtlar toplanmaya başladığını belirtmekte, kanserin yanı sıra başka birçok sistemin de glifosattan etkilenebileceğini eklemektedir.
Araştırması Kanada’daki Doğal Bilimler ve Mühendislik Araştırmaları Konseyi tarafından finanse edilen Kurrasch, glifosatı yıllar önce araştırmaya başladığında literatürde çok az çalışma olduğunu görmüştür. Kurrasch, herkesin maruz kaldığı bir kimyasalın model sistemlerdeki hareket mekanizması ile ilgili hala çok az bilginin bulunduğunu belirtmektedir.
Kurrasch’ın açıklamalarına göre, örneğin ana çalışmasının odaklandığı endüstriyel bisfenol A bileşiğinin molekülünü incelediğimizde bu molekülün östrojen reseptörlerine bağlandığını ve östrojen sinyalini etkilediğini görebiliyoruz, ancak bu mekanizmanın glifosat tarafı çok iyi anlaşılamamıştır çünkü glifosatın tam olarak neye bağlandığı henüz bilinmemektedir.
Bazı kanıtlar glifosatın mitokondri işlevini de etkilediğini göstermektedir. Kurrasch ve meslektaşları birkaç yıl önce yaptıkları bir deneyde zebra balığı embriyolarına gelişimlerinin belli dönemlerinde düşük konsantrasyonlu glifosat verdiklerinde mitokondri işlevinin değiştiğini ve bazal solunumda buna ilişkin bir düşüş olduğunu, sonrasında da larvaların hareket bozukluğu yaşadıklarını tespit etmişlerdir.
Diğer çalışmalar da yüksek konsantrasyonlu glifosatın zebra balıklarında mitokondri işlevinin yanı sıra sperm motilitesini azalttığını ve sıçan beyinlerindeki nörotransmitter aktiviteyi değiştirdiğini göstermektedir. Ancak Kurrasch, bu araştırma alanının henüz başlangıç aşamasında olduğunu ve bu aşama için glifosat kullanımının güvenli olduğuna dair yapılan pazarlama çalışmalarının çok güçlü olduğunu, henüz model sistemlerde bile çok fazla bilgi olmadığını belirtmektedir.
Bazı araştırmacılar ise glifosatın çoğu çevre konsantrasyonlarındaki doğrudan toksisitesinin, herbisit formülasyonunda kullanıldığı konsantrasyonun aksine, muhtemelen çok düşük olduğunu vurgulamaktadır.
TÜRKİYE'DE GLİSOFAT KULLANIMI 27 KAT ARTMIŞ OLABİLİR, YA KANSER?
Çeşitli ülkelerde glifosat kullanılmasının yasaklanmasına dair güçlü tartışmalar varken Türkiye’de bu konuda ciddi bir suskunluk var. Ülke tarımında kullanılan glifosat miktarının ne olduğunu bile bilmiyoruz.
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın geçmişte açıkladığı verilere göre 2001 yılında Türkiye genelinde kullanılan Glifosat miktarı 305 ton olarak belirtilmiş. Bu değer 2013 yılı itibariyle 15 kat artarak 4 bin 500 ton civarına çıkmış.
2013 yılından sonraki yıllarda ne miktarda glifosat kullanıldığını öğrenemedim. Bakanlığın internet sitesinden herhangi bir veri elde etmek de olanaksız artık. Ancak bu konuda elde mevcut toplam herbisit miktarlarını baz alarak bir tahmin yapmaya çalışacağım.
GLİSOFAT KULLANIM MİKTARINA DAİR BİR TAHMİN
Türkiye’de 2013 yılında kullanılan toplam pestisit miktarı 39 bin 440 ton olarak belirtilmiş. Bu rakam kullanılan her çeşit pestisiti kapsıyor. Ve bu rakamın içinde herbisitlerin payı yüzde 18,6 olarak verilmiş. Buna göre 2013 yılında kullanılan toplam herbisit miktarı 7 bin 336 ton olarak hesaplanabilir. Glifosat da bir herbisit. 2013 yılında glifosat kullanım miktarı 4 bin 500 ton olarak verildiğine göre kullanılan toplam herbisit miktarı içinde glifosatın payı yüzde 61 civarında çıkacaktır.
Bundan sonra yapılacak hesaplamalarda bu oranın değişmediğini varsayacağız.
Türkiye’de 2017 yılında kullanılan toplam pestisit miktarı ise 54 bin 98 ton olarak belirtilmiş. Bu miktarın yüzde 23,5’ini glifosatın da içinde yer aldığı herbisitler oluşturuyor. Buna göre kullanılan herbisit miktarı 12 bin 713 ton olacaktır. Bu rakamın içinde glifosatın payının yine yüzde 61 olduğu varsayılarak 2017 yılında kullanılan glifosat miktarının 7 bin 750 ton civarında olduğu söylenebilir.
2018 yılı toplam pestisit kullanım miktarı tahmini ise 59 bin ton olarak verilmiştir. Bu miktarın yüzde 22’sini herbisit kullanımı oluşturuyor. Glifosat kullanım oranının yine değişmediğini, yani toplam herbisitler içinde glifosat kullanımının yüzde 61 oranında olduğunu varsayılarak 2018 yılında kullanılan glifosat miktarının yaklaşık olarak 8 bin ton civarında olacağı hesaplanabilir.
Bu tahminlerimdoğruysa 2002 yılından 2018 yılına kadar geçen sürede Türkiye’de glifosat kullanımı 300 ton seviyesinden 8 bin tona çıkarak yaklaşık 27 kat artış göstermiştir. Bu hiç de övünç duyulmayacak bir artıştır. Kanserojen olduğuna yönelik kanaatlerin giderek doğruluk kazandığı bir kimyasal maddenin kullanım miktarının bu kadar artmış olması gerçekte çok ürkütücü bir sonuç olacaktır.
Elbette glifosatın gerçek kullanım miktarının ne olduğu Tarım ve Orman Bakanlığı’nın tuttuğu ve kamuoyuna açıklamadığı kayıtlarda yer almaktadır.