Düşüncede görüntü: aynılaşmak
Tacim ÇİÇEK*
Ne kadar aydınlanırsa insanlar, o kadar özgür olacaklar, tek geçerli devrim, yürekleri ve kafaları değiştirendir…
Voltaire
İnsanın bilincini gösterir ürettikleri ve eylemleri.
Bilincini geliştiren insan duyarlı, sorgulayıcı ve tepkicidir. Bu bağlamda yazdıklarının karşılık bulması aydınlanması ve bilinçlenmesiyle orantılıdır. Dar bilinçlilerin eylemleri ve ürettikleri karşılık bulmadığı gibi yavandır. Düşünceleri kendinde başlar ve kendinde kalır. Ürettikleri bir öncekinin tekrarıdır. Gözleri değişik filmleri görmeye açılmaz. Kulakları kanıksadığı seslerin dışındaki sesleri duymaz. Bu hâli ile suyu gittikçe kurumaya başlayan bir gölde yaşamaya çalışan balıklara benzer.
Dağarcığını geliştirmeye çaba göstermez.
Dağarcığını geliştirmediğinden aynı sözcüklerle her şey hakkında konuşmaya, yazmaya çalışır.
Başkalarını tekrar tekrar okusa da, dinlese de anlayamaz. Bu yüzden suçlu olarak başkalarını görür. İsmini bildiği çoğu yazar, aydın ve bilim insanı gibi; Mevlana'nın Siz ne kadar anlatırsanız anlatın, karşınızdaki sizi bildiği sözcük sayısı kadar anlar, sözüne; esas olan sözcük sayısını artırmaktır diye eklemek aklına gelmez. Bu saptamaya uygun biçimde kendini geliştirmeye çalışmaz. Egemen düşüncenin isteğine uygun olan bu benzeşler başkalarının da kendileri gibi olmasına canla başla sevdalıdırlar. Bin elle sarıldıkları bu sevdanın doğalarına uygun olmadığını bilseler de önemsemezler.
Var olabilmelerinin ön koşulu gördükleri düşüncede tektipleştirme için birbirleriyle de yarış içindedirler. Düşünce bazında birbirini fabrika ürünleri gibi tek tipleştirmeleri bilinçli bir çıkışın sonucu da değildir oysa. Ama bu bilinci taşıyanlar da yok değil tabii. Elbette ki yazılanlara, söylenenlere ve uygulanan şiddete tepki göstermeliyiz. Bu doğa. Bu olmalı. Düşündüğümüzü başkalarına iletmek sonuçta bireyseldir, bu tartışılmaz bir gerçeklik.
Şiddete ve düşünce özgürlüğü düşmanlarına karşı durmak bir yürek işidir kuşkusuz. Bedeli ağır şeyleri herkes sevemez ama. Tepkimizi gösterirken nesnel olmak zorundayız. Ortak mücadele ve ortak düşünce birliği içinde dahi farklılıklara karşı hoş görüyü, kardeşliği ortaya çıkarmalıyız. Egemen düşünce karşıtı onlarca düşünceden yana ve aynı düşünceden insanların kendi içlerinde tek tipleşmeleri öne çıkmaktadır bugün. Sağlıklı olmayan bu gelişme egemen düşünceye hizmet etmektedir. Hiçbir gelişmiş ülkede yazı üzerinde böylesine büyük bir baskı yok. Bunu iyi biliyoruz. Ama bizde ne yazık ki yalnızca devletin baskısı değil, başka baskılar da var. Hangi düşünceyi savunursanız savunun, hangi konuda ürün verirseniz verin ona karşı olanlar, kızanlar ve onu ortadan kaldırmaya çalışanlar oluyor mutlaka. Çünkü yukarıda da belirttiğim gibi, düşünce bazında birbirimizi fabrika ürünleri gibi tek tipleştirmeye çalışıyoruz. Oysa insanın doğasına uygun olmayan bu yanlış ayrı ayrı düşüncelerin içinde de dışlanmalı. Asıl acı olan da tek tipleştirmenin aynı düşüncedeki insanları susturması, kendi dışındaki düşünceyi tanımaması. Çünkü ortak düşüncelerde birleşmek başka şey, tektipleşmek başka şey. Dünyayı, düzenleri düşünceler değiştiriyor. Öyleyse güzel düşüncelere açmalıyız kafalarımızı, yüreklerimizi...
Egemen düşünce, suç olan ve suç olmayan davranışlar, eylemler ve söylemler listelerken hep kendi varlığını yüceltecek ve karşıtlarını da köleleştirecek değerlere yönelir. Bu yüzden suç olanlar ile suç olmayanlar bizi insanlıktan uzaklaştırıp robotlaştırıyor. Ama insanlık da geçmişten günümüze kadar hep bununla savaşıyor. Bu bağlamda egemen düşüncenin baskıları, yasakları doğal ve kaçınılmaz. Yine aynı düzlem üstündeki egemen düşünceye karşı varlığını sürdürmeye çalışan değişik düşüncelerin birbirlerine karşı olan baskıları ve yasakları da doğal ve kaçınılmaz. Ama doğal olmayan ise egemen düşünceye karşı olan bir düşüncenin kendi içindeki baskı ve yasaklardır.
İşte bu gelişme bilinçli ya da bilinçsiz egemen düşünceye hizmet eder. Hizmet ediyor da nitekim.
Asla savunulmayan, yazılmayan ya da konuşulmayan düşünce, düşünce olabilir mi?
Bu olsa olsa hayal kurmaktır. İçine doğduğumuz yaşamda ifade özgürlüğü var. Fazlasıyla var üstelik... İstediğiniz saçmalığı düşünebilme ve yazabilme: İnsanları dolandırmayı, köşe dönmeyi, farklılıkları yok saymayı, tehdit etmeyi en ince ayrıntısına kadar... Ayrıca insan öldürmeyi, fidye istemeyi, aktör olmayı, reklamcılığı vs... vs... yazabilirsiniz de egemen düşünceyi hiçbir alanda küçücük bir biçimde dahi olsa yeremezsiniz. Olanın yanında olması gerekenleri yazamazsınız. Onurlu insan, sadece kendi düşüncesini sonuna kadar savunmakla yetinmez, farklılıkların yaşaması için de çabalar.
İçinde yaşadığımız toplumsal gerçeklik yüreklerimizi ve kafalarımızı doğrulardan yana çevirmemizi istiyor. Buna karşı durmamalıyız, çabalarımız boşuna çünkü.
Artık, niçin aydınlanmak istemiyorsunuz, özgür olmak istemiyorsunuz? diyenlere kulak vermeliyiz.
* Yazar