Eskiden kimlikleri bile yoktu, şimdi bir toplum kuruyorlar

Eskiden kimlikleri bile yoktu, şimdi bir toplum kuruyorlar
Bayramlarda sınırda tel örgünün iki yanında hasret gidermeye çalışırlardı Türkiye ve Suriye vatandaşı Kürtler. Güneydekiler, şimdi Demokratik Özerklik teorisini hayata geçiriyor.

Celal BAŞLANGIÇ  &  Ragıp DURAN


Tel örgülerin önüne karşılıklı olarak yığılırlardı.

"Ahmaad, Ahmaad", "Lezgiiin, Lezgiin" diye birbirlerine bağırırlardı.

Tel örgünün karşısındaki aradığı akrabasını bulduğunda el sallaşırlar, naylon poşet içindeki hediyeleri birbirlerine atarlardı her bayram.

Kimi zaman bir Uzakdoğu çayı, bir ipek kumaş düşerdi Suriye tarafından Türkiye’ye.

Hatta bir kez atılan siyah poşetten bir tabanca fırlamıştı dışarıya hediye diye. Hemen koşup jandarmalar toplamıştı hediye diye gelen 14’lük Browning’i.

1924’te oluşan Suriye-Türkiye sınırı, Osmanlı döneminde yapılan Berlin-Bağdat demiryolunun bir bölümünü esas almıştı. Bu yüzden Gaziantep’ten Cizre’ye kadar aileler, akrabalar, aşiretler bölünmüştü.

Kimi yerde bir kentin, bir ilçenin, bir köyün tam ortasından geçiyordu Türkiye-Suriye sınırı.

Bu yüzden her Kurban Bayramı’nda ve Şeker Bayramı’nda aileler karşılıklı olarak sınırın dikenli tellerinin arkasında karşı karşıya buluşur, birbirleriyle bayramlaşır, hediyeler atarlardı birbirlerine.

Biz gazeteci olarak bu görüntüleri her bayramda çok izledik sınır boylarında.

1980’lerin sonu, 1990’ların başıydı.

Özal dedi ki "Madem akrabalar, neden bir bayram Suriye’dekiler buraya, bir sonraki bayram buradakiler Suriye’ye gitmiyor?".

Sonunda baba Esad’la anlaştı. Artık bir bayram Suriye’dekiler, diğer bayram Türkiye’dekiler akrabalarının yanına birkaç günlüğüne geçecekti.

Bayram yerine dönmüştü Türkiye-Suriye sınırı.

Herkes kapılara yığılıyor, bir bayram onlar geliyor, diğer bayram öbürküler geçiyordu sınırı.

Hatta gümrük memurları yakınmaya başlamışlardı.

"Yanlarında genç bir kadınla geliyorlar, sonra başka bir genç kadınla dönüyorlar. Birbirlerine gelin taşıyorlar ama engelleyemiyoruz."

Ancak tek sorun bu değildi.

Her bayram Suriye’dekiler Türkiye’ye gelirken sınırın öbür tarafında bir kalabalık birikirdi, onlar Türkiye’ye geçemezdi.

Ellerinde PKK bayrakları, Öcalan posterleriyle protesto gösterileri yaparlardı.

Gazetecilik merakıyla sormuştuk "Kim bunlar" diye.

Duyduğumuz yanıt bizi dehşete düşürmüştü:

"Bunlar kimliksiz Kürtler. Bazılarının bir zamanlar kimliği varmış. 1960’tan sonra iptal edilmiş. Bazıları ise hiç kimlik alamamış. Bu yüzden Türkiye tarafına geçemiyorlar."

Biz bu manzaraya gazeteci olarak Suruç’ta, Ceylanpınar’da, Nusaybin’de çok tanık olmuştuk.

İşte bu gün Kuzey Suriye’de karşımıza çıkan Kürtlerin büyük bölümü o dönemin "kimliksiz Kürtleri’’nin çocukları belki de torunlarıydı ve şimdi kendilerine Rojavalı ya da Kuzey Suriyeli olarak yeni bir kimlik edinmişlerdi.

Kabul etmek gerekiyordu ki, Rojava’da ya da daha geniş kullanımıyla Kuzey Suriye’deki yeni oluşumun başını işte bu Kürtler çekiyordu.

2011 yılında başlayan savaş sürecinde, rejimden de cihatçılardan da ayrı durup, sürece müdahil Rusya ve ABD arasında "üçüncü bir yol" olarak doğru bir denge oluşturmuşlardı. Ama en önemlisi IŞİD çetecilerine karşı bölgede ilk zaferi kazanıp, bu belanın "yenilmezlik" karizmasını çizdikten sonra sonuç itibariyle Suriye Kürtleri sadece bölgede değil bütün dünyada büyük bir saygınlık kazandı.

İş bununla da kalmadı.

Bir de üstüne üstlük "demokratik özerklik" kuramını bölgede yaşayan bütün halklarla birlikte hayata geçirdiler.

Şu anda sadece Kürtler değil, Araplar, Türkmenler, Süryaniler, Ermeniler ve de Ezidilerle birlikte bölgede büyük bir toplumsal örgütlenme oluşturuyorlar. Gördüğümüz, dinlediğimiz kadarıyla bu dönüşümün fikirsel öncülüğünü Suriye Kürtleri yapmış ve sonuç olarak Abdullah Öcalan’ın düşüncelerini Suriye düzleminde yaşama geçirmeye çalışıyorlar.

Kuzey Suriye’de yeni bir toplum kurulmaya çalışılıyor. Suriye’den kopmadan, Suriye içinde ama federatif ya da özerk...

Bu konuda, Demokratik Suriye Meclisi (DSM) heyetinin Eş Başkanı olan İlham Ahmed ile görüşmeye gidiyoruz. Ahmed, Şam’daki toplantıya katılan heyetin önde gelen bir üyesi.

İlham Ahmed, DSM’nin Kürt Eş Başkanı. Diğer Eş Başkan ise Arap kökenli Riyad Derar.

Demokratik Suriye Meclis Eş Başkanlığı makamı eski demiryolu binasında.

Meseleyi şöyle anlatalım:

1912’de inşaatı başlayan Berlin-Bağdat demiryolu, Gaziantep’ten Nusaybin’e kadar olan Türkiye-Suriye sınırını oluşturuyor. Bu sınır Nusaybin’de Türkiye tarafından geçip Suriye’ye, oradan Irak’a gidiyor.

Hatta, 1980’lerde, 1990’larda Mersin limanına indirilen yükler Adana’dan demiryoluna yüklenir, Nusaybin’e taşınır, oradan TIR’larla Habur sınır kapısına götürülürdü.

Bu en ucuz taşımacılık yöntemiydi.

İşte tam Berlin-Bağdat demiryolunun Türkiye sınırından çıkıp Suriye’ye girdiği noktadaydık.

Türkiye’nin Nusaybin ilçesi birkaç yüz metre ötemizdeydi.

Aramızdan bir demiryolu geçiyordu

İlham Ahmed, Demokratik Suriye Meclisi Eş Başkanı olarak işte bu demiryolu hattının Suriye rejimi tarafından yapılmış mermer kaplamalı binasında bekliyordu bizi.

Zarif, iyi Türkçe bilen, şık giyimli bir kadın olarak çıktı karşımıza İlham Ahmed. Biz sorduk, o yanıtladı.

- Suriye Demokratik Meclisinin geçenlerde Şam’da rejim heyetiyle yaptığı ilk görüşme Batı, Arap ve Kürt medyasında çok önemli bir yer aldı ama Türk basınında pek bahsedilmedi bu girişimden. Siz de bu heyetin bir üyesi idiniz. Davet kimden geldi? Sizin heyetiniz ve rejim heyeti kimlerden oluşuyordu? Neler konuşuldu bu ilk toplantıda? Genel atmosfer nasıldı?

İLHAM AHMED: Bu görüşme Suriye hükümetinin daveti üzerine gerçekleşti. Bizim heyette bölgede yaşayan bütün halkların temsilcileri vardı. Karşı tarafta yani rejim heyetinde ise Milli Güvenlik Sorumlusu vardı. Onlar da hükümet adına toplantıya katıldı. Görüşme havası normaldi, resmiydi. Bu ilk görüşme için ‘’Her şey konuşuldu, her şey iyi geçti, olumlu geçti’’ diyemeyiz. Ama ilk defa böyle resmi bir davet üzerine yapılan ilk görüşmeyi biz önemli buluyoruz. Çünkü biz baştan beri Suriye hükümeti ile, Suriye devleti ile bütün sorunları diyalog yoluyla halletmeye çalıştık. Fakat Suriye hükümeti, yani rejim sorunların çözülmesi konusuna şimdiye kadar hep taktik olarak yaklaştı. Artık taktik yöntemlerle bu işin çözülemeyeceği ortaya çıkınca meseleye stratejik olarak yaklaşmak zorunda kaldılar. Biz zaten eskiden beri soruna stratejik olarak bakıyorduk. Ve Suriye’ye yönelik bütün müdahalelere rağmen, biz Suriye meselesinin ancak bütün Suriyelilerin bir araya gelerek çözebileceğini savunuyorduk. Bu nedenle de Şam’a gittik. Oysa ki rejim bizi daha önce Suriye’yi parçalamakla itham ediyordu. Şam’ın daveti üzerine oraya gidip rejim heyeti ile görüşerek aslında bize yönelik iddiaları, ithamları da boşa çıkarmış olduk. Çünkü biz eskiden beri sorunun, sorunların ancak Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunarak çözülebileceğini söylüyorduk, halen de söylüyoruz.

- Toplantıda neler konuşuldu? Özellikle de bir sonraki toplantının yeri ve tarihi kararlaştırıldı mı?

İLHAM AHMED: Bir komisyon kurma kararı aldık. Bu komisyon yönetim sistemi meselesini ele alacak. Şimdi burada 7 yıldır özerk bir yönetim var. Bölgeyi bu özerk yönetim anlayışı idare ediyor. Ve halkın bütün ihtiyaçlarını karşılıyor. Rejim heyeti ise eski Yerel Yönetim sistemini savunuyor ve ona dönülmesini istiyor. Biz, o sistemin eski bir sistem olduğunu, bizim özerk yönetimin daha iyi, daha başarılı olduğunu savunuyoruz. Çünkü rejimin eski Yerel Yönetim sistemi, halkların hukukunu, özgürlüğünü, ifade hürriyetini göz önünde bulundurmuyor. O eski sistem, sadece bir hizmet alanı belirliyor. Biz, bizim Özerk Yönetim sistemimizin daha gelişkin, daha etkili, daha başarılı olduğunu söylüyoruz. Komisyon işte önce bu meseleyi ele alacak.

- Rejim, bizim bildiğimiz kadarıyla Suriye Anayasa’sının 107. maddesindeki Yerel Yönetim anlayışını yeniden uygulamak istiyor anlaşılan. Bu Anayasa zaten halen askıya alınmış durumda. Siz bu durumda özerklik ya da federasyon talebinizi gündeme getirdiniz mi?

İLHAM AHMED: Federasyon konusunda bazı sıkıntılar var. Bizim Özerk Yönetim modelimiz var. Ve bu modeli bütün Suriye için öneriyoruz. Ama Federasyon deyince rejim, hatta toplumun bazı kesimlerinde bir çekince var: Mesela işte ‘’Irak’ta da federasyon dediler, sonra Referandum dediler, bağımsızlık istediler, ülkeyi parçalamayı amaçladılar’’ filan diyorlar. Biz ise bütün Suriye için geçerli yeni bir model, yeni bir sistem öneriyoruz. Bu konu, ayrıntılı olarak müzakereler başlayınca gündeme gelecek. Biz ademi merkeziyetçilikten yanayız.

- Suriye deyince bu aralar iki kentin adı sık geçiyor: Afrin ve İdlib. Birisi yabancı bir askeri gücün işgaline uğradı ötekisi ise bu aralar belki bir operasyona hedef olacak. Sizin Şam’daki görüşmelerde Afrin ve İdlib gündeme geldi mi?

İLHAM AHMED: Biz onları eleştirdik Afrin konusunda. Dedik ki ‘’Afrin üzerine büyük bir hamle oldu. Türkler Afrin’i işgal etti. Ama siz bir karar bile çıkartmadınız’’. ‘’Siz mesela Suriye’nin hava sahasını kapatabilirdiniz’’, dedik. ‘’Hava sahamız kapalıdır, Türkiye uçakları Suriye’ye giremez’’, diyebilirdiniz, dedik. Ama bunu yapmadınız, yapamadınız. Şimdi bunu düzeltmek lazım. İdlib meselesinde onlar şimdi kendileri hazırlanıyor. ‘’İdlib’i geri alacağız, alacağız, başka yolu yok’’, diyorlar.

- Peki İdlib için Kuzey Suriye’deki askeri güçlerle işbirliği yapma durumu var mı? Masaya geldi mi, gündeme geldi mi bu ihtimal?

İLHAM AHMED: Yok gelmedi. Onu tartışmadık çünkü askeri bir konudur bu. Biz sadece siyasi ve idari konuları görüştük. Ama Afrin’de halk göç etmiş. İdlib’de de halkın çoğu kentte ayrıldı. Bu nedenle onların yeniden evlerine, topraklarına dönmek için böyle bir müdahaleye katılma hakları var. Kendi topraklarını düşman elinden kurtarmak için yapılacak hamleye katılma hakları var.

- Şam’daki toplantı ne kadar sürdü?

İLHAM AHMED: Yaklaşık üç saat sürdü

- Toplantıda Türkiye, Ankara, Erdoğan rejimi gündeme geldi mi hiç? Sizin tarafınızdan ya da rejim temsilcileri tarafından sözü edildi mi hiç?

İLHAM AHMED : Tabi onlar dedi ki ‘’Türkiye devleti işgalci bir devlettir. Ve onları topraklarımızdan çıkartacağız’’.

- Rejimin temsilcileri, kendilerinin Kürtlerle işbirliğine gitme konusunda Türkiye’den baskı geldiğini söyledi mi?

İLHAM AHMED : Yok. Rejim şimdi Suriye meselesini çözmekle meşgul. Bu meseleyi çözmek istiyorlar. Kürt meselesi var. Onu biliyorlar. Kürt meselesini çözmek istiyorlar. Ama nasıl? Biz diyoruz ki, sadece Kürt meselesi yok. Suriye’de çok mesele var. Bütün Suriye halkının özgürlükler ve haklar sorunu var. Bir tek Kürt sorunu, bir tek milletin, bir tek alanın sorunu yok. Suriye halkının çeşitli şikayetleri var. Biz Şam’ı demokratikleştirmek istiyoruz. Bütün Suriye’yi demokratikleştirmek istiyoruz. Ve bunu rejimle tartışıyoruz.

- Şimdi siz burada bir yönetim kurdunuz ve bu modelinizi bütün Suriye için öneriyorsunuz. Bu sistemin ana hatlarını kısaca anlatabilir misiniz?

İLHAM AHMED: Buradaki yönetim bütün halkları temsil ediyor. Kürt, Arap, Türkmen, Süryani, Asuri, Ermeni hepsini kapsıyor. Ve onlardan oluşan bir yönetim. Demokratik bir yönetim. Demokrasiyi esas alıyoruz. Kadın özgürlüğü bizim için çok önemli. İki cinsin eşitliği çok önemli. Bütün halkların bütün haklarını garanti altına alan bir sistem bizimki. Bu sistemin bütün Suriye’de uygulanmasını istiyoruz. Şam’la bunu tartışıyoruz. Suriye’de ademi merkeziyetçi bir sistem istiyoruz. Bu da ancak yeni bir Anayasa ile olabilir, diye düşünüyoruz. İnşallah iyi ifade ettim kendimi.

- İyi ifade ettiniz. Teşekkürler. Buraya gelirken Kamışlı’da Suriye rejiminin bir askeri birliğine rastladık. Rejimin askeri, dış güvenlik için mi burada bulunuyor? Sınır bölgesi olarak? Nedir buradaki rejim askerlerinin konumu, misyonu?

İLHAM AHMED: Şimdi burada bir havaalanı var, sivil bir havaalanıdır. Rejimin askerleri var orada, havaalanında. Bir de Türkiye ile sınır kapısı var, orada da rejimin askeri var. Ama sınır kapısı kapalıdır halen. Burada kalan rejimin askeri birliği, Şam’la bir ilişkiyi bırakmış burada. Yani Şam’la burasının ilişkisi tamamen kopmamış. Bu mesele, yani burada kalan rejim askerinin varlığı, halkın bazı ihtiyaçlarını karşılamak için. Tedavi, nüfus kaydı, kimlik, pasaport gibi konularda buradaki insanlara yardımcı da oluyorlar. Yani burada kalan rejim askeri, buranın hala Suriye toprağı olduğunu da kanıtlamış oluyor. Bütünlük sürüyor yani…

- Demokratik Özerklik modeli Kürtler tarafından oluşturuldu. Peki diğer halklar, Araplar, Ermeniler, Türkmenler, Süryaniler… bu sisteme nasıl, ne kadar katılıyor? Ve bu yeni sistemden memnunlar mı?

İLHAM AHMED: Büyük bir kesim katıldı. Daha halen rejimle ilişkiyi sürdüren bir kesim de var. Ama onlar azdır. Bu da normaldir. Zaten diyemeyiz ki topyekün herkes hemen bu yeni sisteme katıldı. Sonuç olarak, yeni sistem şimdiye kadar insanlar arasında fark gözetmemiştir. Bu Kürttür, bu Araptır ya da bu rejim yanlısıdır, bu yönetimin taraftarıdır diye ayırım yapmayız hiç. Herkesi kucaklamaya çalışıyoruz, herkese hizmet ediyoruz.

- Siz Kamışlı’dan mısınız?

İLHAM AHMED : Ben Afrin’den geldim.

- Bu bölgede 2011’den önce yani savaştan önce yani eski sistemde hayat nasıldı? Bugün sizin yeni sistemle ne değişti? İnsanlar eski dönemden neyi özlüyor? Yeni dönemde nelerden memnunlar ya da nelerden şikayetçiler?

İLHAM AHMED: Dışarıdan gelen, yani rejimin denetimindeki bölgelerden gelenler bunu çok iyi söylüyor. Mesela biz 7 yıldır rejimin denetimi altındaki alanlara hiç gitmemişiz. Ama o bölgelerden gelen kesim buraya gelince ‘’Vallahi burası çok farklıdır’’ diyor. Herkes diyor, burada farklı bir yaşam var. Eski dönem yani rejim döneminde yaşayanlar koşulların, çok farklı olduğunu söylüyor, yaşıyor. Onlar o zaman bir çok şeyden mahrumdular.

- Nelerden mahrumdular mesela?

İLHAM AHMED: Mesela özgürlükler. Dışarıdan buraya gelenlerin hepsi burasının özgür olduğunu söylüyor. Farklı bir yaşam olduğunu söylüyor. Özgürlükler önemli: Fikir özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, haklar var sonra. Kendini koruma, savunma hakkı. Bütün haklar var burada. Diğer alanlarda, rejimin alanlarında ve eski dönemde bunlar yok, yoktu.

- Peki ekonomik olarak durum nasıl? Memnunlar mı yoksa Esat dönemini arıyorlar mı?

İLHAM AHMED: Yok. Eskiden olmayan bir çok şey artık var. Mesela okullar. Araplar söylüyor. Arapların istemelerine rağmen her yerde okulları yoktu. ‘’Kaç yıldır Esat rejimi bize okul açmadı’’ diyor Araplar. Şimdi var okulları. Ekonomik olarak, halkın durumu değişti, iyileşti. Ticaret şimdi biraz daha serbest. İsteyen kişi şimdi kendine dükkan açabiliyor, bir proje yapabiliyor.

- Evvelden dükkan açamaz mıydı?

İLHAM AHMED: Çok fazla koşul vardı eskiden. Bir de eskiden ticaret, ekonomi burada bir tek kişinin elindeydi. Bütün gelir o tek kişiye gidiyordu. Şimdi öyle değil. O sistem yok artık. Eski sistem değişti. Ve insanlar bu değişikliği görüyor.

- Biz Kamışlı’ya Irak sınırından geçip geldik. Buraya gelirken yolda çok sayıda petrol sondaj kuyusu gördük. Çalışmalar sürüyordu. Nedir bölgenin petrol kapasitesi? Kim nasıl işletiyor bu kuyuları?

İLHAM AHMED: Özerk Yönetime bağlı bir komite var. Petrol dahil bütün ekonomik faaliyetleri bu komite yönetiyor, kaynakları işletiyor.

- Eskiden nasıldı?

İLHAM AHMED: Eskiden merkezi idi. Değişik bölgelerdeki bütün ekonomik faaliyetler ve gelirler Şam’da toplanırdı. Yani eskiden buraya hiçbir şey kalmıyordu.

Haritada da görünüyor, medyayı da izleyince Suriye’de sizin ülkenizde halen 6 askeri siyasi güç var. Rejim var, siz varsınız, ABD, Rusya var, Türkiye var, İran var. İsrail ile Cihatçıları da eklemek mümkün. Nasıl başa çıkıyorsunuz bu güçlerle?

İLHAM AHMED: (Gülümseyerek) E tabi bu kolay bir iş değil.

- Çok cazip bir ülke sizinki anlaşılan. Herkes gelmek ve kalmak istiyor burada. Neden? Ve nasıl karşı koyuyorsunuz?

İLHAM AHMED: (Gülümseyerek) Sempatik bir ülkeyiz galiba! Tabi bu kadar güçle başa çıkmak kolay bir iş değil. Her ülke, her güç kendi çıkarı için çalışıyor. DAEŞ’e karşı bir hamle başlattık. Koalisyon Güçleri ile birlikte yürüttük bu savaşı. Büyük bir başarı kazandık bu alanda. Bu alan önemli, zengin ve siyasi olarak geleceği olan bir alan. Bu nedenle herkes bizimle ilgileniyor. Yani öyle bizi çok çok sevdikleri için değil…

- Siyasi geleceği var derken, burada yarattığınız modelin Ortadoğu’daki diğer halklara diğer alanlara da örnek olmasını düşünüyor musunuz?

İLHAM AHMED: Tabi. Bu model bütün Ortadoğu için en zengin, en doğru model. Mesela Türkiye’de de çok halklar var, böyle bir model Türkiye için de çok uygun. Irak için, İran için de iyi bir model. Filistin için de… İsrail-Filistin için. Ortadoğu’da toplum, toplumlar çok zengin, çok çeşitli. Merkezi bir yönetimle yönetilemez bu toplumlar. Hep kriz çıkıyor merkezi idarelerde. Bu yüzden değiştirmek lazım bu eski sistemleri. Bizim model çok uygun bir modeldir. Çünkü bütün halklar bu yeni sistemde kendini görebiliyor ve sahip çıkıyor. Bütün halklar bu modelde kendini bu sistemin içinde görüyor. Ve sistemi sahipleniyor. Gönüllü katılımdır bu sistem. Öyle zorlama yoktur. Ben buradayım bu sistemi koruyorum.

- Türkiye ile, Ankara ile, Erdoğan rejimi ile ilişkileriniz nasıl başladı, nasıl gelişti, bugünkü durum nedir, gelecekte Ankara ile nasıl bir ilişki kurmayı düşünüyorsunuz?

İLHAM AHMED: Şimdiye kadar aramızda büyük bir kriz var. Sadece burasıyla ilgili değil, Türkiye bütün Ortadoğu için olumsuz bir rol oynadı. Özellikle Suriye konusunda çok kötü bir rol oynadı. Hep çeteleri destekledi. Ona rağmen biz hep Türkiye ile ilişkileri sürdürelim dedik. Ama olmadı. Çünkü Türkiye, Kürtleri bitirmek istiyor. Tamamen bitirmek istiyor. Irak’ta Kürtler varmış gibi yaptı, o da sadece bir kesimle, ve onlarla mecburen ilişkiye girdi. Başka kesimlerle düşmandır yani. Bir tek Partiyle ilişkileri var ve sadece onları kabul ediyor. Bu durum da, Erdoğan’ın Kürtleri kabul ettiği anlamına gelmiyor. Buradaki Kürtlerle de bir sorun var. Çünkü Türkiye hükümeti her Kürdü bir terörist olarak görüyor ve onu bitirmek gerektiğini düşünüyor. Onların bakış açısı budur. Türkiye Afrin’de işgali bitirmek durumundadır. Yani geri çekilmesi gerekir. Onu yaptığında yeni bir merhale, yeni bir dönem başlatabiliriz. Olumlu bir dönem. Bir de Türkiye’deki Kürtler açısından, biz inanıyoruz ki bu mesele artık savaşla olmaz, yani sürdürülemez. Türkiye’nin siyasi bir dönemi başlatması lazım. Oradaki örgüt, oradaki halk kabul edilmeli ve sorunun nasıl halledileceği oturulup ciddi ciddi tartışılmalı. Onların muhataplarıyla, halkıyla oturup konuşarak bu sorun çözülebilir.

- Peki nasıl görüyorsunuz çözüm sürecini? Yani önce Suriye’de Kürt sorunu çözülecek ve buradaki Kürtlerin statüsü belli olacak sonra mı Türkiye’deki Kürt sorunu çözülebilecek? Yoksa önce Türkiye’deki Kürt sorununun çözülmesi mi gerekli sizce?

İLHAM AHMED: Yani eğer Türkiye’de büyük bir kriz çıkmazsa önce oradaki sorunun çözülmesi iyi olur. Çünkü Türkiye hep düşman hep düşman. Biz burada ne yapsak hep düşmanca görülüyor.

- Türkiye’den bakınca şöyle görünüyor: Türkiye burada Suriye’de Kürtleri karşısına almışken kendi ülkesinde Kürt sorununu çözmesi zor görünüyor. Ama Suriye Kürt meselesini çözerse, yani Kürtlerin statüsü burada netleşirse, o zaman Türkiye kendi ülkesindeki sorunu daha kolay çözebilir.

İLHAM AHMED: Etkiler tabi. Onun da rolü var. Ama Türkiye hep bu işi bozuyor. Mesela biz diyoruz ki buradaki sorunu biz rejimle çözeceğiz. Ama Türkiye bakıyorsunuz ertesi gün hemen heyet gönderip Şam’a bizi kastederek bunlarla ittifaka girmeyin diyor. Bozuyor her şeyi bozuyor.

 

 





 

Öne Çıkanlar