Geleceksiz gençlik ve bilim üretmeyen üniversiteler
Dünyanın ilk 500 üniversitesi sıralamasına 465. olarak tek bir üniversitemizin girebildiği, rektörleri cumhurbaşkanı tarafından atanıp özerk yapısı ortadan kaldırılan üniversitelerimize girecek olan öğrencilerimiz, iki aşamalı ‘Yükseköğretim Kurumları Sınavı’ (YKS) ile karşı karşıya.
2 milyon 592 bin 579 adayın girdiği ‘Temel Yeterlilik Testi’(TYT) dün uygulandı. Bugün de 1 milyon 781 bin 760 adayın gireceği ‘Akademik Yeterlilik Testi’(AYT) uygulanacak.
Ezberci, yüzeysel bilgiyle kuşatılan eğitim sisteminin gerçek yüzü
Yukarıda 2020 yılına ait ortalama netler ve başarı yüzdeleri eğitim sisteminin içler acısı durumunu açıkça sergilemektedir.
Her 5 üniversite mezunundan sadece birinin iş bulabildiği, iş bulanların ise sadece beşte birinin mezun olduğu alanda çalışabildiği, çalışanların büyük bir kısmının asgari ücretle çalıştı ülkemizde, üniversiteye girmek, okuyup mezun olmak, her geçen yıl biraz daha önemini yitiriyor.
Güvenilirliği olmayan sınavlar, bilimselliği kalmayan üniversiteler.
Devletin neredeyse tüm kurum ve kuruluşlarını ele geçiren "Tek adam rejimi", ‘dindar ve kindar’ nesiller yetiştirme projesinin hukuki alt yapısını tamamlamak üzere. Böyle olunca da ne yapılan ve de yapılacak sınavlara güven ne de bilimsel ve özerk üniversitelere olan inanç kalmıştır.
Ülke tarihinin belki de en büyük krizini, üniversiteler ise akademik, demokratik hak ve özgürlüklerin kısıtlandığı hatta yok edildiği bir dönemi yaşıyor.
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) ise siyasi iktidarın Türk–İslâm sentezci kadroları tarafından kuşatılmış durumda. Ortada bilime ve bilimselliğe dair yapılan ciddi araştırmalar yok; çünkü bu ve buna benzer kurumlarda gerçek bilim insanlarına yer yok.
20 Temmuz 2016’da ilan edilen OHAL ve çıkarılan KHK’ler ile hemen hemen tüm devlet üniversitelerinde bilimden, özerk üniversitelerden yana olan akademisyenler ihraç edilerek üniversiteler işlevsiz kılındı.
Parası olanın okuyabildiği, iktidarın gözetim ve denetimindeki özel üniversiteler mantar gibi çoğaldığı. üniversite öğrencilerinin yurt, beslenme gibi temel ihtiyaçlarının özel şirketlere bırakıldığı; kayyumlara karşı direndiği için üniversite öğrencilerinin eğitim hakkının ellerinden alındığı, burslarının iptal edildiği; ‘ya taraf ya da bertaraf olursun’ anlayışının acımasızca uygulandığı bir süreci yaşıyoruz. Daha iki gün önce 100 Boğaziçili öğrencinin eğitim bursunun kesildiğini, yine kısa süre önce aynı üniversitede öğretim görevlilerin işine, atanmış rektör tarafından son verildiğini hep birlikte gördük.
Bu yol çıkmaz bir yoldur, yeni bir yol bulunmalı
"Gelecek ya bizim olacak ya da ortada gelecek diye bir şey kalmayacak" diyenlerin yönettiği ülke karanlığa doğru hızla gidiyor; sonsuz yalanların, yolsuzlukların ve yasakların gölgesinde.
Medya-siyaset- mafya ayakları üzerinde iktidarını sürdürmeye çalışan, , hiçbir yasa, anayasa, tüzük, yönetmelik dinlemeyen ‘tek adam rejimi’ne karşı muhalefet, Sayın Veysi Sarısözen’in dediği gibi " ‘Oyun’ oynamaktan vazgeçmek, demokrasinin önünü açmak" zorundadır
İktidar, başında bir atanmışın bulunduğu ‘İletişim Başkanlığı’nı, 88 yıl önce Hitler Almanya’sında ‘Editör Yasası’ ile bütün iletişim kanallarını birleştirmek isteyen ‘Propaganda Bakanlığı’na dönüştürmek üzere.
Evet! Bu yol çıkmaz bir yoldur; ya karalığa teslim olmak ya da aydınlığa giden yeni bir yol bulmak zorundayız.
Sevgili gençler şunu unutmamalı: Bu sınavlar başarıyı ölçemez; çünkü amacı elemek ve özel üniversitelere öğrenci taşımak olan bir sistemin, gerçek başarıyı ölçme şansı yoktur. Eşit olmayan koşullarda yapılan bir sınavın adaletli olma şansı da yoktur.
Laik, demokratik, bilimsel, eşit kamusal eğitim hakkının yaşam biçimine dönüşeceği, özerk üniversitelerin yeniden kurulacağı günleri göreceğimiz umuduyla iyi şanslar diliyorum tüm öğrencilere.