Kaderciliğin vazgeçilmez konforu

Kaderciliğin vazgeçilmez konforu
Kamu kaynakları, kamu çıkarı gözetilerek kullanıldığında ve gelir dağılımındaki uçurum kapandığında tüm ülkenin kaderi değişebilir.

Sezer ÖRENÇ *


Kadercilik, sağ siyasete inanılmaz bir konfor sunmakta, manevra alanı sağlamaktadır. Bu konforun tadına varan siyasetçi, "sendikacı" ve gazetecilerin bu konfordan vazgeçebilmeleri pek mümkün görünmüyor. "Kader", ihmal ve yetersizlikler karşısında sorumluluk geçirmeyen, yapılan tüm eleştirileri geçiştiren bir zırh! Bu zırhı çıkarmak, kendileri açısından akıllıca olmayan bir davranış, hatta çılgınlık. Kaderlerinde yok!

Elazığ ve Malatya'da yaşanan deprem, Van’da peşi sıra gerçekleşen çığ faciaları henüz yaşanmışken, bilanço ve bilançonun oluşmasının altındaki nedenler henüz netleşmemişken, sorumluluk sahiplerinin "kadercilik" üzerinden yaklaşımı, kaderciliğin muhtevasına aykırı. Kaderin bu kadar siyasallaştırıldığı bir dönemin olduğunu sanmıyorum. Kaldı ki, yurttaşlar olarak devletin bize karşı sorumluluklarının kadercilik üzerinden yorumlanması, bunca emek, sermaya ve yetkiyi elinde bulunduranların bizi kaderimize terketmeleri de çok mürekkep harcanacak bir konu.

Bölgede, "9. Gezegen Müks" olarak bilinir Bahçesaray. Ulaşım şartlarının zorluğu, dünyadan kopukluğudur bu adlandırmanın nedeni. Neredeyse her seçimde, seçim vaadleri arasında vardır Müks yolunun yapılması, ihtiyaç duyulan tünellerin inşaa edilmesi. Kısmen düzeltildi de…muhtemeldir ki önümüzdeki dönemlerde de vaadler arasında yer alacaktır Müks yolunun inşası. Çığ faciasına atıfta bulunulacaktır. Yakın zamanda, yola dair bazı iyileştirme girişimlerinde de bulunulabir. "bundan sonra benzer ölümler yaşanmayacak!", denilerek, Müks halkının "kaderi" değiştirilebilir. Yani elde bulunan yetki, emek ve sermaye kontrolü, "kaderimizi" değiştirebilecektir!

Veba salgınının yaşandığı Şam’a girmek istemeyerek, alternatif üretmeye çalışan Hz. Ömer’e, kaderinden kaçtığı eleştirisi yapılır. Hz. Muhammed’in, "Bir yerde veba olduğunu işittiğinizde oraya girmeyiniz…", sözleriyle cevap verilir eleştiri sahiplerine. Yine, Hz. Ömer; Fırat kenarında bir kurt, bir koyunu kapsa korkarım ki kıyamet gününde onun bile hesabı Ömer'den sorulur der halklarına. Tedbirsizliği ve sorumsuzluğu asla hoş görmez, "kaderciliğe" sığınmaz islamın önde gelenleri. Sorumluluk ve tedbir üzerinde bunca durulmuşken, günümüzdeki yaklaşımın sadece ve tamamen "kader" üzerinden değerlendirilmesi, inançsal açıdan anlaşılır gibi değil. Kaderci yaklaşım, ne yazık ki kıt imkanlara sahip yurttaşlar üzerinden vücüt buluyor. Örneğin, ciddi bir sağlık sorunu yaşayan imkan sahipleri, beklemeksizin "komünist" Küba’da olan tıbbi bilginin peşinden giderlerken, ülkemizdeki hastanelerin yetersiz imkanlarına karşın yoksul kesimler, hastanelerde "manevi rehberlik" yapan imamlar eliyle kaderlerine inandırılmaya çalışılıyor! Zaten tarihteki ilk hastanelerin, savaşlarda yaralanan savaşçıların tedavisi için kuruduğunu biliyoruz. Şu an geldiğimiz noktada da siyasilerin siyasal yaralarını sarmaya yönelik ve kaderciliğin empoze edilmeye çalışıldığı kurumlara evrilmiş olması, temel insan haklarından olan sağlık hakkının da nasıl araçsallaştığının örneği durumunda. Ne yazık ki, toplumun faydalanması için inşaa edildiği iddia edilen neredeyse tüm kurumlar, değişik zaman ve mekanlarda aynı öznelerin benzer fiillerine hizmet etmekte. Kaldı ki, kaderimizi değiştiremiyorsak bunca zahmete neden katlanıyoruz, neden hayatı akışına bırak mıyoruz?

Örneğin; enflasyon sepetine, at nalı ve pinpon topu yerine ejder meyvesi ve beyaz çay koyulduğunda, çalışanların kaderi kısmi olarak değiştirilmiş olur… Ve yine örneğin; işsizlik ve yoksulluk gerekçesiyle intihar eden bir kişi, eyleminden önce, uygun şartlarda istihdam edilirse hayatı da kaderi de değişebilir. Kamu kaynakları, kamu çıkarı gözetilerek kullanıldığında ve gelir dağılımındaki uçurum kapandığında tüm ülkenin kaderi değişebilir.

İhmalkarlık, liyakatsizlik ve "sadakat" ilişkileri üzerinden gelişen kamu örgütlenmesini haklı bulmak ve kader üzerinden sorumluluktan sıyrılmaya çalışmak belli bir dönem, belli bir gruba yarar sağlasa da toplumda kapanamayacak hasarlara ve eşitsizliklere neden olacaktır. Kısacası, herkesin kaderinde ejder meyvesi yemek vardır. Yeter ki paylaşımdan çekinilmesin ve bencillikten kaçınılsın.


* VAN SES Şube Eş Başkanı

 

Öne Çıkanlar