Kâhin, din adamı?
Sedat SEZGİN
Edebiyat ilkel toplulukların yaşama biçimine antropologların keskin gözlüğüyle bakmaz belki, ancak yine de ondan öğreneceğimiz çok şey olduğunu her fırsatta bize anımsatır. Edebiyatçı (romancı ya da öykücü) kaleminin mürekkebini bireylerin yaşantılarını ortaya çıkarmak için harcarken bireylerden oluşmuş topluluğun yapısıyla da ilgili birçok şey söyler. Hele ki bu edebiyatçı birebir bu topluluğun içinden çıkmaysa söyledikleri çok daha yerinde olma ihtimali yüksektir, bu nedenle de değeri daha da fazladır. Elbette edebiyat sırf bireylerin ya da toplulukların yaşantılarını ele almalıdır gibi saçma bir iddiam yok, kimisi sırf güzel cümleler için bile koca romanlar yazar ve okur.
Gelelim Achebe'nin Tanrının Oku yapıtına:
"Evde bir yetişkin varken, dişi keçinin ipe bağlı bir halde doğum sancısı çekmesine izin verilmez. Atalarımız böyle demiştir. Peki, bugün burada ne gördük? İnsanların kendilerine korkak denmesinden korktukları için konuştuklarını gördük. Diğerleri zaten savaşa aç oldukları için bu üslupla konuştular. Ama tüm bunları bir kenara bırakalım. Arazi gerçekten bizimse Ulu bizim yanımızda savaşacaktır. Değilse, bunu çok yakında öğreneceğiz. Aslında evdeki yetişkinlerin görevlerini ihmal ettiklerini görmeseydim bugün tekrar söz almayacaktım. Umuaro’daki en yaşlı üç adamdan biri olan Ogbuefi Egonwanne, bizlere atalarımızın utanç savaşına girmediklerini hatırlatmalıydı. Ama o bunun yerine ulağımıza, aynı ağızda ateş ve suyu nasıl taşıyacağını öğretmek istedi. Babasının hırsızlık yapmaya gönderdiği oğlun içeri gizlice girmek yerine kapıyı ayağıyla kırdığı değişini hiç duymadık mı? Egonwanne önemli şeyleri göz ardı ederken önemsizleri neden dert ediyor? Biz savaş istiyoruz. Akukalia’nın, annesinin halkıyla nasıl konuştuğunun bir önemi yok. İsterse yüzlerine de tükürebilir. Bir evin yıkıldığını duyduğumuzda tavanının çöktüğünü sorar mıyız?"
Kâhin Ezeulu kabileler arasında patlak vermek üzere olan savaşa karşı çıkmakla kalmaz, çoğu kez sadece bireylerin değil topluluğun da bilinçaltını doğru okur. Ailesinde nesilden nesile aktarılmış olan insan ilişkileriyle ilgili veriler onu bir nevi topluluğun en bilge kişisi yapar. Kâhin daha fazla güç ve daha fazla mal/mülk peşinde koşmadığı gibi topluluğun yararını düşünmektedir. İtiraf etmeliyim ki hırslarını ayakları altında ezmiş olan Kâhin Ezeulu'nun olaylara yaklaşımı birçok okuru etkiler.
Kendi adıma bugün göğsünü gere gere dindarım/inançlıyım diyenden korktuğum kadar kimseden korkmam. Bunun için etrafına bakıp da biraz sorgulayabilen herkesinki gibi benim de birçok nedenim var, ama konumuz bu değil. Bir toplumdaki kâhinin (inancın) gücü… Bugün yeryüzünün herhangi bir yerinde bir tür zorbaya dönüşen inancın ya da din temsilcilerinin geçmişteki en ilkel toplumlarda nasıl da topluluğun içindeki en iyi iz sürücü olduklarını/olabildiklerini Achebe’nin Tanrının Oku yapıtlarında bariz bir şekilde görürüz. Demem o ki zamanımızda inancın yol göstericilerine fırsatçı, paraya ve güce tapan diyebileceğimize hiç kuşku yokken, Achebe’ninkilere bu sıfatı yakıştıramıyoruz bile, en azından bahsi geçen bu yapıtında.
Achebe yapıt boyunca Kâhin Ezeulu’nun topluluğundaki mevki peşinde koşanlarla ve topraklarında azar azar hüküm sürmeye çalışan beyaz adamla olan güreşine bizi tanık eder. Ezeulu’nun bilgeliği okuru çoğu defa etkileyeceğini söylemiştim zaten ve aslında din adamlarının ilkel toplumlarda nasıl da gerektiğinde bilgece kararlar verebildiklerini ve onları çağımıza kadar getirenin de ancak bu yönlerinin olabileceğini düşünmeden duramayız, tabii bu da önemli.
Peki, Ezeulu gibi güç, para ve hırslarının peşinde koşmayan din adamlarının hâlâ kalmış olabileceğinin hayalini kurabilir miyiz? İşte burada şüpheliyim, en azından şu an için yaşadığımız bu coğrafyada, sanırım bunun için etrafımıza şöyle bir bakmamız yeterli olacaktır.
Hiç kuşkusuz Achebe büyük edebiyatçıdır; zira kedinin hakkını kediye, aslanın hakkını aslana verebilen nitelikte bir yazardır. Parçalanma yapıtında kâhinin korkunç ve acımasız suratını gösterirken; Tanrının Oku yapıtında ise aynı mevkiinin bilge yüzünü bize sunar, tıpkı üzerine basılan engerek yılanı gibi şişen ama öfkesini saklama yeteneğine sahip birinin makul zamanda dişlerini gösterebilmeyi bilmesi gibi. Achebe’nin bu yapıtında en ilkel topluluklarda bile (ama kesinlikle bugün değil) inancın iz sürücülerinin şaşmadan nasıl yol aldıklarını/alabileceklerini bir antropolog olmadan bile görebiliriz, sırf bu nedenle de olsa edebiyat değerlidir.
Tanrının Oku, ChinuaAchebe, Çev: Nazan Arıbaş Erbil, İthaki Yayınları
Sedat SEZGİN
1981 Batman doğumlu. Çocukluğunu köyde geçirdi. Lisans eğitimini sağlık alanında tamamladı. Yazın yaşamına öyküyle başladı. Sözcükler, Lacivert, Sincan İstasyonu, Şehir, Ekin Sanat gibi dergilerde öyküleri yayımlandı. Ayrıca Demokrat Haber, Oggito, Edebiyat Haber ve bazı sitelerde yaptığı okumalar üzerine yazıyor. Yayımlanmış öykü kitapları ve romanları var.